Agatha Christie; ortaokul ve lise yıllarında ne okurduk, eline sağlık üstadım, özellikle Belçikalı Hercule Poirot maceralarına bayılırdım, Agatha Christie ise; İstanbul’da ortadan kayboldu, nereye gitti ne oldu; hâlâ merak eder dururum.
Tüm kitaplarını bir şekilde bulup okumuşumdur benim için poe ve agatha bu alanda bir numaradır çok sağolun darkmalt.
Agatha Christie - Büyük Dörtler ' The Big Four /Quattuor Magni ':
"Madam, kutsal melekler üzerine yemin ediyorum. Çocuğunuza kavuşacaksınız."
"Size daha önce de sordum, Mösyö Poirot, siz bir ölüye can verebilir misiniz?"
"Yani çocuk..."
"Öldü mü diye soracaktınız sanırım? Evet."
Belçikalı ilerleyerek kontesi bileğinden tuttu. "Madam, ben... Şu anda sizinle konuşan ben, tekrar yemin ediyorum. Ben ölüyü dirilteceğim."
Kadın gözlerini Poirot'dan ayıramıyormuş gibi bir tavırla ona bakıyordu.
;----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Metafizik Felsefe ' Philosophia Metaphysica ':
Vetus Testamentum, Liber Exodus, VII: VIII, XII
Dixitque Dominus ad Moysen et Aaron: Cum dixerit vobis Pharao, Ostendite signa: dices ad Aaron: Tolle virgam tuam, et projice eam coram Pharaone, ac vertetur in colubrum. Ingressi itaque Moyses et Aaron ad Pharaonem, fecerunt sicut præceperat Dominus: tulitque Aaron virgam coram Pharaone et servis ejus, quæ versa est in colubrum. Vocavit autem Pharao sapientes et maleficos: et fecerunt etiam ipsi per incantationes ægyptiacas et arcana quædam similiter. Projeceruntque singuli virgas suas, quæ versæ sunt in dracones: sed devoravit virga Aaron virgas eorum.
Ve RAB Musaya ve Haruna söyliyip dedi: Firavun: Kendiniz için bir hârika gösterin, diye size söyliyeceği zaman, Haruna diyeceksin: Kendi değneğini al, ve yılan olsun diye, Firavunun önüne at. Ve Musa ile Harun Firavunun yanına girdiler, ve RABBİN emrettiği gibi öyle yaptılar; ve Harun değneğini Firavunun önüne ve kullarının önünde yere attı, ve yılan oldu. Ve Firavun da hikmetli adamları, ve afsuncuları çağırdı; ve Mısırın sihirbazları, onlar da büyülerile öyle yaptılar. Ve her biri kendi değneğini attı, ve yılan oldular; ve Harunun değneği onların değneklerini yuttu.
Novum Testamentum, Evangelium secundum Ioannem, XI: XXXIX, XLV
Ait Jesus: Tollite lapidem. Dicit ei Martha, soror ejus qui mortuus fuerat: Domine, jam fœtet, quatriduanus est enim. Dicit ei Jesus: Nonne dixi tibi quoniam si credideris, videbis gloriam Dei? Tulerunt ergo lapidem: Jesus autem, elevatis sursum oculis, dixit: Pater, gratias ago tibi quoniam audisti me. Ego autem sciebam quia semper me audis, sed propter populum qui circumstat, dixi: ut credant quia tu me misisti. Hæc cum dixisset, voce magna clamavit: Lazare, veni foras. Et statim prodiit qui fuerat mortuus, ligatus pedes, et manus institis, et facies illius sudario erat ligata. Dixit eis Jesus: Solvite eum et sinite abire. Multi ergo ex Judæis, qui venerant ad Mariam, et Martham, et viderant quæ fecit Jesus, crediderunt in eum.
