Konu: Zagor Tay Yayınları 103'lük Seri No: 008 - Zamana hükmeden adam

  1. #1
    Aktif Üye
    Üyelik Tarihi
    Jun 2015
    Mesajlar
    1,007

    Seviye: 43 
    Tecrübe: 3,244,712
    Sonraki Seviye: 3,609,430

    Beğenmiş
    3,638
    Beğenilmiş
    8,265
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu

    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]

    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
    Konu Ercu unlu tarafından (26.02.19 Saat 23:06 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    Moderator
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    346

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,057,716
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    1,742
    Beğenilmiş
    1,578
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu



    ***************************************** I. P A R T *****************************************


    Ölümsüzlüğün felsefesi ' De philosophia immortalitatis '

    Materyalist felsefeye ' Philosophiae materiali ' göre, ölümsüz olan yegane şey, madde ve onun özü olan harekettir...

    Materyalist felsefenin gözüpek savunucularından Friedrich Engels, Doğanın Diyalektiği ' Dialektik der Natur /Dialectico Naturae ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Burada da anlaşılıyor ki, madde, hareketsiz düşünülemez. Ayrıca madde, karşımızda, var olan, varolduğu gibi de yaratılamayan ve yok edilemeyen bir şey olarak duruyorsa, bundan, hareketin de, yaratılamayacağı gibi yok edilemeyeceği sonucu çıkar.

    Maddenin çeşitli biçimleri ve türleri de ancak gene hareketle bilinebilir, ancak onda cisimlerin özellikleri kendini gösterir; hareket etmeyen bir cisim için bir şey söylenemez.

    Maddenin bütün dönüşümleri içinde, sonsuza dek aynı kalacağı, hiç bir niteliğinin hiç bir zaman kaybedilemeyeceği ve bu yüzden aynı zamanda da aynı sarsılmaz zorunlulukla yeryüzünün en yüce yaratığı düşünen aklı yokedeceği ve bir başka yerde, bir başka zaman onu yeniden üreteceği konusunda kuşkumuz yoktur.

    Hareketin yok olmazlığı, yalnızca nicel olarak değil, aynı zamanda, nitel olarak da, kavranmalıdır; salt mekanik yer değiştirme, elverişli koşullar altında, ısıya, elektriğe, kimyasal eyleme, yaşama dönüşme olanağını da kapsamakla birlikte, bu koşulları kendiliğinden yaratamayan bir madde, hareketi yitirmiştir; kendisine uygun düşen çeşitli biçimlere dönüşmek yeteneğini yitirmiş bir harekette, h e n ü z dynamis bulunmakla birlikte, energeia yoktur ve böylece kısmen yok edilmiş demektir. Ama bunların her ikisi de düşünülemez.


    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Temel İlkeleri ' Principes Fondamentaux de Philosophie /Philosophiae Principia Fundamentales ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Madde yok olmuyor, ama biçim değiştiriyor. Maddenin biçim değiştirmeleri, ancak madde ile oluşan hareketin dönüşümünden başka bir şey değildir: madde, harekettir; hareket, maddedir.

    Hangisi daha temel ilkedir? Birinci olan hangisidir, ötekinden türeyen hangisidir? Başı sonu olmayan, sonsuz olan ve bu yüzden de ötekini yaratan hangisidir?

    İşte felsefenin temel sorunu budur.

    Böyle bir sorunun, soruyu ne şekilde sorarsak soralım, ancak olanaklı iki yanıtı olabilir.

    Ya madde (varlık, doğa) başı sonu olmayan, sonsuz ilk'tir, - ve ruh (düşünce, bilinç) bundan türemiştir.

    Ya da ruh (düşünce, bilinç) başı sonu olmayan, sonsuz ilk'tir, - ve madde (varlık, doğa) bundan türemiştir.

    İşte birinci yanıt, felsefi materyalizmin temelini oluşturur.

    İkinciye gelince, bu, şu ya da bu biçimde, felsefi idealizm'den gelen bütün öğretilerde bulunur.



    Hareketsiz madde düşünülemeyeceğine ve hareket, yaratılamayacağı ve yok edilemeyeceğine ve de var olduğuna göre, madde de yaratılamaz ve yokedilemez ve de vardır... Yaratılamayan ve yok edilemeyen ve de var olan bir şeyin ' madde ve onun özü olan hareket ' başı ve sonunun olması da olamaz...

    Idealist felsefeye ' Philosophiae ideali ' göre, ölümsüz olan yegane şey, Tanrı ' exercituum Dei /Deus /Allah ' ve O' nun özü olan Ruh' tur ' Spiritus '


    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Temel İlkeleri adlı eserinde ne diyordu_?...

    Nitekim, idealizme göre hareket, dinamizm, etkinlik, yaratıcı güç, yalnızca ruha aittir. Madde, süreduran, edilgin, kendine özgü bir biçimden yoksun bir yığın olarak temsil edilmiştir. Maddenin bir şekil alması için Ruhun damgasını taşıması, Ruh tarafından canlandırılması gerekir. Onun için idealist görüşe göre, madde, kendiliğinden hiçbir şey üretemez; ve madde, hareket halinde olduğu zaman, bu hareket ona başka yerden, tanrıdan, Ruhtan gelmektedir.

    Doğa, hareket halinde olduğu halde; doğaötesi varlık (doğaüstü varlık), değişmez ve sonsuzdur. Bazıları bu varlığa tanrı derler, bazıları ise Mutlak, vb...

