Konu: Görevimiz Serhat serisi

  1. #1
    lontabi
    Guest

    Evet değerli üstadlarım amatör olarak kaleme almış olduğum hikaye serilerinden biri olan Görevimiz Serhat serisinin ilk bölümünü beğenilerinize sunuyorum.

    Görevimiz Serhat Bölüm 1: Kargonuz Serhat'ta Padişahım!


    Osmanlı casusu Serhat padişahın huzuruna çağırıldığında "beş dakika daha uyusaydım" diye mırıldanarak gözlerini ovuşturdu. Ama çare yok, emir demiri keserdi. Serhat yüzüne su vurup padişahın huzuruna yollandı.


    -Serhat oğlum bu görev için sana güvenebileceğimi biliyorum. Şu paketi bu kağıtta yazan adrese ulaştıracaksın; ama dikkat et yol tehlikelerle dolu, düşmanlarımız sana tuzaklar hazırlayabilir.


    -Emrin başım üzerine padişahım!


    Serhat yazılı adresi ezberledi, paketi aldı, görev bilinciyle yola koyuldu. Ancak Bizans casusu Komikos da ona tuzak hazırlayıp görevi başarmasını engellemek için kuytuda bekliyordu.


    TUZAK 1: Komikos Serhat'ın geçeceği yol güzergahına bombalı bir Türk lokumu kutusu bırakmıştı. Kutu açılırken düzenek çalışıp bomba infilak edecekti. Serhat görevleri becerisinden çok şansıyla başarırdı ve bu tuzaktan da yine öyle kurtulmuştu. Serhat oraya varmadan şiddetli bir rüzgar kutunun açılmasına sebep olunca kutu Serhat daha oraya gelmeden patlamıştı. "Neyse, telaşa mahal yok" dedi Komikos. Başka tuzakları vardı.


    TUZAK 2: Serhat uzaktan lokum kutusunun patlama sesini işitince yolunu değiştirip sapa yollara girmişti. Komikos bu yeni güzergahta bulunan bir kahveye girerek Serhat'ın her zaman bu kahvede oturduğu sandalyenin altına bomba döşedi. Serhat kahveye girip her zaman oturduğu yere oturduğunda bomba infilak edecekti. Serhat kahveye girdi, her zamanki sandalyesine yöneldi, ancak karşısına çıkan bir külhanbeyi "Dur bakalım efendi, bu sandalyeye oturamazsın." diye Serhat'a kafa tuttu. Serhat "Zaten paketi götürmem lazım, başıma başka iş açmayayım" diye düşünerek yandaki sandalyeye oturdu. Külhanbeyi "Ha şöyleeee en güzel manzaralı sandalyeye burada ancak ben otururum, duydunuz mu ulan develer?!" diye gerindikten sonra sandalyeye oturduğu gibi sandalyeyle birlikte havaya uçtu. Serhat "Vay vay vay sandalye tuzaklıymış" diye kahvesini hızla bitirip kahveciye bir akçeyi ödeyip tekrar yola koyuldu. Komikos'un tuzakları bununla bitmeyecekti.


    TUZAK 3: Komikos Serhat'ın yolunun üzerine çözülmemiş bir Rubik küpü bıraktı. Bu küp bombalıydı ve çözünce patlayacak şekilde ayarlanmıştı. Serhat küpü bulunca eline alıp evirip çevirmeye başladı. Osmanlı'nın şansıyla en çok görev başaran casusu olmasına rağmen böyle bariz tuzaklardan bile şüphelenmezdi. Bombalı lokum kutusu da rüzgardan açılıp patlamasa Serhat lokuma da bayıldığı için kesin o kutuyu da alıp açardı. Serhat küpü evirdi, çevirdi, çözemeyince kızıp kenara fırlattı. Küp tam da Komikos'un içinde saklandığı çalılıkların arasına düşüp yere çarpmanın şiddetiyle patladı. Komikos yüzü simsiyah olmuş şekilde çalılıkların arasından çıktı. Çizgi film fizik kuralları gibi düşünün, tuzaklar burada da bitmiyor.


