Konu: Umut Sarıkaya - Benim de Söyleyeceklerim Var 3 PDF + EPUB

  1. #1
    Çeviri & Balonlama
    Üyelik Tarihi
    Aug 2017
    Mesajlar
    318

    Seviye: 35 
    Tecrübe: 769,855
    Sonraki Seviye: 824,290

    Beğenmiş
    48
    Beğenilmiş
    772
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu

    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]





    225 sayfa, 1.1 mb. pdf.
    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]





    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]









    BİLİNÇ


    O sabah uyandığımda kendimi dev bir Kıvanç Tatlıtuğâ€â•a dönüşmüş olarak bulmuştum. Saatlerce aynada kendime baktım. Gözlerime inanamıyordum. Kaşıyla, gözüyle, Kıvanç Tatlıtuğâ€â•un aynısıydım. Fakat bilincim yine bana aitti. Sivasâ€â•ta doğmuştum, Sarıyerâ€â•de büyümüştüm, Uykusuz dergisinde çalışıyordum. Bütün anıları tastamam hatırlıyordum. Peki ben bütün bu anıları,* Kıvanç Tatlıtuğ olarak mı yaşamıştım? Belki hep Kıvanç Tatlıtuğâ€â•dum, insanlar beni hep böyle biliyorlardı da ben yeni fark ettim Tatlıtuğâ€â•luğumu. “Bunları düşünürsem kafayı yerim†diyerek önünü sonunu düşünmeden Kıvanç Tatlıtuğâ€â•luğumun tadını çıkardım. Hiç önünden ayrılmadığı gardıropun aynasının önünde saatlerce dans ettim. O kadar mutluydum ki anlatamam. Durumu müjdelemek için hemen kız arkadaşımı aradım. Sesimi yadırgamamıştı, “Başına devlet kuşu kondu aşkım. Yine iyisin haaa çakaaalll†dedim. “Ne diyorsun Umut sabah sabah sen?†diye çıkıştı. “Telefonda anlatacak gibi değil, tez zamanda buluşalım. Gör ve yaşa beni†diyip kapadım telefonu. Dansıma devam ettim. Bir duş alıp, belimde yüz havlusuyla biraz ortalıkta gezindim. Sonra aklıma bi fikir geldi. Dolaptan 2 buçuk litrelik pet şişedeki suyu alıp sudan birazcık dudaklarıma ve çeneme döktüm. Çenemden sular damlarken elimdeki pet şişeyi kafaya dikerek içtim, diğer elim de belimdeydi. İçtikten sonra pozisyonumu bozmadan kafamı sağa çevirip, kameraya söyler gibi “Tatlıtuğgücü!ââââââ ‚¬Å¡¬Å¡¬ dedim.

    Bilinç yine bana ait olduğu için keyfim daha da yerindeydi. Hayatımdan gerçekten çok memnundum, iyi kötü Umut Sarıkaya tipiyle bu yaşlara gelmiştim, kendimle barışık bi kişiliğe sahiptim, bu yaştan sonra Kıvanç Tatlıtuğ olmasam da olurdu ama madem Kıvanç Tatlıtuğ görünümünde Umut Sarıkaya oldum, ben hayatta daha ne isterdim ki...