    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri ' Principes Elementaires de Philosophie /Philosophiae Principia Elementaria ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    İdealistler, tanrının bütün sonsuzluk boyunca varolmuş olduğunu ve hiçbir değişikliğe uğramadığı için her zaman aynı kaldığını söylerler. Tanrı, salt ruhtur, tanrı için zaman ve uzay (mekan) mevcut değildir. O, maddenin yaratıcısıdır.

    ' Materyalist felsefenin bir alt dalı olan ' Darwinizm' e ' Evolutionem Theoriam Darwinianam ' göre; bütün canlılar ortak bir atadan -ex antecessore communi- ' örneğin insan ve maymun farklı türler olmalarına rağmen ortak bir ataya sahiptirler ' ve birbirlerinden türemişlerdir ve bir tür, ' çok uzun sürelerde nitel ve nicel değişikliklerin birikmesiyle meydana gelen değişim nedeniyle ' diğer bir türden gelir ve gelişim, arasıra kesintiler ya da geri dönüşler olsa da, basitten karmaşığa, ' örneğin tek hücreliden -> çok hücreliye ' aşağıdan üstün olana ' örneğin sudan -> karaya -> havaya ' doğrudur... Yaşam mücadelesi ' certamine vitae /pugna ad existentiam ' ve bunun sonucunda meydana gelen doğal seleksiyon ' selectio naturalis ' evrimsel sürecin itici gücüdür ve ölümsüz olan yegane şey de, ' herhangi bir olasılıksızlık içermeyen ' madde ve onun özü olan ' zaman içindeki ' harekettir ' evrimdir '

    Darwinizm' in fanatik savunucusu bay Dawkins, Ataların Hikayesi: Yaşamın Kökenine Yolculuk ' The Ancestor's Tale: A Pilgrimage to the Dawn of Life /Fabula Antecessorum: Peregrinatio ad Auroram Vitae ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Evrim, çokboyutlu uzayda bir yörüngedir; bu yörüngede her adım, daha önceki adımla ulaşılan ebeveyn tipi kadar yaşamaya ve üremeye yetenekli bir vücudu temsil etmek zorundadır. Yeterli zaman verilen yeterince uzun bir yörünge, yaşayabilecek durumda olan bir başlangıç noktasından o kadar uzak bir yaşayabilir varış noktasına götürür ki onu farklı bir filum, sözgelimi, yumuşakçalar filumu olarak kabul ederiz. Aynı başlangıç noktasından yola çıkıp aşama aşama ilerlemiş farklı bir yörünge ise peş peşe gelen yaşayabilir ara kuşaklardan geçerek başka bir filum, sözgelimi, halkalısolucanlar filumu olarak kabul ettiğimiz başka bir yaşanabilir varış noktasına götürebilir. Ortak atalarından başlayıp iki hayvan filumuna götüren çatallardan her biri için de benzer bir şey gerçekleşmiş olmalı.

    Darwinizm' in önde gelenlerinden biri olan bay Gould, Darwin ve Sonrası: Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler ' Ever Since Darwin: Reflections on Natural History /Ex quo enim Darwin: Reflectiones de Historia Naturalis ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Evrim, şans ve gerekliliğin bir bileşimidir; değişiklik düzeyinde şans, seçilimin işleyişinde gereklilik.

    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri adlı eserinde ne diyordu_?...

    Böylece görüyoruz ki, çelişki, diyalektiğin büyük bir yasasıdır. Evrim uzlaşmaz karşıt güçlerin savaşımıdır. Şeyler, yalnız birbirlerine dönüşmekle kalmazlar, ama her şey kendi karşıtına dönüşür. Şeyler kendi kendileriyle uyum içinde değildir, çünkü şeylerde, birbirine karşı güçler arasında savaşım vardır, çünkü şeylerde bir iç çelişki vardır.

    "Doğa bilimleri, yeryüzünün insanın da, başka herhangi bir canlı varlığın da varolmadığı, varolamadığı bir durumda da, varolduğunu kesin olarak doğrular. Organik madde, çok sonradan gelen bir olgudur, uzun bir evrimin ürünüdür."


    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Temel İlkeleri adlı eserinde ne diyordu_?...

    Darwin sayesinde (19. yüzyıl), bilim gösterdi ki, canlı türlerin akla durgunluk verecek çeşitliliği çok basit bir kaç varlıktan, tekhücreli tohumlardan çıkmadılar, ("her bitkisel ve hayvansal organizmanın, kendisinden başlayarak çoğalma ve farklılaşma yoluyla geliştikleri birim olarak hücrenin bulunuşu"); bu tohumların kendileri de bir şekilsiz albüminden çıkmışlardır. Türler, aralarındaki ve kendileri ile çevre arasındaki karşılıklı etkinin sonucu, kendilerini dönüştürmüşler ve dönüşmeyi sürdürmektedirler.

    "İlk hayvanlardan da, temeldeki yeni farklılaşma ile hayvanların sayısız sınıfları, takımları, familyaları, cinsleri ve türleri; en sonunda da sinir sisteminin tam gelişmesine eriştiği biçim, omurgalı hayvanlar ve gene en sonunda omurgalılar arasında doğanın kendi bilincine eriştiği omurgalı, yani insan gelişti."






    Materyalizm ve Darwinizm' in, ' bazı bilimsel gerçekler de içermelerine rağmen ', aslen tehlikeli felsefeler oldukları kuşkusuzdur ve bunun kanıtları da pek çoktur, örneğin ' ad exemplum ';

    Materyalist felsefenin tatbikatçılarından Lenin, Felsefe Defterleri ' Philosophical Notebooks /Philosophia Commentariola ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Evrensel hareket ve değişme idesi, (1813, Mantık) hayata ve topluma uygulanmasından önce bulunmuş. İnsana uygulanışı (1859) içinde ispatlanmadan önce topluma (1847) uygulanmış.