    TUZAK 4: Komikos bu sefer hummalı bir çalışmayla "Serhat isimli casuslar için duş hayratı" inşa etmişti. Asıl tuzak şampuan şişesindeydi. Komikos şampuan şişesine köpek balığı saklamıştı. Serhat yolunun üzerinde kendi adına ve mesleğine özel duş hayratı görünce bile şüphelenmedi, soyunup yıkanmaya koyuldu. Komikos çalılıkların arkasından sinsice Serhat'ı izliyor, şampuan faslına geçmesini bekliyordu. Serhat şampuan şişesini eline aldı, sıktı, gerçekten köpürte köpürte şampuanlanmaya başladı. Komikos buna anlam veremeyip Serhat çiçekli bornozuyla paketi alıp götüreceği yere ulaştırırken meraktan şampuan şişesine kendisi baktı. O anda şişeden çıkan köpek balığı Komikos'u kovalamaya başladı. Komikos köpek balığından kaçarken Serhat paketi yerine teslim etmiş, saraya dönüp padişahın tebriklerini kabul edip odasına dinlenmeye çekilmişti.


    SON

    Beğenirseniz devamını da paylaşabilirim. Sakar Osmanlı casusu Serhat kaleme aldığım 3-4 karakterden biri. İlgi olursa diğer karakterlerin hikayelerini de paylaşabilirim.

  2. #2
    lontabi
    Guest
    Forumun düzenini bozmadan günde 1-2 bölüm paylaşayım diyorum, çünkü 15-20 hikaye var elimde yazdığım. Hepsini tek seferde paylaşırsam flood yapmak gibi algılanabilir. Gelelim 2. bölüme.

    Görevimiz Serhat Bölüm 2: Barutlu Çay


    Padişah huzuruz görünüyordu. Kaşlarını çatıp düşündü, düşündü, nihayet:


    -Bana derhal Serhat'ı çağırın, dedi.


    Osmanlı'nın en becerikli olmasa da en şanslı casusu Serhat günün sekizinci şekerlemesini yaparken vezir tarafından uyandırılıp padişahın huzuruna çıkarıldı. Padişah ona yine zorlu bir görev verecekti. Devlet-i Aliyye hudutları içinde devletin hasımları tarafından getirtildiği tahmin edilen barutlu çaylar tespit edilmişti. Bir kahvehanede çay kazanı patlamış, beş kişi evinde çay karıştırırken çay bardağı infilak edince yaralanmış, sekiz kişinin de çaydanlığı ısınırken patlamıştı. Buna bir dur demek de Serhat'a düşüyordu.


    Padişah tarafından kurulan casus alet edevatları birimine yollanan Serhat döneminin en teknolojik casus aletleriyle donanmıştı. Casus tavla seti, normal bir tavla seti gibi görünmesine rağmen zarların içinde verici vardı. Görünmez yazan kalem, Serhat başta limon suyuyla gizli mesaj yazıp ateşe tutarak açığa çıkarmaya yaradığını sandıysa da aslında mürekkebi bitmiş kalem olduğundan görünmez yazıyordu. Bu alet bütçe kısıtlamasına denk gelmişti, çünkü bütçenin büyük kısmı Serhat'a tahsis edilen özel casus aracına ayrılmıştı. Sıradan bir at arabası gibi görünen araç gizli bir düğmeye basıldığında hedefe roket atıyordu. Serhat casus aletlerini kuşanıp özel aracına binerek araştırma yapmaya koyuldu.