    “Güzel adamım güzeeellll...†diyip durarak,* evde geziniyordum. Saçlarım filan ne kadar yumuşaktı, gözlerim, ağzım, boyum posum... “Şükürler olsun Allahâ€â•ım, benim temiz kalpli olduğumu, şurada hiçbir kötülük olmadığını gördün de bana bu bedeni 30 yaşımdan sonra verdin†diye dualar ettim ve ardından “Teravileri kaçırmayacağım lan bundan sonra†diye karar aldım. “Sigarayı da bırakıyorum, eski bedenime zarar vermekten gocunmazdım ama Kıvanç bedenime bunu yapamam†diye kendi kendime bir müddet düşündüm. O sırada kapı çaldı. Belime havluyu bağlayıp açtım. Gelen kız arkadaşımdı. Beni görünce hemen bayıldı, hiç bişey demeden kollarıma alıp yatağa götürdüm, seviştik. Göğsümde ayıldığında sigara içip tavanı izliyordum. “Nasıl oldu Umut bu?†dedi elini gezdirirken bedenimde. “O kadarını kurcalama işte. Oldu bi kere.†dedim. “Hem sen onu bunu boş ver de sarışın mavi gözlü erkeklerden hoşlanmam diyordun bana†diye sordum. “Umut saçmalama lütfen ben senle eskiden beri sevgiliyim. Ne yani başına bişey gelmiş ve ben bu durumu yadırgadım diye ben mi suçlu oldum şimdi ?†diye çok fazla ve uzun konuşarak kendini haklı çıkardı. “Ahhh kadınlarrr†diyerek gülümsedim. Eski bedenimde olsaydım bu olayı çok uzatırdım ama seçme şansı çok olunca insanın biriyle çok kavga edesi gelmiyor. Üstümü giyinirken “Nereye gidiyorsun, daha yeni geldim†dedi, dudağını ısırarak. “Dergiye gidiyorum. Bugün çalışma günü biliyorsun hayatım†dedim. “Ya artık ne dergisi Umut? Adam Kıvanç Tatlıtuğ olmuş hala karikatür çizicem diyor†dedi kendi kendine kızgınlıkla. “Biz bu karikatür yoluna başımızı koyduk kızım, varsın Orlando Bloom olayım, varsın Eştin Kaçır olayım ne çıkar, bende bu yürek olduğu sürece, ben karikatür çizeceğim, yazı yazacağım. Bu yürek, bu beden susmayacak, türkü olup dilden dile dolaşacak†diye haykırdım odanın ortasında. Eskiden olsa böyle mesleğimle ilgili konuşmamı pek umursamazdı ama bu sefer konuşmamı gözyaşlarıyla dinleyip, histerik bir biçiminde “Bravo deli mavi, bravo!†diye bağırarak alkışladı konuşmamı. Odanın ortasında alkış fırtınası kopmuştu, ben de “Asıl önemli olan sizsiniz†dercesine, kız arkadaşımı gösterip onu alkışladım. Şehir tiyatrolarında oyun bitimi gibiydi yatak odamız. Dimdik odanın ortasında durup ellerimi belime koyarak bekledim. Yataktan inip sürünerek geldi, bacağıma tutundu, seviştik.

    Dergiye kafamda bin bir düşünce içinde gittim. Köşeye hiçbişey çizmemiştim, yazı da yoktu. Yine programlı olucam bundan sonra diye dergi bitiminde kendime söz vermiş, yine hiç bişey yapmamıştım. Bir hafta ne de çabuk geçmişti. O kadar karikatürü öv, çizmenin nasıl büyük bir zevk olduğunu söyle dur, insanların bu hazzı hiç fark edemeyecek oluşlarına üzül, işini yücelttikçe yücelt, sonra da hiçbir şey çizmeden dergiye git. Hayatım sürekli kendi kendimi kandırmakla geçmişti, bi de bu Kıvanç Tatlıtuğâ€â•luk çıkmıştı başıma. Eski bedenimi dergiye hapsedebilmiştim ama yeni bedenim, doru bir at gibiydi, sürekli gezmek isterdi. Nasıl üç gün boyunca masaya oturup sandalyede uyuyacaktı bu beden? Yepisyeni bedenim, hayatta en sevdiğim şeyi yapabilmem uğruna elimde çarçur olacaktı. Kıvançâ€â•ın bedenini bizim mahalledeki büfeci Namıkâ€â•a versem daha iyi kullanırdı şerefsizim. Neyse olan olmuş diyip ne çizeceğimi düşündüm yol boyunca.

    Dergiye geldiğimde hummalı bi çalışma vardı. Görenler şaşırıyordu ama iş yetiştirmek üzere oldukları için derinlemesine ilgilenmiyorlardı yeni bedenimle. Hep benim nasıl oldu da Kıvanç Tatlıtuğ olduğumu konuşalım istiyordum. Sürekli derginin bi orasında bi burasında dolaşıyordum. Uğur yanıma gelip “Oğlum, otur şu köşeni çiz bak dergi yetişmeyecek, yine çıkamayacağız†dedi, inci gibi dişlerimi sergileyerek gülümseyip “Aklıma hiçbir şey gelmiyor Uğurcuğum†dedim. “Nasıl gelmiyor oğlum? Otur masaya!†diye bağırdı. Masada oturup biraz düşündüm. Boş kâğıda bakıp duruyordum. Çıkayım biraz hava alayım dedim, kuruyemişçiye gidip kuru üzüm aldım aklım çalışsın diye. Kuruyemişçiden çıkarken içeri giren bi kızla çarpıştım. Gülümsedi bana, özür diledim. Canım hiç dergiye gitmek istemiyordu. Galata Kulesinin oradaki çay bahçesine gidip biraz oturdum. Karşıdaki turist kız kesmese şöyle açık havada tek başıma espri düşünüyor olacaktım ama benimkinden de mavi bir çift göz, beni resmen soyuyordu. Biri beni gözleriyle soyarken o hafta ne çizeceğimi asla düşünemem.