    Şu üç kitabın yayınlanışına telmih bulunmakta Lenin: Hegel, Mantık Bilimi ' Wissenschaft der Logik /Scientiam Logicam '; Marx ve Engels, Komünist Partisi Manifestosu ' Manifest der Kommunistischen Partei /Praeconium Communisticae Factionis '; Darwin, Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon veya Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla ' On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life /De origine specierum per selectionem naturalem, sive conservatio generum fortunatorum in certamine vitae '

    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Temel İlkeleri adlı eserinde ne diyordu_?...

    Canlı doğanın, bu nitel ve nicel birlikte gelişmesinin, diyalektikte, basitten karmaşığa, aşağı olandan üstün olana geçişle ne anlaşıldığını anlatmaya çok elverişli olduğu gözden kaçmayacaktır. Evrimle doğan türler gerçekte gittikçe karmaşıklaşmaktadır; canlı varlıkların yapıları gittikçe farklılaşmaktadır.

    Bay Darwin, İnsanın Türeyişi ve Seksüel Seçme ' The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex /Progenies Generis Humani et Selectio erga Sexus ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Yüzyıllarla ölçülünce pek de uzak olmayan bir gelecek dönemde, uygar insan ırkları, bütün dünyada yabanıl insan ırklarını yok edip onların yerini kapacaktır. Aynı zamanda, Prof. Schaaffhausen'ın belirttiği gibi, insanbiçimli (anthropomorphous) maymunlar da kesinlikle yok edilecektir. O zaman, insan ile en yakın hısımları arasındaki kopukluk daha da genişleyecektir, çünkü artık bugün zenci ya da Avustralyalı ile goril arasındaki kadar olacak yerde, daha uygar bir durumda Kafkasyalıdan (Caucasian) daha değişmez olacağını umabileceğimiz insan ile babuin kadar aşağı bir maymun arasında kalacaktır.

    Evrim, " basitten karmaşığa, aşağı olandan üstün olana " geçiş olduğuna ve insan da evrimin ürünü bir hayvan türü ' Regnum: Animalia ' olduğuna göre, aynı şey, insan ırkları için de geçerli olmalıdır ' aksi hal, felsefi açıdan çelişkilidir, çünkü Lenin' in dediği gibi " evrensel hareket ve değişme idesi ", Hegel tarafından " hayata ve topluma uygulanmasından önce " bulunmuş, Marx ve Engels tarafından " topluma uygulanmış " ve Darwin tarafından da ispatlanarak insana uygulanmıştır ' ki, bu da kayırılmamış ırkların ' generum infortunatorum ' varlığı kadar, kayırılmış ırkların ' generum fortunatorum ' varlığını da gerektirir ki, bu da kayırılmış ırkların korunması ' conservatio generum fortunatorum ' ilkesinden dolayı, kayırılmamış ırkların yok edilmesini gerektireceğinden " uygar insan ırkları, bütün dünyada yabanıl insan ırklarını yok edip onların yerini kapacaktır " ideolojik ve politik ve felsefi Irkçılığın ' Rassismus ideologicus et politicus et philosophicus ', bu felsefelerden köken aldığını gösterir...

    Nota Bene:

    Materyalist felsefenin tatbikatçılarından Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm ' Materialism and Empiriocriticism /Materialismus et Empiriocriticismus ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Marx, 27 Haziran 1870'te Kugelmann'a şöyle yazıyordu: ' Kugelmann' a Mektuplar /Letters to Kugelmann /Epistulae ad Kugelmannum '

    "Bay Lange (İşçi Sorunu Üzerine, vb., 2. baskı) bana övgüler yağdırıyor ... ama kendisini önemsetmek amacıyla Bay Lange, gerçekten de, büyük bir buluşun sahibidir. Bütün tarih bir tek büyük doğal yasa içinde toplanabilir. Bu doğal yasa. Struggle for life, var olmak için mücadele deyimi ile özetlenebilir (böyle uygulanınca Darwin'in deyimi artık boş bir formülden başka bir şey değildir), ve bu deyimin içeriği maltusçu nüfus ya da daha doğrusu fazla nüfus yasasıdır. Bu Struggle for life'da çeşitli toplumsal biçimlerdeki tarihsel belirtileri tahlil edileceğine, demek ki, yapılacak şey, bütün somut mücadelelerin yerine Struggle for life sözünü koymak ve bu Struggle for life yerine de Malthus'un nüfus üzerine fantezisini koymakmış. Kabul edelim ki, bu yöntem çok inandırıcı – kendini beğenmiş, hava attıran, tumturaklı bilisizlik ve kafa tembelliği için."

    Marx'ın Lange hakkındaki eleştirisi, özellikle maltusçuluğun sosyolojiye sokuluşu suçlamasına değil ama, biyoloji kavramlarının toplumsal bilimlere aktarılmasının genellikle boş sözler olduğunun ortaya konmasına dayanıyor. Bu aktarmanın "iyi" niyetlerden ya da yanlış toplumsal kanıtların doğrulanması isteğinden mi ileri geldiği o kadar önemli değildir: boş laf, gene boş laf olarak kalır. Ve Bogdanov'un "toplumsal energetiği", onun toplumsal ayıklama öğretisinin marksizm ile bir araya getirilmesi de bu türden boş sözlerdir.


    Materyalist felsefenin gözüpek savunucularından Friedrich Engels, Doğanın Diyalektiği adlı eserinde ne diyordu_?...