    Bu görevde istihbarat toplamaları zor olmamış, Serhat'ın bir kahvede otururken tavla zarlarını kendisine verilen özel zarlarla çaktırmadan değiştirmesiyle sarayda dinleme yaparak kahvehaneye barutlu çayları getiren hedefe ulaşmışlardı. Gerçi Serhat buldukları adresi görünmez yazan casus kalemiyle yazmıştı, ama adresi unutmadıkları için bu da operasyona bir zarar getirmemişti. Barutlu çay imal edilen depoya baskın yapmak üzere harekete geçtiler. Serhat "şimdi son casus aletini kullanma zamanı, roketi atayım şu depoya olsun bitsin" dediyse de yanında baskına geldiği ekip "her şeyin bir yolu yordamı var" diye Serhat'a engel olmuştu. Ani bir baskınla çaya barut karıştıran şebeke çökertilmiş, barutlu çay çuvalları ele geçirilmişti. Serhat tam barut çuvallarından birini incelemek için eğildiği sırada tozu burnuna kaçırıp hapşırınca barutlu çay dağılıp bir parçası yanda çay pişirilen sıcak ocağa denk gelince depo komple bütün barutlu çaylarla birlikte infilak etti. En önde Serhat, arkada baskın ekibi ve yakaladıkları suçlular suratları simsiyah olmuş şekilde sersemlemiş halde depodan çıkarken Serhat "En azından daha fazla barutlu çay kalmadı, insanlar bundan sonra gönül rahatlığıyla çay içebilecek" diye mırıldandı.


    SON

    Bu seride yazdığım şimdilik 7 kısa öykü var. Birer ikişer paylaşmayı düşünüyorum. Diğer serilere geldiğimde yeni konu açarım. Her bölüme yeni konu açmak gerekir mi bilemedim ama açmak gerekiyorsa uyarabilirsiniz.

  3. #3
    Admin
    Üyelik Tarihi
    May 2015
    Nereden
    Bursa
    Mesajlar
    8,893

    Seviye: 57 
    Tecrübe: 33,903,467
    Sonraki Seviye: 35,467,816

    Beğenmiş
    11,260
    Beğenilmiş
    79,921
    Adı Geçen
    1 Konu
    Etiketlendiği
    1 Konu
    Bu bölümden devam edersiniz. Diğer forumlarda da üyelik şifreniz aynı ise buradaki şifrenizi farklı bir şifre ile değiştirmeyi unutmayın.
    .
    Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...
    Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...
    Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...
    Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...
    Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...
    Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
    Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür......

  4. #4
    lontabi
    Guest
    Bir süre önce 15-20 sitede birden aynı şifreyi kullandığım için öyle bir ele geçirilme oldu, ondan sonra microsoft güçlü şifre öner ile her siteye ayrı ayrı şifre aldım. Buradakini de garanti olsun diye kontrol ettim evet yeni aldığım şifre.
    Birkaç ay önce o her yerde aynı olan eski şifreyle girmiş olabilirler belki, dijital platformlarıma girip dizi falan bakanlar olmuş, birisi utanmamış benim üyeliğime benden gizli şifreli hesap açmış, onları silmek için epey uğraşmıştım. Güvenlik düzeyi yüksek şifre diye ele geçmez demiştim ama aynı kullanınca ele geçebiliyormuş öyle.

    Neyse şimdi garanti olsun diye tekrar değiştirdim.

  5. #5
    lontabi
    Guest
    Üçüncü bölümden devam edelim

    Görevimiz Serhat Bölüm 3: Diplomatik Davet


    Padişah Serhat'ı huzuruna çağırttığında, Serhat öğle uykusu ile ikindi uykusu arasında kalan zamanı uyuyarak değerlendiriyordu. Padişahın fermanı kendisine ulaştığında yüzüne soğuk su vurup uykulu gözlerini ovuşturarak padişahın huzuruna yollandı.


    -Serhat evladım bu seferki görev diğerleri gibi tehlikeli değil, dost bir ülkede düzenlenecek akşam yemeği davetine diplomasi gereği icabet etmen gerekiyor. Orada seni dostane şekilde karşılayacaklar, vakit kaybetmeden hazırlanmaya başla, geç kalmaman lazım.


    -Emrin başım üzerine padişahım!


    Serhat hızlıca hazırlandı, at arabasına binip davete doğru yola koyuldu. Tam vaktinde davetin verildiği köşke varmıştı. Kapıya vurup bekledi. İçeriden uşağın sesi duyuldu: "Beyefendi kapı içeriden açılmıyor dışarıdan açmanız lazım" Serhat kapıyı itti, kapı açılmadı. Daha kuvvetli itti, kapı yerinden kımıldamıyordu.


    -Açılmıyor bu!


    -Beyefendi kapıyı kendinize çekmeniz lazım!