    En sonunda dayanamadı yanıma geldi. Biliyor musunuz sevgili okurlar, Türk olduğuma inanmadı. Ülkemizin batıya dönen yüzüydüm resmen. “Allah aşkına söyle Ulrike, moderniz değil mi? Dışardan göründüğü gibi değiliz dimi?†diye defalarca sordum. Ulrike o kadar çok “Modernsinizâââ↚¬Å¡¬ dedi ki en sonunda dile geldi “İnanır mısın Umut, ben Türkiyeâ€â•ye gelmeden önce kendimi modern sanırdım, uygar sanırdım. Modernliğimden utandım resmen Türkiyeâ€â•yi görünce. Arkadaş, insanın içinde olacak uygarlık aşkı! İçinde! Na burasında†diyerek masaya çay kaşığıyla vura vura konuştu. “Olacak Ulrike, daha da güzel olacak. Bütün ülkeyi İngilizce kursuna yazdırdık. Hepimiz lisan öğrenmeye çalışıyoruz. Herkes İngilizce bilince uygarın şahı değil, şahbazı olacağız. Sen o zaman gör bizi†dedim. Ulrikeâ€â•ye çay için teşekkür edip, başka zaman buluşmak üzere cebini alarak dergiye geri döndüm.

    “Tatlıtuğ Gücü!â€. Haftalardır ağzımdan bu kelimelerden başka bir şey düşmüyor. Durup durup söylüyorum bu anlamsız kelimeleri. Zaten aklı yavaş çalışan biriyim, bi de Tatlıtuğâ€â•luk benim bütün enerjimi alıp götürmüştü. Köşelerim ve yazılarım o kadar kötü oluyordu ki, inanamıyordum bunları çizdiğime. Dergidekiler benimle fazla samimi olmuyor, dergi dışında pek buluşmak ya da evlerinde misafir etmek istemiyordu. Hatta Cihan Kılıçâ€â•ın dergide sadece benim olmama rağmen ve çalışma günü olmamasına rağmen telefonda kız arkadaşına “Ya bugün çok yoğun burası sen gelme, dışarıda bi yerde buluşalım†dediğini bile duydum bi kere. Ender, eskiden derdini sıkıntısını anlatırdı, şimdi pek aramaz olmuştu. Hoş benim de onlarla ilgilenecek halim yoktu. Bir yandan Ulrikeâ€â•yle yasak aşk yaşıyor, bir yandan da sevgilimin kıskançlık krizleriyle mücadele ediyordum. Kadın ismi dolmuştu hayatım. Kırk yılın başında Kıvanç Tatlıtuğ olmuşum bana verilen bu dev tesisi niye bekleteyim ki diye düşünüyordum. Resmen Kıvançâ€â•ın bedenini hor kullanıyor, tam randıman versin diye önüme gelen bütün kızlara gözlerim gibi mavi boncuklar dağıtarak, herkesin numarasını alıyor, bu naçiz bedeni gün be gün yıpratıyordum.

    Birden aklıma gelen bi düşünce ile irkildim. Haftalardır bunu ben niye hiç düşünmemiştim. Nasıl bu kadar önemli bir şeyi merak etmemiştim. “Ben eğer Kıvanç Tatlıtuğâ€â•un bedenindeysem, gerçek Kıvanç nerde?†diye düşündüm. Hemen internete girip gazetelerin sitesinden Kıvanç Tatlıtuğ haberlerine baktım. Çıkan haberleri görünce ekran karşısında o kadar çok bağırdım ki içerden bağırtıma koşup geldiler. Hemen ekranı kapatıp, insanlardan bağırdığım için özür dileyip, önemli bir şey olmadığını söyledim. Ortalık sakinleşince yine haberleri açtım. Evet, ben iyi bir öykücü değilim, tahmin ettiğiniz gibi sevgili okurlarım Kıvanç Tatlıtuğ da benim bedenimi almıştı.*

