Konu: Sevmem Lüpçülüğü

  1. #1
    Çizgili Kitap
    Üyelik Tarihi
    Mar 2018
    Mesajlar
    993

    Seviye: 41 
    Tecrübe: 2,419,289
    Sonraki Seviye: 2,530,022

    Beğenmiş
    4,571
    Beğenilmiş
    525
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu

    Yine çöp toplama vakti… El âlemin pisliğini toplamaktan gına geldi artık, ama ne yapacaksın, iş iştir. Üstelik kazancım da fena sayılmaz. Lojmanda para vermeden oturuyoruz; sıcak su, elektrik bedava. Hanıma da hazır müşteri; hem de onlarcası elinin altında... Evden çıkıp eve giriyor. Sabahın köründe ne otobüs ne dolmuş derdi var. Çoğu daire sahibi de yarım gün istiyor temizliği, yarım gün de bizimkine kalıyor. Oh, yan gel yat işi yani.
    Bu akşam maske mi taksam acaba? Korona morona korkusuna sitenin çoğu maskeyle dolaşıyor. Canları da pek kıymetli bu zenginlerin… Bizse acı patlıcanız; kırağı mırağı çalmıyor bize. Geçenlerde hanım on tane getirdi, beşinci kattaki doktor kadın vermiş ona. Çoluk çocuk bir eğlendik o gece. Hepimizin yüzünde bir maske, birbirimize bakıp bakıp güldük. Hanımın dediğine göre pek yakışmış bana; doktor gibi olmuşum. Hemen aynaya koşturdum, hakikaten de benzemişim.
    Tam kapıdan çıkarken bizimki gördü beni.
    “Ne o Tayyar, salgın falan mı var sitede?”
    “Yok ya, öylesine geçirdim suratıma. Madem herkes takıyor, benim başım kel mi? Hem çöp arabasının kokusunu da keser biraz.”
    Binanın on yedinci katından başladığım gibi on dördüncü kata nasıl geldiğimi anlamadım. Şu akıllı telefonu icat edenlerden Allah razı olsun. Taktım mı kulaklığı, tıkladım mı tuşa, Yıldız Tilbe yanımda… Bizim güvenlikçilerden birine yükletiyorum bu şarkıları, o iyi anlıyor bu işlerden.
    On ikinci katı da bitirdim ama imanım gevredi. Bir katta altı daire var, dolaş dolaş bitmiyor. Vicdansızlar saatinde çıkarmıyorlar çöpleri, işin yoksa bas zile bekle. Kafam kızarsa bazı kapıları çalmıyorum, çöp çıkarmayı unutanı ben de unutuyorum. Köle miyiz yani?
    Dokuzuncu katın koridorunda tipsiz bir adamla karşılaştım. Elli ikinci daireyi sordu bana. “Bilmiyorum,” dedim. Elini cebine sokup bir beşlik çıkarınca gösterdim kapıyı. Beleşe ağzımı açacak göz var mı bende? Sevmem lüpçülüğü.
    Çöp arabası leş gibi kokutuyor asansörün içini. Havalandırmalar da zırt pırt arıza yapıyor. Geçenlerde koku yüzünden şikâyet etmişler. Ertesi gün yönetici beni karşısına dikip bir güzel fırçaladı. Havalandırma bozuk diye suçlu ben oldum. Zaten her şeyin suçlusu benim bu sitede. Arıza yapan otomatik kapılardan, bozulan şifrelerden, sararan çimlerden, süs havuzuna düşen yapraklardan, hatta park çizgisinin üzerine park eden arabalardan bile ben sorumluyum. Nerde bir aksaklık olsa bana soruyorlar. Ben o kadar bilgili olsam kapıcılık yapar mıyım? Gerçi artık kapıcı demiyorlar bize, çoktandır bina görevlisi oldu adımız.
    O günden sonra elime bir oda fısfısı tutuşturdu bizim hanım. Ama dün yine ortalık kalktı. Bu sefer de ceset gibi kokuyormuş asansörler. O dandik kokuyu sıkmışım diye az kalsın işimden oluyordum.
    Altıncı kata gelince çöp arabası su koyuverdi yine. Değiştiremediler gitti şu bozuk tekerleği. Çıkardığı gacır gucur sesler sinirime dokunuyor. Birileri kapıya çıkıp laf edecek diye tırsıyorum. Şu çöp işi bitse de köpekleri gezdirsem. Her gece üç köpeği yürüyüşe çıkarıyorum. On liradan otuz lirayı cebime atınca krallar gibi uyuyorum. Enişteden aldığım arabanın taksitini köpekler ödüyor. İki köpek daha bulsam benzini de bedavaya gelecek.