    Serhat bozuntuya vermeden kapıyı çekti, kapı yine açılmadı, daha güçlü çekti, daha güçlü, ve kapı birdenbire açılınca Serhat arkaya doğru yuvarlanıp arkada duran fıskiyeli süs havuzuna düşüverdi.


    Uşak fırladı "Aman beyefendi üst kattaki odaya geçin, üstünüzdekileri çıkarın, biz onları kuruturuz; size kuru kıyafetler verelim.


    Serhat odaya çıkıp üzerini değiştirdi. Uşak kendisine bir asker kıyafeti vermişti. Kınında duran bir kılıç bu kıyafeti süslüyordu. Serhat kılıcı çekip sallamaya başladı. Derken kılıç kabzasından kopup karşıdaki duvara saplandı. Serhat kılıcı duvardan çıkarmaya çalıştıkça kılıç gelmiyordu. Serhat kuvvetlice bir asıldı, kılıçla beraber karşı duvara yapıştı. Duvardaki çerçeveler gürültüyle devrildi. Uşak "İyi misiniz beyefendi?" diye sorunca Serhat bozuntuya vermeden "İyiyim" dedi.


    Neyse ki daha fazla aksilik olmadan yemek faslına geçildi. Ancak bu ülkenin mutfak adetleri Serhat'ın alıştığından biraz farklıydı. Ana yemek olarak katlarının arasına kırmızı biberler konmuş şerbetli bir baklava geldi. Serhat'ın midesi gerilmeye başlamıştı. Bir tabağı güçlükle bitirdi. Bu arada Serhat'ın yanında oturmakta olan bir elçi baklavanın üzerine karabiber değirmeni ile karabiber dökerken biber Serhat'ın burnuna kaçınca Serhat kuvvetle hapşırdı. Masada duran şamdanlar ve şamdanların üzerinde yanmakta olan mumlar hapşırmanın şiddetiyle devrilince masa yanmaya başladı. Uşaklar koşturarak yangına müdahale etti de, bir faciadan dönüldü.


    Biberli baklavalar alışkın olmayan Serhat'ın midesinde rahat durmadığı için, Serhat lavaboyu sormak durumunda kaldı. Serhat alafranga tuvaleti ilk defa görüyordu. İşini gördükten sonra taharet musluğunun da olmadığını fark edince kara kara düşünmeye başladı. Nihayet lavaboya tüneyip oradaki suyla taharetlenirken lavabo bu kadar ağırlığa dayanmak için yapılmadığından büyük bir çatırtıyla kırılmış, açıkta kalan hortumdan bütün banyoya tazyikli su fışkırmaya başlamıştı. Uşak "İyi misiniz efendim?" diye gelince Serhat biberli baklavadan midesi bozulduğundan bir anda uşağın üzerine kusuverdi.


    Davet sahipleri bu kadar aksiliğin altında art niyet aramaya başladığından iki ülke arasındaki dostane ilişkiler gerilmişti. Konuk oldukları ülkenin kralı "Serhat Bey! Yemek masasını yaktınız, lavaboyu kırdınız, ne demek oluyor bu?! Konukseverliğimizle ilgili bir probleminiz varsa açıkça söylemenizi tercih ederim!" dedi.


    Serhat oldukça utanarak "Hayır efendim inanın hepsi kaza! Gerçekten çok üzgünüm, önünüzde saygıyla eğiliyorum!" diyerek başını eğince yanlışlıkla krala kafa attı. Kral arkaya doğru yuvarlanıp arkasındaki diğer adama çarpınca adam şiddetle arkasındaki duvara çarptı. Adamı kaldırmaya gidenler bir de ne görsün? Adam kanlar içinde yerde yatıyor, göğsüne saplı bir hançer! Kral adamın yüzüne bakınca tanıdı. Düşman bir ülkenin en becerikli suikastçısı, kralı öldürmek üzereyken Serhat işe karışınca hançeri kendine saplanıp oracıkta ölmüştü!


    Kral Serhat'ın kötü niyeti olmadığını anlayınca nasıl özür dileyeceğini bilemedi. "Serhat Bey daha tatlı faslına geçmemiştik. Çikolatalı su böreğimizin de tadına baksaydınız" deyince Serhat "Teşekkür ederim, bakmış kadar oldum" dedi.


