Konu: Albert Caraco - Kaos'un Kutsal Kitabı

  1. #1
    Çeviri & Balonlama
    Üyelik Tarihi
    Aug 2017
    Mesajlar
    318

    Seviye: 35 
    Tecrübe: 778,836
    Sonraki Seviye: 824,290

    Beğenmiş
    48
    Beğenilmiş
    775
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu

    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]





    Bir Ahir Zaman Peygamberi,
    Sınıflandırılamaz Düşünür
    Albert Caraco

    “Ahir zamanâ€; hem “yeniâ€, “son†anlamında, hem de “dünyanın son günleri, kıyametin kopmak üzere bulunduğu günler veya yıllar†anlamında bir ibare. Caraco bu iki anlama da denk düşen bir yazar, düşünür. Keza, “sınıflandırılamazâ€; tıpkı öncelleri gibi, bütün nihilist fikir ve düşünürler, Schopenhauer, Nietzsche, hatta Malthus, Cioran... nev-i şahsına münhasır şahsiyetler, düşünürler... İnsanlığın artık rastlamadığımız bir soyu...

    Yaklaşık dört yüzyıldır Türkiyeâ€â•de yaşayan Sefarad bir ailenin oğlu olarak 10 Temmuz 1919â€â•da -sürgünler ve göçler zamanında- İstanbulâ€â•da doğmuş Albert Caraco. Önce Orta Avrupaâ€â•ya (Viyana, Prag, Paris) göç etmiş Caraco ailesi, sonra İkinci Dünya Savaşı arifesinde, Nazi tehdidi karşısında Güney Amerikaâ€â•ya.

    Albert Caracoâ€â•nun mutlak anlamda yazıya adanmış, münzevi yaşamında biyografinin ne kadar önem taşıdığı yine ancak eserlerine bakarak anlaşılabilir. Ama savaş sonrası Parisâ€â•ine geri dönüşünün onda yarattığı yıkım ve felaket duygusunu, insanlığa dair umutsuzluğunu şahsi kararıyla ölçebiliriz: İntihar kesin ve tek sondur. Ancak ailesini üzmemek için, bunca yıkımın üzerine bir de bunu eklememek için erteler. Önce annesi ölür; “Bayan Anneâ€nin ölümünün hemen ardından yazdığı Post Mortem, doğmuş olmanın nafile ve telafisiz duygusunun -Türkçe ifadeyle “Batsın Bu Dünya!â€nın- en yeğin ve yoğun anlatılarından biridir: Anneden nefretin ve anne sevgisinin incelikli, ender anlatılarından biri. Sonra baba ölür; daha fazla bekleyecek hiçbir şey kalmamıştır: Albert Caraco, babasının ölümünden birkaç saat sonra intihar eder (Eylül 1971).

    Bu kadar rasyonel ve tartışmasız, kesin bir hayatın tartışmasızlığından geriye çok sayıda yayımlanmış (ve okuyucu bulamamış) ya da hiç yayımlanmamış sayısız eser kalmıştır; çünkü Caraco, yıllar önceden kararlaştırdığı intihar -ve ölüm- ânını beklerken, tek iş olarak, düzenli ve sistematik olarak yazar, başka bir şey yapmaz, sadece yazar, her gün aynı saatlerde, altı saat yazar, tek bir düzeltme yapmadan yazar, inzivayı -ve dünyayı- yaşar.

    Hayatından anlayabiliriz; çok kültürlü, çok dilli biridir Caraco. Ama bir eseri sınıflandırılamaz yapmaya bu kadarı yetmez elbette. Yirminci yüzyılın son peygamberi Caracoâ€â•nun eserinden rahatsız edici hakikatler birer havai fişek gibi fırlar ve patlar. Bu fişeklerin soğukluğu, doğrudanlığı, berrak karamsarlığı az rastlanır türdendir; ne Nietzscheâ€â•de ne de Cioranâ€â•da rastlarız böylesine. Caraco “acı gerçeklerâ€i çarpar yüzümüze; hem de Klasik yazarlara özgü bir sadelik ve akıl gücüyle. O bir “nesnellik fanatiğiâ€dir. Guy Debordâ€â•u andıran -doğru çıkan- bir kehanet gücü vardır. Bedduası ve laneti “nesnelâ€dir: Ürememize, üretmemize ve tüketmemize itiraz eder; dünyanın sonunu hazırlayan şehirlerimize, üst üste koyduğunuz beton yığınlarına, bu-dala politikacılara ve yok olmaya mahkûm kitlelere, sürüleredir onun laneti, böcekleşmiş yığınlara, gökten firar etmiş tanrılara -bu yüzden de “doğruâ€dur. Kendini anarşistlere ve nihilistlere yakın hissetse de, geleceğe dair mutlak umutsuzluğu, felaket beklentisi onu geçmişe, “reaksiyoner†-ikili anlamda: Tepkici ve gerici- tavra da yöneltir; kimi ibarelerini monarşi yanlısı, hatta ırkçı olarak görebiliriz, ama şimdiki zamana dair yaşadığımız “acı gerçeği†burada ayırt etmemek imkânsızdır. Dünyada en çok sevdiği şeyin, uygarlığın ihanetine uğramış birinin öfkesidir onunki. Sınıflandırılamazlık, bu genelleşmiş nefretin ve nerede duracağı belli olmayan sorgulamanın insanda yarattığı tedirginliğin de karşılığıdır.