İsa: Taşı kaldırın, dedi. Ölenin kızkardeşi Marta ona dedi: Ya Rab, artık kokmuştur, çünkü dört günlüktür. İsa dedi: Sana: Eğer iman edersen, Allahın izzetini göreceksin, demedim mi? Bundan sonra taşı kaldırdılar. İsa da gözlerini yukarıya kaldırıp dedi: Ey Baba, beni işittiğin için sana şükrederim. Ve beni daima işittiğini bilirdim; fakat çevrede duran halk için söyledim; ta ki, beni sen gönderdiğine iman etsinler. Bu şeyleri söyledikten sonra, yüksek sesle: Lazar, dışarı gel! diye bağırdı. Ölü de, elleri ve ayakları sargılarla bağlanmış ve yüzü mendille sarılmış olarak çıktı. İsa onlara: Onu çözün, ve bırakın gitsin, dedi. İmdi Meryeme gelen, ve İsanın ettiği işi gören Yahudilerden bir çoğu kendisine iman ettiler.
TAM İLMİHÂL - SE’ÂDET-İ EBEDİYYE " Summus Catechismus (Islamicae) -Summae Doctrinae Sectae Sunniticae Hanafitae- Infinitio Foelicitas ":
93 — ÎSÂ “aleyhisselâm” PEYGAMBERDİR, ONA TAPILMAZ
Büyük islâm âlimi, (Tefsîr-i kebîr) ve çeşidli kıymetli kitâbların sâhibi, İmâm-ı Fahreddîn Râzî “rahmetullahi aleyh” Âl-i imrân sûresinde, altmışbirinci âyet-i kerîmeyi tefsîr ederken buyuruyor ki:
Hârezm şehrinde idim. Şehre bir papasın geldiğini ve hıristiyanlığı yaymak için çalışdığını işitdim. Yanına gitdim. Konuşmağa başladık. Bana, (Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu gösteren delîl nedir?) dedi. Şu cevâbı verdim:
Fahreddîn Râzî — Mûsânın, Îsânın ve diğer Peygamberlerin “ aleyhimüsselâm” hârikalar, mu’cizeler gösterdiği haber verildiği gibi, Muhammed aleyhisselâmın da mu’cizeler gösterdiği haber verilmişdir. Bu haberler tevâtür hâlindedir. Tevâtür ile gelen haberleri, yâ kabûl eder veyâ red edersin. Red eder ve mu’cize, bir zâtın Peygamber olduğunu isbât etmez der isen, mu’cizeleri tevâtür ile bize haber verilen diğer Peygamberlere de inanmaman lâzım gelir. Şâyet tevâtür ile gelen haberlerin doğruluğunu ve mu’cize gösteren zâtın peygamber olduğunu kabûl eder isen, Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu kabûl etmen lâzım gelir. Çünki, Muhammed aleyhisselâm; mu’cizeler göstermiş ve bu mu’cizeler, bizlere (tevâtür) denilen sağlam haberler ile bildirilmişdir. Diğer Peygamberlerin peygamberliğine, tevâtür ile bildirilen mu’cizeler sebebi ile inandığın için, Muhammed aleyhisselâmında, Peygamber olduğuna îmân etmelisin!
Papas — Îsâ aleyhisselâmın, Peygamber değil, ilah, tanrı olduğuna inanıyorum.
[Tanrı, ma’bûd demekdir. Tapılan şeylerin hepsine tanrı denir. Allahü teâlânın ismi, Allahdır, tanrı değildir. Allahü teâlâdan başka tanrı yokdur. Allah yerinen tanrı demek, yanlışdır ve çok çirkindir.]
Fahreddîn Râzî — Biz şimdi Peygamberlik hakkında konuşuyoruz. İlahlıkdan önce, nübüvvet mevzûunu haletmemiz lâzımdır. Ayrıca, Îsâ aleyhisselâmın, ilah olduğunu söylemen de bâtıldır. Çünki, ilahın, tanrının, her zemân var olması lâzımdır. O hâlde, madde, cism, yer kaplıyan şeyler tanrı olamaz. Hâlbuki, Îsâ aleyhisselâm, cism idi, insan idi. Yok iken var oldu ve size göre öldürülmüşdür. Önce çocuk idi, büyüdü. Yirdi, içerdi. Bizim gibi konuşurdu. Yatardı, uyurdu, uyanırdı, yürürdü. Her insan gibi yaşamak için, birçok şeye muhtâc idi. Muhtâc olan, ganî olurmu? Yok iken sonradan var olan bir şey, ebedî, sonsuz var olurmu? Değişen bir şey devâmlı, sonsuz var olurmu?