    Otuz iki numara yine kafayı çekiyor galiba. Daha bu saatte bir sürü bira şişesi dizmiş kapının önüne. İnsan bunları bir poşete koyar da bırakır ya! Şeytan diyor çal zili, iste bir poşet. O arada iki laf sokuştur adama ama sarhoşla uğraşılmaz.
    Otuz dördün çöplerini alırken, otuz beş numara geçti yanımdan. Akşamın bu saatinde bile mis gibi kokuyor bu kız. Allah sahibine bağışlasın, pek de güzel bir şey. Daha taşınalı on gün oldu ama ne iş yaptığını öğrenemedim. Geleni gideni var mı acaba? Bir ara güvenlikçilere sormalı, çoktan takibe almıştır onlar.
    Daha arabayı asansörden çıkardığım an duydum beşinci katın delisini. Ta koridorun ucundan geliyor böğürtüsü. Onun kapısına yanaşmaya korkuyorum valla. Çöp koymamışsa değil kapıyı çalmak, önünden bile geçmiyorum. Sözde bu akşam da öyle yapacaktım ama yığmış poşetleri yine. Tam onları arabaya atarken, kapı açıldı. Kadını görünce yüreğim hop etti.
    “Acısız bir dünya istiyorum Tayyar Efendi! Ama önce o kulaklığı çıkar, maskeyi de çek ağzından. Korona seni ne yapsın? Mikrop mikroba bulaşmaz!”
    Allah, şimdi ben diyeyim buna? En iyisi susmak, konuşur konuşur girer içeri. Gözleri fena pörtlemiş bu akşam, yüzü de pek solgun. Keşke bu da otuz iki numaradaki adam gibi zıkkımlansa. Ona ilişmezsen kimseye zararı yok. Ama bu kadın bir felaket… Bir keresinde, tam üç saat esir almıştı beni. Akşamın altısından gecenin dokuzuna kadar hayatın anlamını nasıl çözdüğünü anlatıp durdu bana. O akşam güvenlikten birileri gelmeseydi kapının önünde sabahlardık herhalde.
    “Susma Tayyar! Senin de bir fikrin olmalı, konuş!”
    “Ne diyeyim Sermin Hanım, ben konuşkan biri değilim.”
    Elindeki şişeyi bir de bana bana uzatmaz mı? Tövbe tövbe… Akşam akşam günaha sokacak beni bu deli.
    “Biraz iç Tayyar Efendi, bak o zaman bülbül kesilirsin. Hem arkadan konuşmayı iyi bilirsin sen! Yiyorsa şimdi suratıma anlat o zırvalarını.”
    Çattık belaya… Acaba güvenliği mi arasam?
    “Demeyin öyle Sermin Hanım, sever sayarız sizi.”
    “Kes palavrayı! Kafam güzel olmasa gömerdim seni bu çöp arabasına!”
    Kafasına diktiği kanyağı lıkır lıkır içen kadına ses etmedim. Başımı öne eğip bekledim öyle. O sırada bir telefon sesi duydum. Sermin Hanım pantolonunun arka cebine uzanırken, toz oldum oradan. Şu telefonları icat edenin gözünü seveyim.
    Yirmi dört numaralı daire, dağ gibi yığmış çöplerini. Taşınıyorlar mı diye meraklandım. Neredeyse bütün evi çöpe atmışlar. Telefona sarıldığım gibi hanımı çağırdım yukarı. Hepsini toplayıp eve indirsin. Sonra iyice karıştırmalı bunları, işe yarar bir sürü şey çıkar içlerinden. Topladıklarımı bizim yeğene veriyorum, götürüp bitpazarında satıyor, kazandığı parayı da kırışıyoruz.
    İkinci kata indiğimde it ölüsü gibi ağırlaşmıştı çöp arabası, bir de kötü kokuyor ki… On bir numaranın köpeği yine havlıyor. Zavallı hayvan bütün gün esir evde. Bir keresinde onu da çıkarmıştım dışarı. Kadın camdan beni sigara içerken görmüş. Bir daha köpeği vermedi bana, zehirliyormuşum hayvanı.
    Sonunda binadan dışarı çıkabildim. Arabayı sitenin giriş kapısına doğru iterken bir taksi geçti yanımdan. Bu da, bizim yazar hanım… Yine bir okuldan geliyor galiba. Sağ olsun, çok kitap veriyor benim çocuklara, hepsi de gıcır gıcır… Ama hiçbirini elletmiyorum çocuklara, okuyup da ne yapacaklar? Onları da internette satıyor yeğen, o parayı da kırışıyoruz. İmzalı kitaplar daha iyi para getiriyormuş ama yazar hanım sadece kendi kitaplarını imzalıyor. Keşke öbürlerini de imzalasa…