    Cinsellikten Yahudi sorununa, sembolizmden felsefi meselelere ve edebiyata dek her alanda yazmış, şu ana dek yirmi iki ciltlik eseri yayımlanmış bir yazar olan, ancak pek az tanınan, pek az okunan, tanınmayı ve bilinmeyi ise hem içerik hem de biçim bakımından hak eden Albert Caracoâ€â•nun eserinin en özlü kısmı olan “Kaosâ€â•un Kutsal Kitabı†ideal bir saldırı malzemesi, bir dinamit, bir tahrip kalıbıdır: Yoğun, kısa, esinli, terörist, sert, kehanet dolu, provakatif, karanlık, gizli -ve yeterli...

    İnsan katmanlarında gezinen aşırı ahlakçı Caraco bir kıyamet habercisidir; yıkım ve felaket kehanetinde bulunur. Nietzsche gibi o da “ebedi tekerrürâ€den söz eder; kaynağa geri dönüş, ona göre dişi ilkeâ€â•nin egemen olmasıdır... Ama onu yeryüzüne bağlayan tek şey edebiyattır. Kelimenin tam anlamıyla bir Aydınlanma düşünürü, bir Ansiklopedisi, bir erüdit olan Caracoâ€â•nun “karanlık nihilizmiâ€nin ürünü olan kesinlikle karanlık, karamsar, insandan kaçan kitapları, hiçbir umuda, hiçbir pozitifliğe yer vermez. Her türden ırkçılığın ve fanatizmin yükselişine tanık olduğundan, her türden hümanizmanın imkânsızlığını açıkça belirttiğinden dayanması güç, okunması güç -ama mükemmel bir dilde yazılmış- bu kitaplar, özellikle de “Kaosâ€â•un Kutsal Kitabıâ€, felsefeden ziyade bir ahlak ve tarih kitabıdır; çağdaş dünyanın karanlık ve umutsuz, aynı zamanda peygamberce bir teşhisi, mutlak sonun kesin çağrısı olarak okunabilir.

    En sonuncu ve en radikal ahlakçının, öfkeli beddualarla dolu, kısa fragmanlardan oluşan bu kitabı, bir tür kutsal kitap, kıyamet deyişi olarak okunabilir; ama daha ürkütücü, çünkü gerçekçidir -çünkü zaman dışı bir yerden konuşur Caraco. Kendini herkesin, her şeyin, politikanın, çıkarın, zamanın dışına yerleştiren, başka bir yerden konuşan biri...

    Bu sesin karşılık bulmadığını söylemek için henüz erken. Aykırı, irkiltici seslerin reddedildiğini, yok sayıldığını biliyoruz; Caracoâ€â•nun sesi de bize insan denen canlının doğa karşısındaki fuzuli varlığını, yokluğunun doğayı hiç “ilgilendirmeyeceğiniâ€, belki de “rahatlatacağını†hatırlatan, haddimizi bilmeye, boyumuzun ölçüsüyle davranmaya davet eden ender metinlerden... İnsan, (büyük ya da küçük harfli) tanrı olmasa da edebini takınabilir, takınmalı... Az sayıda kişinin okuduğu metinlerde edep duygusu, insanlık kadar eski ve ezoterik bir bilgi hep saklıdır; “Kaosâ€â•un Kutsal Kitabı†da bunlardan biri...

    “İyi okumalarâ€...

    Işık Ergüden





    135 sayfa, 2 mb. pdf.




    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]




    Okunarak düzenlenmiş pdf. 1. mb.


    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]





    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
    Konu fındıkfındık tarafından (16.04.17 Saat 00:45 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    ertekin47
    Guest
    çok güzel ve ilginç bir paylaşım.
    teşekkürler.
    bu arada bana özelden ulaşabilir misiniz?

  3. #3
    Mr.YER6
    Guest
    Biraz iç karartıcı, ama ufuk açan görüşler var içinde. Okunduğu dönemde kişinin ruh halinin iyi ve hayata canla başla bağlı olması tercih sebebi. Zira birden fazla yerinde intihara özendirdiği düşünülebilir. Netekim, bir tür başyapıt!

    Teşekkürler Mandos...

  4. #4
    Teknik
    Üyelik Tarihi
    May 2015
    Nereden
    çArşı - Beşiktaş
    Mesajlar
    8,708

    Seviye: 56 
    Tecrübe: 28,581,987
    Sonraki Seviye: 30,430,899

    Beğenmiş
    28,426
    Beğenilmiş
    18,740
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Ellerine sağlık dostum, harbi sağlam eserdir :)

    Alıntı Mr.YER6 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Biraz iç karartıcı, ama ufuk açan görüşler var içinde. Okunduğu dönemde kişinin ruh halinin iyi ve hayata canla başla bağlı olması tercih sebebi. Zira birden fazla yerinde intihara özendirdiği düşünülebilir. Netekim, bir tür başyapıt!