    Oksijenle sararttığı saçları ve lacivert lensleriyle eski bedenim dizi piyasasında bi müddet tutunmaya çalışmış, sonra jönlükten yan karaktere geçirilmiş. Yan karakterde bir müddet oynadıktan sonra da diziden atılmıştı. Eskiden sakin tavırları olan bi insan olarak bilinirken, şimdi gazeteci döven bi yaradılışa sahipti. Eski bedenimin gazeteci döverken öyle çok resmi vardı ki inanamadım. Benim bedenimde Kıvançâ€â•ın psikolojisi bozulmuştu. İşler kötü gidince İslami bir kanaldaki tolk şova, şovun komiği olarak çıkmış bi dönem. En son Kurtlar Vadisiâ€â•nin bi bölümünde bi kere oynayıp, yine o bölümde vurulan adam olmuştu. Bir daha da ekranlarda gözükmemişti.

    Ben ise sürekli sevişiyordum. İşlerim bok gibi gidiyor, yazılarımı okurlar da dergideki arkadaşlarım da bi türlü beğenmiyordu. Hoş artık doğru düzgün arkadaşım da kalmamıştı ortada, erkekler beni kıskanıyor, kızlar ise sadece sevişmek için yaklaşıyordu. Çok mutsuzdum, hüzünbaz sevişmeler dedikleri bu olsa gerekti. Yolumu kaybetmiştim, dengemi kaybetmiştim, bilincimi kaybetmiştim, amacımdan sapmıştım. Masada saatlerce oturup yazı yazmak çok anlamsız geliyordu. Ama işti bu ve yapılması gerekti. Kıvançâ€â•lığımı dizginlemek için eskisinden daha çok oturdum masada. Kız arkadaşımla ayrıldım. Ulrikeâ€â•yle arada bir seviştim. Artık hep dergideydim, sigarayı da arttırmıştım. Arkadaşlarıma “Bakmayın benim yeni bedenime, ben yine eski Umutâ€â•um. Yeniden aranıza alın beni. Çözülsün aramızdaki buzlar†ana temalı bir konuşma yaptım ve tekrar onlarla coşkuyla çalışmaya başladım. Eskiden dergide 1 gece sabahlıyorsam artık 4 gece sabahlıyordum. Sürekli eskiz yapıyor, bir şeyler okuyor, muhabbet ediyor, çay içiyordum. Köşelerim düzelmeye başlamıştı çalıştıkça. Ne kız arkadaşımı ne de Ulrikeâ€â•yi özlüyordum. En büyük hazzı komik bir karikatür çizdiğimde alıyordum.

    Yine bir sabah dergiden çıkıp eve giderken, yolda onu, Umut Sarıkaya görünümlü Kıvanç Tatlıtuğâ€â•u gördüm. Alkollü gözüküyordu. Beni görünce durdu. Ben de durdum. “Şimdi alkollü adam, konuşmayayım†diyip, iyi akşamlar dileyip yoluma devam ettim. Arkamdan baktığını hissediyordum. Arkama bakmaya korkuyordum. Birden kösele ayakkabıdan çıkan adım seslerini duyunca koşmaya başladım. Kara kuru Kıvanç Tatlıtuğ tipinden beklenmeyecek bir çeviklikle arkamdan küfrederek bir çita gibi koşuyordu ama benim bacaklarım daha uzundu. Bir başkasının bedeninde kendi bedenimdeki bir başkasından kaçıyordum. Bilinç, yine bana, Umut Sarıkayaâ€â•ya ait olduğu için, mücadele etmeyi sevmediğim için, bi yirmi metre kaçtıktan sonra adeta kaçan, yorgun bi tavuk gibi yere çömdüm, gelip beni yakalamasını bekledim.