    Varolma savaşımı ile ilgili tüm Darwin teorisi, Hobbes'un bellum omnium contra omnes ' herkesin herkese karşı savaşı ' teorisini ve burjuva ekonomisinin rekabet teorisini, ayrıca Malthus'un nüfus teorisini toplumdan canlı doğaya aktarmaktan başka bir şey değildir. Bu marifetin tamamlanmasından sonra (bunun kayıtsız şartsız haklı olduğu, özellikle Malthus'un teorileri bakımından henüz çok şüphelidir), bu teorileri doğa tarihinden alıp tekrar toplum tarihine aktarmak çok kolaydır ve böylece bu iddiaların toplumun ölümsüz doğal yasaları olduğunun tanıtlandığını ileri sürmek çok daha fazla bir bönlüktür.

    Sırf tartışma açısından, "varolma savaşımı" deyimini bir an için kabul edelim. Hayvanın erişebildiği en büyük ş e y toplamaktır; insan üretir, doğanın onsuz üretemeyeceği yaşam araçlarını en geniş anlamı ile hazırlar. Böylece hayvan topluluklarının yaşama yasalarının insan toplumuna rastgele aktarılması olanaksız hale gelir. Üretim hemen hemen, yaşam savaşımı denilen şeyin, artık salt bir varolma aracı haline değil, zevk alma ve gelişme aracı durumuna geldiğini ortaya koyar. Burada -gelişme araçlarının toplumsal bakımdan üretildiği yerde- hayvanlar dünyasının kategorileri tüm olarak uygulanma alanından çıkar.

    Darwinizm' in önde gelenlerinden biri olan bay Gould, İnsanın Yanlış Ölçümü ' The Mismeasure of Man /Falsum Mensura Hominis ' adlı eserinde ne diyordu_?...

    Bizler doğanın ayrılmaz bir parçasıyız, ama insanın benzersizliği buradan hareketle reddedilemez. İnsanın "hayvandan başka bir şey olmaması", "Tanrı'nın suretinde yaratılmış olması" kadar yanıltıcı bir ifadedir.

    Bay Gould' un, burada, göz ardı şey şudur: Metaphysica ' uzlaşmaz karşıtı olan ' Physica' yı açıklayamaz ve açıklanılması için de tarafınca benzeşimlendirilemez...

    Materyalist felsefeye göre, varolma savaşımı, Hobbes' un herkesin herkese karşı savaşı ' bellum omnium contra omnes ' teorisi ve burjuva ekonomisinin rekabet teorisi ' oeconomiae burgensis competitionis theoria ' ve Malthus' un nüfus teorisinin ' Malthusianae populationis doctrinae ', toplumdan doğaya ' hatalı olarak ' aktarılmasıdır, fakat, ' insan bir hayvan türü olmasına rağmen ' insana uygulanamaz, zira, ' gelişme,... için ' üretmek, ' varolmak için ' toplamaktan farklıdır,... etc,... Kısacası, Marx, Engels, Lenin ve bay Gould ' her ne kadar bir hayvan türü olunsa da ', bazı biyolojik kavramların, insana uygulanamayacağını, zira, hayvanda olmayan bir niteliğin ' akıl ', insanda olmayan uzlaşmaz karşıt bir nitelikle ' içgüdü ' analojisinin hatalı olacağını ifade etmektedirler, fakat, her ne kadar iyi niyetli de olsa, bu ve benzeri çabaların felsefi açıdan çelişkili olduğu aşikardır...

    Neden_?... Çünkü, bir niteliğin ' içgüdü ', bir başka nitelikten ' akıl ', bir eylemin ' toplamak ' bir başka eylemden ' üretmek ',... farklı olması, tikel ayrıntılardır ve tümel gerçeği ' insan, evrimin ürünü bir hayvan türüdür ' değiştiremez...

    ' Tikel olarak ' Balık yumurtlar, sürüngen yumurtlar, kuş yumurtlar,... ' omne vivum ex ovo -> her yaşayan şey, yumurtadan çıkar ' fakat memeli de ' yumurta da bulunabileceği /bulunduğu unutulmamalıdır ' yavrular ' nullum vivum ex ovo -> her yaşayan şey, yumurtadan çıkmaz ' iken, ' tümel olarak ' her yaşayan şey, yaşamdan çıkar ' omne vivum ex vivo '... Bir nitelik ' yumurtlamak ', diğer nitelikten ' yavrulamak ' farklı olduğu için, balık, sürüngen, kuş,... için geçerli olan bir biyolojik kavram, memeli farklı bir niteliğe sahip diye, geçerli olmayacak mı ki_?... Tabii ki hayır, çünkü, ister yumurtlasın, ister yavrulasın, ister yüzsün, ister sürünsün, ister yürüsün, ister uçsun,... tümü, evrim ürünü bir hayvan türüdür ve varolma savaşımı tümü için de geçerlidir, insan insanın kurdudur ' homo homini lupus est -> harfi harfine - ad litteram - insan insana kurttur '

    Buradaki tikel zıtlıkların ' her yaşayan şey, yumurtadan çıkar /çıkmaz ' bir çelişki oluşturmadığı, her birinin, bir fenomenin niteliğine işaret ettiği ve tümel olarak ta, hepsinin, ' her yaşayan şey, yaşamdan çıkar ' ilkesi altında ' evrim ve varolma savaşımı ilişkisinde olduğu gibi ' toplanabildiğine de dikkat edilmelidir...