    melange
    Çizgili Kitap

  2. #2
    Çizgili Kitap
    Üyelik Tarihi
    Oct 2018
    Nereden
    İstanbul Türkiye
    Mesajlar
    1,371

    Seviye: 43 
    Tecrübe: 3,038,154
    Sonraki Seviye: 3,609,430

    Beğenmiş
    9,720
    Beğenilmiş
    4,390
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Kemal Sunal'ın oynadığı Kapıcı filmini hatırlatır gibi olsa da
    ben yazıyı Metin Akpınar'ın sesinden dinliyor gibi okudum.
    Geceler adlı oyunda, Hastane dizisinde hatta Deliler oyununda
    Apartman Yönetimi bölümünde bu tabloları bize çok detaylı ve
    kara mizahla çizmiştir.
    Yanlış anlaşılmasın Metin Akpınar'ı övmek için yazmıyorum
    kariyeri, ustalığı kabul görmüş "usta" bir ismin bizim yazımızla kazanacağı bir şey yoktur.

    Geceler oyununa gelirsek her türlü "işi" çeviren "çeşitli" apartman sakinlerinden
    para kazanamayan, kirasını bile ödeyemeyen tek aile vardır.
    Rahmetli Zeki Alasya yazar rolündedir. Daktilosuyla memleketin sorunlarını
    dile getirmeye çalışan emekçi, dürüst bir yazardır. Eşi rolünde
    sevgili büyüğümüz Nevra Serezli hanımefendi "Dallas gibi bir şey yazsan
    köşeyi döneriz, kim okuyor senin bu yazdıklarını" diye serzenişte
    bulunurken polisler apartmanı basar ve birini tutuklarlar.

    Yazarların huyudur sanıyorum, hep kendilerine güzel rol yazıyorlar.
    Kitap hediye eden, imza dağıtan gibi.

    Bir yazardan hiç hediye kitap almadım hep yazdıklarını satın aldık.
    Çocukluktan bugüne "istihbarat" kaynağı kapıcı olmadık
    ya da hikayelerimizi yazacak birilerine anlatmadık diye mi
    Aziz Nesin öğretisini hatırlatmak lâzım.

    Okuduğumuz güzel yazı dahil pek çok benzeri hikâye "Aziz" barındırmakta
    ve hepimize "Nesin" diye aynaya bakmaya davet etmektedir.

    Melange'ye güzel paylaşım için teşekkür ederim.
    Konu kutuge tarafından (01.05.20 Saat 11:45 ) değiştirilmiştir.
    18 Mart Çanakkale Geçilmez!