    Geldi, sanki kaçıyormuşum gibi üzerime kapaklandı, beni yere, yatırdı. Yüzüme iyice baktı. “Abi inan bilmiyorum ben de nasıl böyle bişey olduğunu, valla ben bişey yapmadım abi. Bi sabah uyandım, böyle olmuştum†diye kendimi savundum. Kızarak susmamı söyledi. Sonra yüzümü, bedenimi uzun uzun izledi. Ben de onun suratına baktım. Belli ki biraz badi çalışmıştı, eski vücudum kendine gelmişti, ensedeki ve yüzdeki sivilcelerden ise eser yoktu. Bana sert bi tokat atarak “Naapmışsın lan sen? Naapmışsın oğlum sen?†diye bağırdı. Kıvançâ€â•ın neden bahsettiğini anlayamıyordum. Şoka girmişti herhalde. Kafamı kokladı, elini sarı saçlarımda gezdirdi, “.mına koymuşsun lan saçın. Ne yaptın oğlum bu saça, neyle yıkadın? Kiloluk şampuanla mı yıkadın? Şu dişlere bak, taharet taşı gibi olmuş. Ulan böyle mi verdik sana vücudu? Üstün başın leş gibi sigara kokuyor. Gözlerinin feri gitmişâ€ diye veryansın etti. “Abi, dergi sonrası normaldir. Bi uyuyayım, banyo yapayım o zaman gör sen beni. Akıl alıyorum akıl. Sen gönlünü ferah tut. Bedenin emin ellerde†dedim.

    “Boş ver sen şimdi onu bunu. Bu beladan nasıl kurtulacağımızı biliyorum. Tut ellerimi ve gözünü kapatıp üç kere “Tatlıtuğ Gücü†de benimle beraber, o zaman eskiye döneriz†dedi. “Abi bırak Allah aşkına o ne öyle? Çocuk gibi yol ortasında yapılacak şey mi o? Biraz olgun ol. Hiç olur mu öyle şey?†dedim. “Söyleyeceksin ulannn†diye gırtlağıma yapıştı. Yerde boğuşmaya başladık. Kıvanç Tatlıtuğlukâ€â•u geç bulmuştum,* erken kaybetmeye niyetim yoktu. Yerde birbirimize vurarak debeleniyorduk. “Söyle söyle†diye bağırıyordu vurdukça. O sırada gelen bi yumrukla ön dişim kırıldı. Dişim kırılınca Kıvanç daha çok sinirlendi etimi cimcirerek söylemem konusunda ısrar etti. En sonunda el ele tutuşup üç kere “Tatlıtuğ Gücü Tatlıtuğ Gücü! Tatlıtuğ Gücü!†diye bağırdık.

    Kırılan dişim yüzünden güçlükle konuşarak “Al işte söyledik abi. Nooldu gördün, bi skim olmadı. Hala halıfleks gibi sımsıkı sert saçlarınla bana bakıyorsun. Olan benim dişime oldu. Ben eve gidiyorum .mına koyiim†diyerek eski bedenimi sokağın ortasında bırakıp eve gittim. Tipim kaymıştı. Aynada uzun uzun kendime baktım. Bedenim değişse de bilincim yine bana aitti ve gün be gün bedenimi kendisine benzetiyordu. Ben eğer kendimi azıcık tanıyorsam, o kırılan sapsarı dişi aylarca yaptırmayacaktım.
    Konu fındıkfındık tarafından (05.01.18 Saat 23:15 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    Çeviri & Balonlama
    Üyelik Tarihi
    May 2015
    Nereden
    Harikalar Diyarı
    Mesajlar
    192

    Seviye: 34 
    Tecrübe: 624,869
    Sonraki Seviye: 677,567

    Beğenmiş
    765
    Beğenilmiş
    775
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Gecenin şu saatinde yüzümde bir gülümseme...ama kitabın komikliğinden değil.Allah karşımıza hep senin gibi iyi,karşılık beklemeden vermeyi bilen insanlar çıkarsın.Teşekkürler dostum.

  3. #3
    Çeviri & Balonlama
    Üyelik Tarihi
    May 2015
    Nereden
    Harikalar Diyarı
    Mesajlar
    192

    Seviye: 34 
    Tecrübe: 624,869
    Sonraki Seviye: 677,567

    Beğenmiş
    765
    Beğenilmiş
    775
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
    Cengiz .

  4. #4
    Üye
    Üyelik Tarihi
    Feb 2019
    Mesajlar
    1

    Seviye: 11 
    Tecrübe: 1,877
    Sonraki Seviye: 2,074

    Beğenmiş
    1
    Beğenilmiş
    0
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    3, seriden başka öykülerde paylaşırmısınız rica etsem

FACEBOOK'TA PAYLAŞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 2

profesyonel web tasarım
© Copyright 2021. Tüm Hakları Saklıdır. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kuralları