    Bu filozof ve bilim adamlarının, ısrarla göz ardı ettikleri olgu şudur:

    Varolma savaşımı, herhangi bir türün, herhangi bir niteliğinin, herhangi bir özgüllülüğüne bağlı olup olmamasıyla ilişkisiz ' b a ğ ı m s ı z ' ve tikel olmayan ' tümel ' bir kavramdır...

    Bay Darwin ne diyordu_?... '

    On the Origin of Species /De origine specierum /Türlerin kökeni üzerine

    conservatio generum fortunatorum in certamine vitae /the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life /Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla

    Burada, şu, bu, o tür diye bir şey var mı_?... Yok... Olmadığına göre, şu, bu, o türün, yaşam mücadelesi diye bir şey de yok ve olamaz da...

    Bazı arkadaşların iddia ettikleri bu ve benzeri " İşte efendim, bay Darwin, şurada, tür derken, insandan değil, hayvan ve bitki türlerinden bahseder, burada kayırılmış ırklar derken, insan ırklarından değil, hayvan ve bitki ırklarından bahseder, orada, lower race derken, şunu, bunu, onu değil de, başka bir şeyi demek istiyordu, sadece "düşük ırk" kelimelerine bakarak ne demek istediği anlaşılamaz, bay Darwin zamanında race kelimesi, ırk anlamında değil de, tür anlamında kullanılıyordu - peki o zaman neden bir yerde türler derken species, başka bir yerde ırklar derken races diyordu da, races yerine species ya da species yerine races demiyordu ki_? - , bunlar bilim düşmanlarının ekmeğine yağ süren şeylerdir,... " fazlasıyla zorlamalı yorumlamalar, ancak ve sadece komedidir, başka bir şey değil... Zaten, insan bir hayvan türü değil miydi ki a be dostlar_?... Daha da ötesi var ise eğer, nedir ki_?... Kurttan bir kuzuyu kurtarmayı istemek ' agnum lupo eripere velle ' diye bir şey olur mu ki_?...


    Darwinizm' in önde gelenlerinden biri olan bay Gould, İnsanın Yanlış Ölçümü adlı eserinde ne diyordu_?...

    Ondokuzuncu yüzyılda, evrim düşüncesi insan düşüncesini dönüştürdü. Hayat bilimlerindeki sorunların neredeyse hepsi bu ışıkta yeniden formüle edildi. Hiçbir fikir bu kadar yaygın olarak kullanılmamış, yani kötüye kullanılmamıştır (yoksulluğun kaçınılmaz olmasının evrimci bir gerekçesi olarak "sosyal Darwincilik" örneğinde olduğu gibi).

    Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı, antropolojinin evrim geçirdiği tek dönem değildi. Aynı ölçüde karşı konulamaz bir başka eğilim, beşeri bilimleri etkisi altına almıştı: Sayıların cazibesi; sağlam ölçümlerin çürütülemez bir kesinliği garanti edebileceği ve öznel spekülasyon ile Newton fiziği kadar değerli gerçek bir bilim arasında geçişi sağlayabileceği inancı.

    Evrim ve niceliklendirme, kutsal olmayan bir ittifak kurmuştu; onların bu birlikteliği bir anlamda ilk güçlü "bilimsel" ırkçılık kuramını ortaya çıkardı, tabii bilimi onu derinden yanlış anlayan birçoğu gibi anlarsak; bol bol rakamla desteklenen herhangi bir iddia.

    Evrim kuramı, monojenistler ' dillerin tek bir kökenden ortaya çıktığını savunan tek kökenciler ' ile polijenistler ' dillerin tek bir kökenden ortaya çıkmadığını savunan çok kökenciler ' arasında süregiden yoğun tartışmayı destekleyen yaratılışçı halıyı çekip almıştı, ama ortak ırkçılıkları için çok daha iyi bir mantık sunarak her iki tarafı da memnun etmişti.


    Yunan mitolojisinde Girit kralı Minos' un kızı ' in mythologia Graeca, filia Minois rex Creta ' ve labirentin egemeni ' magistra labyrinthi ' olan Ariadne' in ipi ' funis Ariadnaeae ', Materyalist ve Darwinist felsefeler aracılığıyla, Irkçılık tarafından tutulmuş olduğundan, bilimsellik sosuna batırılmış safsatalar artık art arda gelecektir, exempli gratia;

    Kayırılmamış ırklar, çevreye en uygun olan olmadıklarından, varoluş mücadelesini, kendi zararlarına, fakat kayırılmış ırkların da yararına, kaybedeceklerdir ki, ' Sosyal Darwinizm /Darwinismus Socialis ', bu yüzden de, öncelikle, kayırılmamış ırklar, siyasal ve ekonomik açıdan denetim altına alınmalı, ' Emperyalizm /Imperialismus ', sonrasında, hayat alanı ' Lebensraum /Spatium Vivendi ' açılmalı, fethedilmeli ' Koloniyalizm /Colonialismus ' ve sonrasında da, sistematik olarak yok edilmelidirler ' Soykırım /Genocidium '

    Kayırılmış ırklar ' Nordik /Aryan /Saf ırk, Phyle Nordica /Ariana /Pura ' arasında da, ' çevreye en uygun olan olmadıklarından, varoluş mücadelesini, kendi zararlarına, fakat kayırılmış ırkların da yararına, kaybedecekler olan ' kayırılmamış bireyler vardır ki, exempli causa; engelli ' debilitatum ', dilsiz /budala /zeka özürlü ' Pithecantropus alalus /Homo stupidus /Homo sapiens ferus ', onulmaz hastalıklardan muzdarip ' kanser /tumores malignantes,... ', öncelikle, denetim altına alınmalı ' Zorunlu sterilizasyon /Sterilizatio coacticia ' ve sonrasında da, sistematik olarak yok edilmelidirler ' Öjeni /Eugenica '

    Darwinizm' in önde gelenlerinden biri olan bay Gould, Yaşamın Tüm Çeşitliliği: İlerleme Mitosu ' Full House: The Spread of Excellence from Plato to Darwin /Domus plena: Propagatio excellentiae a Platone ad Darwinium ' adlı eserinde, şöyle der:

    Similiter etiam incremento, in implicatae et locupleti et progressus, non definitur habitus quasi fundamental evolutionis.