  3. #3
    Çizgili Kitap
    Üyelik Tarihi
    Mar 2018
    Mesajlar
    993

    Seviye: 41 
    Tecrübe: 2,419,289
    Sonraki Seviye: 2,530,022

    Beğenmiş
    4,571
    Beğenilmiş
    525
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Çizgili Kitap'ın sessiz sakinlerinden biri için "Çizgili Kitap" olmak
    ne büyük onur ve sevinç...

    Teşekkürler Çizgili Kitap, teşekkürler çizgi roman sevdalıları...

    Hayatın kıyı bucağını eşeleyen, kurdunu kuşunu, düşleri, özlemleri, acıları,
    sevinçleri, aşkın kokusunu, ayrılığın hüznünü, yalnızın kederini, şişedeki balığı,
    kovadaki bulutu anlatan, unutmayandır öykü...

    Hepimizin bir öykü olduğu bu dünyada iyi ki sanat ve edebiyat var.

    "Çizgili Kitap" olmanın onuru ve sevinciyle tüm dostlara aydınlık ve
    güzel günler dileğiyle sevgiler, saygılar.

  4. #4
    Teknik
    Üyelik Tarihi
    May 2015
    Nereden
    çArşı - Beşiktaş
    Mesajlar
    8,765

    Seviye: 56 
    Tecrübe: 30,428,173
    Sonraki Seviye: 30,430,899

    Beğenmiş
    28,628
    Beğenilmiş
    19,107
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Alıntı melange Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Çizgili Kitap'ın sessiz sakinlerinden biri için "Çizgili Kitap" olmak
    ne büyük onur ve sevinç...
    O onur bize ait üstadım, Kutsal Çizgili Roman adına ve hatta kendinizi adadığınız 13. yılında Çizgili Forum/Çizgili Kitap Aşk’ına, şu anda yaşayan en büyük ve tek Çizgili Kitaplı sizsiniz, ellerinize sağlık

  5. #5
    Aktif Üye
    Üyelik Tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1,507

    Seviye: 44 
    Tecrübe: 3,933,613
    Sonraki Seviye: 4,297,834

    Beğenmiş
    5,262
    Beğenilmiş
    4,396
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Çok beğenerek okudum güzel çalışmanızı.
    Yer yer güldüm , yer yer farklı duygulara kapılarak ama itinayla yazılmış cümlelerinizi severek takip ettim.
    Bir çıkarsama da bulunmadan panoramik anlatım tarzınız , olay örgüsü , bağlantılarda ki ustalık , kara mizaha yaklaşan ifadeleriniz ile rasyonel kritikler içeren, toplumdan bir kesit sunan aynı zamanda hayatı apartmana sığan biraz kurnaz , biraz menfaatçi gelecek öngörüsü sınırlı temel ihtiyaçlar bağlamında kendisini kapitalizmin tutkulu aşkına kaptırmış yerli ve milli bir apartman görevlisinin gökdelensel işine dair ustalıklı bir anlatım.
    Kısa hikaye yazmak o kadar zordur ki roman yazmaktan kat be kat emek ister.
    Ülkemizde özellikle Aziz Nesin bu alanın ustalıklı örneklerini başarıyla vermiştir.
    Bu örneklerin sayısının artması en büyük dileklerimden birisidir.
    Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
    Özellikle teknoloji ile kitabı buluşturup araya yazardan imzalı kitapların satış malzemesi yapılması ile hikaye çok anlamlı bir biçimde sonlandırılmış.
    Çok beğendim tekrar tebrik eder devamını bekleriz.
    Saygı ve selamlarımızla.

  6. #6
    Çizgili Kitap
    Üyelik Tarihi
    Mar 2018
    Mesajlar
    993

    Seviye: 41 
    Tecrübe: 2,419,289
    Sonraki Seviye: 2,530,022

    Beğenmiş
    4,571
    Beğenilmiş
    525
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    İncelikli değerlendirmeniz için teşekkür ederim.
    Yeni öykülerde buluşmak üzere sevgiler, saygılar.

FACEBOOK'TA PAYLAŞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 3

profesyonel web tasarım
© Copyright 2021. Tüm Hakları Saklıdır. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kuralları