Îsâ aleyhisselâm kaçdığı, saklandığı hâlde, yehûdîler yakalayıp asdı diyorsunuz.
Îsâ aleyhisselâmın o zemân çok üzüldüğünü, bu durumdan kurtulmak için çârelere başvurduğunu söyliyorsunuz. İlah veyâ ilahdan parça kendisine hulûl etmiş olsaydı, yehûdîlerden korunmaz mı, onları yok etmez mi idi? Niçin üzüldü ve saklanacak yer aradı? Vallahi, buna hayret ediyorum. Aklı olan kimse, bu sözleri nasıl söyler, buna nasıl inanır. Akl, bu sözlerin bozukluğuna şâhiddir.
Üç dürlü söyliyorsunuz:
1— O gözle görülen cismânî bir ilah imiş. Tanrı imiş. Âlemin ilahının cism ve beşer olan Îsâ aleyhisselâm olduğunu söylemek, yehûdîler Onu öldürdüğü zemân, âlemin ilahını öldürdüklerini söylemek olurdu. Bu takdîrde, âlemin ilahsız kalması lâzım gelirdi. Hâlbuki, âlemin ilahsız kalması mümkin değildir. Ayrıca, yehûdîler,haksız oldukları hâlde, bunların yakalayıp öldürdüğü, âciz, kuvvetsiz bir kimse,âlemlerin tanrısı olabilir mi?
Îsâ aleyhisselâmın, Allahü teâlâya çok ibâdet etdiği, tâ’ata çok rağbet etdiği husûsu da, tevâtür ile sâbitdir. Îsâ aleyhisselâm ilah olsaydı, ibâdet ve tâ’atda bulunmazdı. Çünki ilah, aslâ kendisine ibâdet etmez. [Bilakis başkaları ona ibâdet eder.]
Papasın sözünün bâtıl olduğu buradan da anlaşılmakdadır.
2— İlah, Ona temâmen hulûl etmişdir. O, Tanrının oğludur diyorsunuz. Bu inanış yanlışdır. Çünki, ilah, cism ve araz [sıfat] olamaz. İlahın, bir cisme hulûl etmesi, imkânsızdır. Eğer, ilah cism olsaydı, başka bir cisme de hulûl ederdi. Cisme hulûl eden şey, cism olur ve hulûle dince iki cismin maddeleri birbirine karışır. Bu da, ilahın parçalanmasını îcâb etdirir. Eğer ilah, araz olsaydı, bir mahalle, mekâna muhtâc olurdu.Bu ise, ilahın başkasına muhtâc olması demekdir. Başkasına muhtâc olan ise, ilah olamaz. [İlahın, Îsâ aleyhisselâma hulûl etmesine sebeb, ne idi? Sebebsiz Îsâ aleyhisselâma hulûlü, tercihün bilâ müreccihdir. Bunun ise bâtıl olduğunu, (Cevâb Veremedi) kitâbımızda Allahü teâlânın bir olduğunu isbât ederken bildirmişdik.]
3— O, tanrı değildir. Fekat, tanrının bir parçası ona hulûl etmiş, yerleşmişdir diyorsunuz. Eğer Ona hulûl eden parça, ilahın ilah olmasında te’sîri var ise, bu parça ilahdan ayrılınca, temâmen ilahlığı bozulur. Eğer bu parça, ilahın ilah olmasında te’sîrli değilse, tanrının parçası olmamış olur.
Îsâ aleyhisselâmın ilah, Tanrı olduğuna delîlin nedir?
Papas — Ölüleri diriltdiği, anadan doğma körlerin gözünü açdığı ve Beras denilen, derideki çok kaşınan beyâz lekeleri iyi etdiği için, O tanrıdır. Böyle işleri ancak tanrı yapabilir.
Fahreddîn Râzî — Delîl [alâmet] bulunmayınca, medlûlün [delîlin delâlet etdiği şeyin] bulunmıyacağı söylenebilir mi? Delîl bulunmayınca, medlûl de olmaz, var olmaz dersen, âlem yaratılmadan önce, ya’nî ezelde âlemi yaratanın yok olduğunu söylemiş olursun ki, bu bâtıldır. Çünki, âlem [bütün mahlûklar], yaratanın varlığına delîldir.