    Serhat'ın şansı yaver gidince diplomatik ilişkilere zarar gelmemişti. Ama aynısını zavallı Serhat'ın midesi için söyleyemiyoruz. Biberli baklava, çikolatalı su böreği derken zavallı Serhat bir hafta raporlu izin kullanmak zorunda kalmıştı. Neyse ki padişah Serhat'ın müttefik ülke kralını suikast girişiminden kurtarmasına çok sevindiğinden Serhat'a ücretli izin vermişti.


    SON

  6. #6
    lontabi
    Guest
    Dördüncü bölümde yine alet edevatlı casusluk görevi var.

    Görevimiz Serhat Bölüm 4: Hipnoz Aromalı Patates Cipsi


    Padişah Serhat'ı yine huzuruna çağırmıştı. Yeni çıkan bir patates cipsini yiyen insanlar hipnotize olmuş gibi oldukları yerde kalıp boş boş duvara bakmaya başlayınca insanları hipnotize eden cipsin fabrikasına gidip araştırma yapmak için Serhat gibi bir casusa ihtiyaç doğmuştu. Serhat'ın görevi fabrikada inceleme yapıp üretim materyallerinden örnek almaktı. Sarayda kurulan laboratuvarda cipsin içeriğini inceleyip insanların nasıl bu duruma geldiği ve nasıl eski hallerine getirilecekleri hakkında veri toplanacaktı. Serhat yine görev için gerekli icatlarla kuşanacağı casus icatları birimine yollandı.


    Jet hızında hareket edebilen botları deneyen Serhat hızını kontrol edemeyip karşı duvara yapıştı. Kendine gelsin diye lavaboya götürüp yüzüne su vurduktan sonra laboratuvara dönüp diğer icadı tanıtmaya geçtiler. Casus icatları birimi Serhat'ın at arabasına bu kez NOS takmıştı. Jet hızında hareket eden botlar ve NOS takılan atlı araba ile çok hızlı bir operasyon olacak gibi duruyordu. Fakat bütçenin çoğu atlı arabaya NOS takmaya gittiğinden bu görev için Serhat'a bir silah verilememişti. Serhat her ihtimale karşı yanına müshil haplarını aldı. Kabızlık çektiği için kullandığı haplar belki görevde düşmana karşı silah olarak işe yarardı; gerçi düşmanı nasıl hapları içmeye ikna edeceği belirsizdi.


    Serhat at arabasının NOS özelliğini açarak büyük ama çok büyük bir hızla fabrikaya yollandı. Hızını alamayan atlı araba fabrikanın duvarına bodoslama girmişti. Serhat atlı arabadan inip etrafına bakındı. Şifreli giriş kapısından geçmek için dört haneli şifreyi bilmek gerekiyordu. Serhat içinden bir hesap yaptı: "Dört haneli şifre için 10 000 ihtimal var. Bu model kapılar şifre üç kez yanlış girilince bloke olduğuna göre şifreyi doğru tahmin etme ihtimalim on binde üç. Yeterli değil. Kapıyı kırmayı deneyeyim." Serhat gerinip hız aldı ve botlarındaki jetleri açıp kapıya doğru uçarcasına daldı. Neyse ki Serhat evreninde çizgi film fizik kuralları çalıştığından Serhat kapıda kendisi şeklinde siluet bırakarak içeri dalmıştı. Dalmıştı dalmasına da, jet hızındaki botları kontrol etmekte zorlanıyordu. Fabrika güvenliği alarmlar çalınca Serhat'ın üzerine hücum ettiyse de, Serhat jetli botlarını kontrol etmeye çalışırken şansına doğru anlarda şaşırtıcı dönüşler yapıp güvenlikleri şaşırtmıştı. Botları kontrol edemeyen Serhat son sürat cips yağıyla dolu kazana doğru gidiyordu, tam içine düşecekken son anda fren yapmayı başarıp durdu. Yağ kazanına eğilip tam laboratuvar için örnek alacakken arkasından gelen güvenlikler tarafından yakalandı. Üstelik Serhat eğilirken yanlışlıkla yanında getirdiği müshil haplarını cips yağının içine düşürmüştü. Yağ kazanına haplarım düştü falan diye anlatmaya çalıştıysa da hiç dinlemeden Serhat'ı tutup fabrikadan dışarı attılar. Bu olaydan sonra fabrikada güvenlik de arttırılırdı. Serhat tekrar içeri giremezdi. Zavallı Serhat ilk defa bir görevde bu kadar başarısız olmuştu. Padişaha ne söyleyeceğini kara kara düşünerek keyifsiz bir şekilde saraya yollandı.