    Benzer şekilde, karmaşıklıktaki ve ilerlemedeki artış, evrimin temel karakteristikleri olarak tanımlanamaz.

    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Temel İlkeleri adlı eserinde ne diyordu_?...

    Canlı doğanın, bu nitel ve nicel birlikte gelişmesinin, diyalektikte, basitten karmaşığa, aşağı olandan üstün olana geçişle ne anlaşıldığını anlatmaya çok elverişli olduğu gözden kaçmayacaktır. Evrimle doğan türler gerçekte gittikçe karmaşıklaşmaktadır; canlı varlıkların yapıları gittikçe farklılaşmaktadır.

    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer' in ve ' Materyalist felsefenin bir alt dalı olan ' Darwinizm' in önde gelenlerinden biri olan bay Gould' un söylediklerinin felsefi açıdan çelişkili olduğu aşikardır...

    Materyalist felsefenin tatbikatçılarından Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm adlı eserinde ne diyordu_?...

    "Der Empiriokriticismus als einzig wissenschaftl. Standpunkt" ("Ampiriokritisizm, Tek Bilimsel Görüş Açısı") başlığını taşıyan bir makalede, başka bir ampiriokritikçi olan R. Willy, 1896' da, ilk olarak Avenarius' un felsefesi için cansıkıcı olan bu soruyu ortaya attı. İnsandan önceki dünya hakkında nasıl bir tutum benimsenilmelidir? diye sorar Willy. Ve o, Avenarius' un örneğini yanıtlamakla başlıyor. "Kendimizi zihinsel olarak geçmişe götürürüz." Ama daha ileride, deneyden hiç de insan deneyini anlamak zorunda değiliz diyor. "Çünkü, hayvanların yaşamını genel deneyle olan ilişkileri içinde aldığımız anda, hayvanlar alemini, isterse en zavallı kurtçuk olsun, ilkel insanlar (Mitmenschen) alemi gibi almamız gerekir."

    Böylece, yeryüzü, insandan önce, Avenarius' un "düzenleme"sini ve felsefesini kurtarmak üzere, "merkez terim"in işlevini yapan kurtçuğun "deney"i idi! Bundan sonra, Petzoldt'un bir saçmalık incisi olan (jeologların teorilerine uygun olarak, yeryüzü anlayışı bir kurtçuğa mal edilmektedir) ve ayrıca yeryüzü yalnız insandan önce değil bütün canlı varlıklardan önce var olduğu için filozofumuza hiç bir yardımda da bulunmayan böyle bir uslamlamadan vazgeçmeye çalışmasında şaşılacak bir şey yoktur.


    Dikkat edilirse, Lenin, insan olmadığı için deneyi yapılamamasına rağmen, ' Ampiriokritisizm' e göre her şey ihsaslar kompleksidir ' insandan önce de bir yeryüzünün var olduğunun kanıtının bir kurtçuğun deneyiminden de elde edilebileceği görüşüyle alay etmektedir, çünkü, yeryüzü, yalnız insandan önce değil, bütün canlı varlıklardan da önce var olduğuna göre, canlılık yokken, deneyiminden yeryüzünün varlığının anlaşılabileceği herhangi bir şeyin olamayacağı ve Ampiriokritisist filozofun, bu şey olmadığı için, böyle bir uslamlamadan vazgeçmesi gerektiğini ve zaten de vazgeçme eğiliminde olduğunu söylemektedir...

    Öyleyse, bir zamanlar her şey, cansızdı... Neden_?... Şundan;

    Felsefenin Başlangıç İlkeleri -> Organik madde, çok sonradan gelen bir olgudur, uzun bir evrimin ürünüdür.,

    Felsefe Defterleri -> Organik madde ise, giderek, inorganik maddeye döner gelir.

    Materyalist /Darwinist felsefelere göre, Evrim ' Evolutio ' ; inorganik ' abiogenesis ' -> organik ' biogenesis ' -> inorganik -> ..., etc,... şeklinde ve süreç içinde değişen çevrimsel bir olgudur ve organik madde çok sonradan gelen bir olgu olduğuna ve giderek inorganik maddeye döndüğüne göre, başlangıçta, inorganik maddeden başka bir şey olamaz ' Aksi bir hal, felsefi açıdan çelişkilidir '

    O halde, bir şeyin, ölümsüz olabilmesi için;

    Materyalist felsefe ve türevleri ' Darwinizm,... ' açısından, şu tikel koşulları gerçeklemesi gerekir...

    _ Ezelden Ebede olması ' Başlangıçsızlık -Sonrasızlık /A parte ante -A parte post '

    _ Hareketsiz olmaması ' Hareketlilik /Mobilitas '

    _Değişimsiz olmaması ' Değişimlilik /Variabilitas '

    Çünkü hareketsiz olması ' için edimin -energeia- olmaması gerekir ki, imkansızdır ', değişime uğramaması ' için bozulmaması gerekir ki, imkansızdır ', değişime uğramaması da, madde olunmadığını kabullenmek demektir ki, imkansızdır...