Delîl bulunmayınca, medlûl bulunabilir dersen, ezelde mahlûklar yok iken yaratanın varolduğunu kabûl etmiş olursun. Fekat, Îsâ aleyhisselâm ezelde yok iken, ilahın Ona ezelde hulûl etdiğini söylersen, bunu delîlsiz kabûl etmiş olursun. Çünki, Îsâ aleyhisselâm sonradan yaratılmışdır. Ezelde var olması delîlin bulunmaması demekdir. Tanrının Îsâ aleyhisselâma hulûl etdiğini delîlsiz kabûl ediyorsun da, bana, sana, hayvanlara, otlara ve taşlara hulûl etmediğini nereden biliyorsun? Delîlsiz, bunlara hulûl etdiğini niçin kabûl etmiyorsun?
Papas — İlahın Îsâ aleyhisselâma hulûl etmesi ile, sana, bana ve diğer varlıklara hulûl etmemesinin sebebi açıkdır. Çünki, Îsâ aleyhisselâmda mu’cizeler göründü. Sende, bende ve diğer varlıklarda böyle hârikulâde hâller görülmedi. Bundan ilahın Ona hulûl edip, bize ve diğer varlıklara hulûl etmediğini anlıyoruz.
Fahreddîn Râzî — Îsâ aleyhisselâma hulûl etmesine delîl olarak, Onun mu’cizeler göstermesi olduğunu söylüyorsun. Delîl olmayınca ya’nî mu’cizeler görülmeyince, hulûl edemiyeceğini niçin söylüyorsun? Sende, bende ve diğer varlıklarda hârikalar, mu’cizeler bulunmadığı için tanrı bunlara hulûl etmez diyemezsin. Çünki, delîl olmadığı hâlde, medlûl bulunabilir demişdik. Buna göre, ilahın hulûl etmesi, delîlin bulunmasına, ya’nî hârikaların, mu’cizelerin görülmesine bağlı değildir. O hâlde, bana, sana, kediye, köpeğe, fareye de hulûl etdiğine inanman lâzım gelir. İlahın, bu aşağı mahlûklara hulûl etdiğini inandırmağa varan bir din, hak din olabilir mi?
Asâyı [bastonu] ejder, yılan yapmak, ölüyü diriltmekden dahâ güçdür. Çünki, baston ile yılan, hiçbir bakımdan birbirine yakın değildir. Mûsâ aleyhisselâmın asâyı ejdere çevirdiğine inanıyorsunuz da, Ona, tanrı veyâ tanrının oğlu demiyorsunuz. Îsâ aleyhisselâma niçin tanrı veyâ şöyle böyle diyorsunuz?
Papas, bu sözüme karşı diyecek hiçbir şey bulamadı, susmağa mecbûr oldu.
Hasılıkelam Orta Çağ Filozofu ' Philosophus Medii Aevi ' Fahreddîn Râzî' nin ' üstü kapalı* ' hükmü şudur:
* Açık hüküm, " Asâyı [bastonu] ejder, yılan yapmak, ölüyü diriltmekden dahâ güçdür. Çünki, baston ile yılan, hiçbir bakımdan birbirine yakın değildir. " istidlalidir.
_ Asâ [baston] organik bir malzemeden ' e.c., ahşap, &c. ' müteşekkil değil ' taş, mermer, demir,... ' ise:
Hiçbir an canlı olmayanın ' asânın [bastonun] ' herhangi anda canlandırılması ' yılan veya ejder ', herhangi anda ' canlı iken ' cansızlaşanın ' Lazarus ' herhangi başka anda canlandırılmasından " i.e., fâni olmayanı ' hiçbir an canlı olmayanı ' canlandırmak, fâniyi ' herhangi anda canlı olanı ' canlandırmaktan " müşküldür.
_ Asâ [baston] organik bir malzemeden müteşekkil ise:
Her iki hâl, benzer gibi görünse de d e ğ i l d i r, zira, ilki türler arası dönüşüm ' transmutatio ', diğeri tür içi değişim ' variatio ' gibi bir şeydir, ki ilkinin daha müşkül olduğu aşikârdır.
;----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kitap için çok teşekkür ediyoruz.
İ ç t e n l i k l e...
Sevgiyle...