    Padişah onu gayet mutlu bir şekilde karşılayınca Serhat çok şaşırmıştı. "Padişahım inanın ilk kez böyle bir şey oluyor.." diye açıklamaya yeltendiyse de padişah Serhat'ın sözünü kesip "Mütevazılık etme oğlum marifet iltifata tabidir. Biz seni cips malzemesinden örnek al diye gönderdik ama cips yağına müshil atıp cipsleri yiyenlerin hipnoz etkisini dışkı yoluyla atmasını sağlayarak herkesi kestirmeden kurtaracağını biz bile düşünemedik! Senin çözümlerin gerçekten normalin üstünde zeka içeriyor oğlum, seninle gurur duyuyorum! Üstelik müshilli cipsleri bahane edip fabrikayı kapattırabildik ve gereken örnekleri de yağları sağlık nedeniyle imha etmeden hemen önce alıp inceledik. Gerçekten bu kadar kısa sürede bu kadar başarılı olmanı beklemiyordum oğlum, sadece malzemelerden örnek alıp gelirsin diye beklerken hipnoz etkisini tersine çevirdin!" diye Serhat'ı tebrik edince Serhat olanlara inanamamıştı.


    Gerçekten Serhat görev başındayken hipnoz, telekinezi ya da zamanı bükme fark etmez, doğaüstü güçleriniz bile olsa Serhat şans eseri başarılı olmanın kendisini bile şaşırtacak bir yolunu mutlaka bulur!


    SON

  7. #7
    lontabi
    Guest
    Görevimiz Serhat Bölüm 5: Tuzak Kargo Hizmetinizde!
    O gün Serhat'ın izin günüydü. Ama ilk bölümden tanıdığımız Bizans casusu Komikos bu seferki tuzaklarıyla Serhat'ın işini bitirmeye kararlıydı. Kargocu kılığına girip saraya tuzaklı aletleri sipariş edilmiş gibi götürmeye başladı. Hazırsanız Tuzak Kargo işbaşında!


    TUZAK 1: Tuzak Kargo ile Serhat'ın odasına gelen masanın kasıtlı olarak bir bacağı kısaydı. Tuzak bundan sonra devreye giriyordu. Masanın kısa olan bacağının altına kağıt sıkıştırınca bomba düzeneği harekete geçip masa Serhat ile birlikte havaya uçacaktı. Komikos masayı teslim ettikten sonra bekledi, bekledi, yedi sekiz saat patlama olmayınca dayanamadı kargocu kılığında masayı kontrol etmeye geldi. Bir de ne görsün? Serhat kısa bacağın altına kağıt sıkıştırmak yerine üç uzun bacağı kesmişti. Komikos gelince Serhat "kardeşim bu masanın bir ayağı kısa çıktı, iade alın bunu" diye ısrar edince mecbur masayı yüklenip yola koyuldu. Koyuldu koyulmasına da, yolda ayağı takılıp masanın bomba düzenekli ayağını yere atılmış bir kağıt parçasının üzerine düşürünce masayla beraber infilak etti.


    TUZAK 2: Tuzak Kargo'dan mis gibi lahmacunlar! Bol acılı ve bol fare zehirli! Komikos tuzağını kurup lahmacunları Serhat'a teslim edip beklemeye koyuldu. Serhat iştahla lahmacunları bitirdi, yarım saat, bir saat, üç saat, beş saat, yedi saat, tık yok. Çünkü Serhat o yılki fare zehiri aşısını olmuştu.