    Teşekkürler Mandos...
    Bir kitap; bu kadar kısa ve tam anlatılabilir üstadım :)

  5. #5
    Çeviri & Balonlama
    Üyelik Tarihi
    Aug 2017
    Mesajlar
    318

    Seviye: 35 
    Tecrübe: 778,836
    Sonraki Seviye: 824,290

    Beğenmiş
    48
    Beğenilmiş
    775
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Vedat Özdemiroğlu'nun yıllar evvel Leman'da okuduğum bir sözü: İntihar etmeye hiç gerek yok, zaten öleceksiniz.


    Mr.yer6'nın başyapıt görüşüne katılıyorum.


    Caraco'nun yazdıklarını birebir yaşıyoruz. Misal:


    İçinde yaşadığımız şehirler ölümün okullarıdır, çünkü gayri insanidirler. Bu şehirlerin her biri uğultunun ve leş kokunun kesiştiği kavşaklar halini almıştır, her biri binalardan oluşan bir kaos olmuştur, bu şehirlerin içine milyonlarcamız yığılarak, yaşama nedenimizi yitirmekteyiz. Biz çaresiz bahtsızlar, kendimizi saçmalık labirentine iyi kötü girmiş hissediyoruz ve buradan ancak ölümüz çıkacak, çünkü bizim yazgımız daima çoğalmakta, tek amacımız da sayısızca ölmekte. İçinde yaşadığımız şehirler, çarkın her dönüşünde birbiri ardına hissettirmeden ilerliyor, birbirleriyle kaynaşma özlemiyle yanıp tutuşarak; bu yürüyüş mutlak kaosa doğru, uğultu ve leş kokusu içinde. Çarkın her dönüşünde arazi fiyatları artıyor, boş alanı yutan labirentin içinde plasman geliri şehir duvarlarını günden güne yükseltiyor. Paranın para getirmesi ve içinde yaşadığımız şehirlerin ilerlemesi şart olduğundan, her kuşağın evlerinin iki misli yükselmesi ve iki günde bir suların kesilmesi de meşrudur. Mimarların tek özlemi, bize hazırladıkları kaderden kaçıp kırda yaşamaya gitmektir.

    ....................

    Dünya, Büyük Keşifler öncesi gibi, yine kapandı, 1914 yılı ikinci Ortaçağ’ın gelişine işaret ediyor, kendimizi yeniden Gnostiklerin tür hapishanesi dedikleri şeyin içinde, asla içinden çıkamayacağımız sonlu evrende buluyoruz. Dört yüzyıl boyunca sayısız Avrupalıya nasip olmuş iyimserliğin sonucu bu; Kader Tarih’e geri dönüyor ve birden bire nereye doğru yol aldığımızı, başımıza gelenin nedenini soruyoruz kendimize, giderek daha insani bir yaşama eşlik edecek sınırsız bir ilerlemeye babalarımızın duyduğu boş güven demek ki uçup gitti: Çemberin içinde dönüp duruyoruz, kendi eserlerimizi bile tahayyül edemiyoruz. Demek ki eserlerimiz bizi aştı geçti, insanın dönüştürdüğü dünya bir kez daha insan zekâsından kaçıyor, hiç olmadığı kadar ölümün gölgesinde inşa ediyoruz binalarımızı, ölüme bizim şatafatımız miras kalacak, çıplak olma vakti yaklaşıyor, geleneklerimiz giysiler gibi birbiri ardına üzerimizden düşerek bizi çıplak bırakacaklar, ancak o zaman yargılanacağız, dışımız çıplak içimiz boş, ayaklarımızın altında uçurum, başlarımızın üzerinde kaos.

  6. #6
    Mr.YER6
    Guest
    Alıntı Mandos Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Vedat Özdemiroğlu'nun yıllar evvel Leman'da okuduğum bir sözü: İntihar etmeye hiç gerek yok, zaten öleceksiniz.
    Ben de şu sözü anlamlı bulurum:
    "Ölümden önce bir hayat var mı?"

  7. #7
    BlackBishop
    Guest
    Tek kelime değiştirilerek daha da çok merak edilen bir soruya da ulaşılabilinir;

    "Ölümden sonra bir hayat var mı?"

    Bence bütün bu sorularak verilecek en güzel cevap ise;

    "Geçmişi değiştiremez ve geleceği bilemezsiniz. O yüzden o anı yaşayın ve hayatın tadını çıkarmaya bakın."

  8. #8
    Aktif Üye
    Üyelik Tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    344

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,033,791
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    617
    Beğenilmiş
    251
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Önemli fakat pek bilinmeyen bir düşünürle karşı karşıyayız. Teşekkür ederim.

FACEBOOK'TA PAYLAŞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 2

profesyonel web tasarım
© Copyright 2021. Tüm Hakları Saklıdır. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kuralları