    Termodinamiğin II. Yasası ' Altera lex thermodynamica ', yasaların yasası ' lex legum ' olan tümel bir yasadır ve bu yasaya göre, her şey ' madde, enerji,... ', düzensizliğe gider ve hiçbir şey, bu yasa ile, k e s i n l i k l e çelişemez... Hareketsiz ve değişimsiz bir maddenin olması, bu yasa ile çelişir ve haliyle de böyle bir madde, olamaz...

    Arthur Eddington, Fiziksel dünyanın doğası ' The nature of the physical world /Natura corporalis mundi ' adlı eserinde, şöyle yazar:

    Eğer birisi, sizin evren konusundaki gözde teorinizin Maxwell' in denklemleriyle uyuşmadığına işaret ederse, Maxwell' in denklemleri için çok kötü! Eğer bu teoriye gözlemler karşı çıkıyorsa... Ne yapalım, deneyciler bazen işleri yüzlerine bulaştırırlar. Ama eğer teoriniz Termodinamiğin ikinci kanununa karşı bulunursa, size hiçbir ümit veremem, teoriniz için, en derin utançla çökmekten başka yapılacak şey yoktur.

    Doğa da, hareketli ve değişken olan maddenin, hareketsiz ve değişmeyen özel bir formunun ' canlı madde ' bulunabileceği iddiası, felsefi açıdan da çelişkilidir...

    Idealist felsefe ve türevleri ' Religiones Abrahameae -Religio Iudaica /Christiana /Islamica- ' açısından, şu tikel koşulları gerçeklemesi gerekir...

    _ Ezelden Ebede olması ' Başlangıçsızlık -Sonrasızlık /A parte ante -A parte post '

    _ Hareketsiz olması ' Hareketsizlik /Immobilitas '

    _ Değişimsiz olması ' Değişimsizlik /Invariabilitas '

    Çünkü hareketli olması ' için sonlu olunmalıdır ki, olamaz ', değişime uğraması ' için madde olunmalıdır ki, olamaz ', değişime uğraması da, her değişken gibi bozulduğunu kabullenmek demektir ki, imkansızdır...

    O halde, felsefi açıdan, bir şeyin, ölümsüz olabilmesi için, en azından, şu tümel koşulu gerçeklemesi gerekir...

    _ Ezelden Ebede olması...

    Materyalist felsefe ve türevlerine göre, canlı madde ' canlılık ', maddenin hareketinin ' belirli şartlar altında ve belirli bir anda ortaya çıkmış olan ' özel bir niteliğidir... Belirli şartlar altında ve belirli bir anda ortaya çıkmış ' evrilmiş ' olan bir şey, bir zamanlar yok demektir ki, buradan da, ' maddenin bu niteliğinin ', açıkçası, başlangıçsız olmadığı, kısacası, ezelden beri var olmadığı ortaya çıkar...

    Idealist felsefe ve türevlerine göre de, canlı madde ' canlılık ', maddenin hareketinin ' belirli şartlar altında ve belirli bir anda ortaya çıkmış olan ' özel bir niteliği olsa dahi, netice de, yaratılmıştır... Belirli şartlar altında ve belirli bir anda ortaya çıkmış ' yaratılmış ' olan bir şey, bir zamanlar yok demektir ki, buradan da, ' maddenin bu niteliğinin ', açıkçası, başlangıçsız olmadığı, kısacası, ezelden beri var olmadığı ortaya çıkar...

    Ezelden beri var olmayan bir şeyin, ebede kadar var olması da, felsefi açıdan çelişkilidir... ' Sonsuz mazide olamayan, sonsuz atide de olamaz '

    II. PART' ta, Antropolog Wordell ve Wankar büyücüsü ve ölümsüzlük ilişkisi ' felsefi esaslar üzerinden ' analiz edilecektir...


    Eski dostumuz sevgili Oktay_izm' e ilk teşekkürü etmekten o n u r duyarız...



    İ ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  3. #3
    Çizgili Kitap
    Üyelik Tarihi
    Dec 2015
    Mesajlar
    2,511

    Seviye: 48 
    Tecrübe: 7,577,080
    Sonraki Seviye: 8,476,240

    Beğenmiş
    3,293
    Beğenilmiş
    3,584
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Açıklamalarınızdan pek bir şey anlamadım..
    Lakin paylaşımınız harika,oda bana yetti..
    Çok teşekkürler,ellerinize sağlık,sevgili machine_code..

  4. #4
    Üye
    Üyelik Tarihi
    Oct 2017
    Mesajlar
    391

    Seviye: 36 
    Tecrübe: 918,643
    Sonraki Seviye: 1,000,000

    Beğenmiş
    1,083
    Beğenilmiş
    481
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    En güzel maceralarından birisi bence. Teşekkür ederim.

  5. #5
    Moderator
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    346

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,057,716
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    1,742
    Beğenilmiş
    1,578
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    **************************************** II. P A R T ****************************************


    Artık Zagor' a dönebiliriz... Kızılderililer ' Indi Americani ', çoktanrıcılık /putperestlik ' polytheismus /idololatria ' itikatına sahip ve felsefi açıdan da animizm' i ' animismus ' savunan bir toplumdur... Zagor' a göre, Kızılderili felsefesinin ana teması ne idi_?...

    " Hiçbir şey açıklamadan her şeyi açıklamak "





    Kızılderili felsefesine göre, ölümsüzlük; nesnel ' objectivus ' ve bedensel ' physicus ' ve olarak değil de, öznel ' subjectivus ' ve ruhsal ' spiritualis ' olarak düşüncelerde, anılarda nefret ile değil, sevgi ile yaşanılmaktır...