    TUZAK 3: Tuzak Kargo define haritasını iftiharla sunar! Komikos Serhat'a kendi hazırladığı tuzaklı define haritasını teslim edip haritanın gösterdiği yeri görebileceği kuytu bir yerden izlemeye koyuldu. Haritada gösterilen noktaya mayın gömmüştü! Birkaç saat içinde Serhat adımlarını sayıp işlemleri yapıp define haritasının gösterdiği yere gelip kazmaya başladı. Kazdı, kazdı, o da ne? Gerçekten kazdığı yerden bir sandık çıkarttı! Komikos şok içinde "bu defineyi Serhat'a yedirmem!" diye düşünerek harami kılığında Serhat'ı korkutup kaçırdı. Sandığı açınca ne görsün? Kendi gömdüğü mayın! "bu sandığa nasıl girdi?" demeye kalmadan BOM! Komikos yine kendi tuzağına düşmüştü.


    TUZAK 4: Tuzak Kargo'dan oyun konsolu, hem de dinamitli! Konsolu bir ekrana bağlayıp 15 dakika boyunca oyun oynarsanız dinamitle beraber infilak ediyordu. Serhat yine hiçbir şeyden şüphelenmeden konsolu açıp oynamaya koyuldu. Noktaları yedi, mantar yiyip büyüyüp kaplumbağaların üstünde zıpladı, uzay gemilerini vurdu, derken gürültüye gelen sadrazam "bunun adaptörü ısınmış" diye adaptöre sürahiyle su dökünce sadece oyun konsolunun dinamit aksamı değil, tüm şehir elektriği kısa devre olmuştu. Genel elektrik kesintisine biraz canları sıkılsa da sonradan "zaten bizim dönemimizde elektrik icat edilmedi ki" diye bozuntuya vermediler.


    Tuzak Kargo'dan şimdilik bu kadar!


    SON

  8. #8
    lontabi
    Guest
    Görevimiz Serhat Bölüm 6: Kılıktan Kılığa


    Padişah Serhat'ı huzuruna çağırdığında Serhat çizgi roman dergilerini sıraya diziyordu. Dergileri bırakıp padişahın huzuruna yollandı


    -Serhat evladım çok önemli bir çipi ele geçirmen lazım. Adresi şu kağıda yazdım. Sana güveniyoruz.


    -Merak etmeyin padişahım tedbil-i kıyafet hallederim!


    Serhat kılık değiştirip adrese yollandı. Büyük bir köşke gelmişti. Kapıyı çaldı.


    -Buyurun ne istemiştiniz?


    -Serhat su. Siparişinizi getirdim.


    -Yanlışınız var, biz su istemedik ki.


    -Planlanan su kesintisinden önce herkese böyle önlem olarak su dağıtıyoruz.


    -Tamam geçin damacana şu odaya gidecek.


    Serhat girdi, vakit kazanmak için damacanayı sebile takma işini ağırdan aldı. Derken konuşmalar duyunca kulak kabarttı.


    -Çip burada güvende değildi. Çipi çalmak için casuslar geliyor diye iki sokak aşağıdaki köşke taşıdık


    -İyi düşünmüşsünüz efendim, isabet olmuş.


    Serhat sebili takıp şüphe çekmeden köşkten çıktı. Diğer köşke de sucu kılığında gitse şüphe çekerdi. Saraya dönüp kılığını değiştirdi.


    Serhat çipin götürüldüğü köşkün kapısını çaldı. Bu kez daha direkt yoldan sonuca gitmeyi hedefliyordu.


    -Benim adım Jesse James. Lanet çipi hemen ortaya çıkarmazsanız lanet karnınızı mermiyle doldurmak zorunda kalırım. (Serhat üzerine bir kovboy kıyafeti geçirmişti.)


    Karşısındaki uşak korktu. "Tabi, şöyle buyurun" diye titreyerek Serhat'ı içeri aldı. Serhat bekledi, derken birden Serhat'ın başına bir ağırlık indi; Serhat kendinden geçti.


    Serhat kendine geldiğinde bir sandalyeye bağlanmıştı ve karşısında bir adam elektrik vermeye yarayan işkence aleti tutuyordu.