    N.B.:

    Zagor, Kızılderili inanışlarına felsefi açıdan saygı duyduğunu belirtse de, aslen, kızılderililerin batıl itikat ' superstitio ' ve tabulara ' religiosis ' inanan, ilkel ' primitivus ' ve avam ' communarius ' bir toplum olduğuna inanır...









    Zagor YD 007 -008 -009' da, Antropolog ' anthropologus ' Wordell' in, Wankar büyücüsü ' magorum Indorum Americanorum ' Okanharet' in büyüsüyle zamana hükmettiğini ' ölümsüz olduğunu ' biliyoruz...





    Yazıyı beğendiklerini ifade ederek bizi taltif eden, barisvolkan, gümüş saç, oktay_izm ve savataged' e çok teşekkür ediyoruz...


    İ ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  6. #6
    Moderator
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    346

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,057,716
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    1,742
    Beğenilmiş
    1,578
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    **************************************** III. P A R T ****************************************

    Fakat felsefi açıdan, bir şeyin, ölümsüz olabilmesi için, en azından, şu tümel koşulu gerçeklemesi gerektiğini de biliyoruz...

    _ Ezelden Ebede olması...

    Antropolog Wordell, zamana hükmedemez, çünkü;

    _ Mekan ve zaman ' spatium et tempus ' şeyler tarafından varsayılan değildir, mekan ve zaman şeyleri varsayar; ' Filozof Hegel' e göre, madde ve dolayısıyla hareket, sadece zamanın ve mekanın içinde doğmaz, bunun yanı sıra, zamandan ve mekandan doğar ' mekan, uzanan ve yayılan bir şeyi ve zaman da hareketi varsaymaktadır, hareketi varsayan bir şey, hareketsizlik ' immobilitas ' ve değişimsizlik ' invariabilitas ' ve zamansal şeylerden ayrılmış zaman içeremez... ' Zamana hükmedilebilinmesi için, içerilebilinmelidir '

    _ Başlangıçsız anda ' sonsuz mazide ' yoktu; herhangi bir anda ' hâlde ', var oldu ve bu yüzden sonrasız anda da ' sonsuz atide ' olamaz... ' Zamana hükmedilebilinmesi için, başlangıçsız anda yok değil, var olunmalıdır '

    Buradan da şu iki şey çıkar:

    _ Antropolog Wordell, zamana hükmedemez, haliyle ölümsüz olamaz...

    _ Wankar büyücüsü Okanharet' in zamanı durduran ve ölümü uzaklaştıran büyüsü gerçek olamaz...

    Aksi hâl, felsefi açıdan çelişkilidir... Hülasa, burada, Zagor' un iddia ettiği gibi doğaüstü bir şey de olamaz...






    Felsefeci Kant ' özde ' ne diyordu_?... ' Salt Usun Eleştirisi /Kritik der reinen Vernunft /Critica rationis purae, Pratik Usun Eleştirisi /Kritik der praktischen Vernunft /Critica rationis practicae '

    Us' la kavranılabilinir fakat tanıtlanılamaz, çünkü us, felsefe yapamaz...

    Bu yüzden,...



    [Hæc dicit Dominus, rex Israël, et redemptor ejus, Dominus exercituum: Ego primus, et ego novissimus, et absque me non est deus. " Vetus Testamentum, Liber Isaiae XLIV:VI "

    RAB, İsrailin kıralı, ve Kurtarıcısı, orduların RABBİ şöyle diyor: İlk benim, ve son benim, ve benden başka Allah yoktur.


    Ego sum alpha et omega, principium et finis, dicit Dominus Deus: qui est, et qui erat, et qui venturus est, omnipotens. " Novum Testamentum, Apocalypsis Ioannis I:VIII "

    Var olan ve var olmuş olan ve gelecek olan, her şeye kadir olan Rab Allah diyor: Alfa ve Omega benim.



    Evvel O' dur, son O' dur, zahir O' dur, batın O' dur, her şeyi bilen O' dur. " Kur'an-ı Kerim, Hadid, 3 "


    Ne oldu_?... Son anda ' in extremis ' bir mucize...


    Sözün özü;

    _ Zagor, felsefi açıdan ne bir ilahtır ne de ölümsüzdür...






    Ad exempla:











    Dörtgöz ' Quattuor Oculi ', Cayuga büyücüsü Shaman ' Samanus ' ve kızılderili lideri ' Dux Indorum Americanorum ' Shalak, bir ilahın, antropomorfik ' anthropomorphicus ' ve değişimlilik ' variabilitas ' niteliklerini taşıyamayacağını, çünkü kudret ' fortis /vis ' eksikliğinin ' yaralanma, yakalanma ' bir değişime uğranıldığının ve her değişken gibi bozulunduğunun göstergesi olduğunu ve bu yüzden de Zagor' un bir ilah olamayacağı ve haliyle de ölümsüz olamayacağı kanaatindedirler...


    İ ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  7. #7
    Moderator
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    346

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,057,716
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    1,742
    Beğenilmiş
    1,578
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Yazıyı ve resimleri beğenerek bizi onurlandıran, eski dostlarımızdan Üstad Savataged, Oktay_izm, Fındıkfındık, Omar1953, Barisvolkan ve Gümüş saç' a çok teşekkür ediyoruz...







    İ ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  8. #8
    Moderator
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    346

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,057,716
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    1,742
    Beğenilmiş
    1,578
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu



    İ ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

FACEBOOK'TA PAYLAŞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 3

profesyonel web tasarım
© Copyright 2021. Tüm Hakları Saklıdır. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kuralları