    -Nihayet kendine gelebildin gringo, yoksa Serhat su mu demeliyim? Senden şüphelenip mahsus o konuşmayı yaptık ama şimdi konuşmayı sen yapacaksın yoksa üzerinden şehir trafosu geçer. Kimin adına çalışıyorsun?


    Serhat kendine geldiğinde kendini sıktı, birden Serhat'a bir deli gücü geldi, ipleri koparıp adamın üzerine saldırdı. Ne oluyor demeye kalmadan Serhat adamı bayıltıp sandalyeye bağlamıştı. Köşkten çıkan iki adamı takip etmeye koyuldu. Böylece onu çipe götüreceklerini umuyordu. Adamlar deniz kenarında bir teknede başka adamlarla buluştular. Serhat yine kılık değiştirdi. Adamların peşinden tekneye daldı.


    -Sen de kimsin be adam?


    -Ben denizci Temel Reis uşağum, takamın kaptanıyum ha buraya.


    Diğer adamlar rahatsız olmuş görünüyordu


    -Bu balıkçı nereden çıktı? Yoksa bizi oyuna mı getirdiniz, yalnız buluşacaktık!


    -Biz bunu tanımıyoruz ama siz tanıyorsanız bilemeyiz!


    Birden iki grup arasında çatışma çıktı. Serhat "Uyy hamsi aşkına" diye sağlam bir kolonun arkasına tünedi. İki grup birbirini vurdu, adamlardan birinin getirdiği çantayı Serhat açtı, çip oradaydı! Bu kadar ceset sahil güvenliğin dikkatini çekmeden Serhat oradan uzaklaşmalıydı. Yine kılık değiştirdi.


    Serhat limandan hızlı adımlarla çıkarken bir bekçi arkasından seslendi:


    -Hop hemşerim! Dur bakalım! Sen kimsin?


    -Men azeriyem buraya taze gelmişem


    Bekçi alnını kırıştırdı, şüphelenmiş gibi durdu, sonra


    -Hoş gelmişsen kardaş hadi buyur


    Serhat dikkat çekmemek için tekrar kılık değiştirip saraya yollandı.


    Padişah bekliyordu. Görevliler bir haber getirdi.


    -Padişahım kapıda değişik bir adam var ne dediğini anlamıyoruz.


    -Alın bakalım içeri ama dikkatli olun


    Serhat siyahi repçi kılığına girmişti, tişörtü, kolyeleri falan tanınmaz haldeydi.


    -I'm a gangsta rapper yo!


    Padişah baktı, baktı


    -Kimsin kardeşim?


    -Padişahım ben Serhat, görev için kılık değiştirmiştim. Artık saraya girdiğime göre tehlike kalmadı, çipi getirdim.


    -Aferin oğlum öyle ustaca kılık değiştirmişsin ki biz bile tanıyamadık.


    -Padişahım özel değilse bir şeyi merak ettim, bu çip ne işe yarıyor?


    -Serhat'çım ne işe yaradığını ben de tam bilmiyorum ama buna Commodore 64 diyorlar.


    -Peki padişahım bu Commodore 64 ise ilk 63 model nerede?


    SON

  9. #9
    lontabi
    Guest
    Görevimiz Serhat Bölüm 7: Tuzak Kargo Hala Hizmetinizde!


    Hikayemiz yine Serhat'ın izin gününde geçiyor. Komikos Tuzak Kargo ile Serhat'a tuzaklarını göndermeye devam ediyor. Hazırsanız "İyi de Serhat sipariş etmediği şeyleri neden kargodan sorgulamadan alıyor?" gibi mantıklı sorular sormadan Komikos'un bu bölümdeki tuzaklarına geçelim.


    TUZAK 1: Tuzak Kargo'dan demonte mobilyalar! Parçalar halinde gelen dolabı birleştirince bomba aktif oluyor ve BOM! Serhat dolabı birleştirmeye çalıştı, parçaları öyle çevirdi, böyle çevirdi, sonunda bu olmuyor deyip dolap parçalarından tahta kuş yaptı. Serhat'ın odasına şehzade girip "Bu kuşu camdan dışarı salayım da uçsun" diye tahta kuşu pencereden atınca kuş aşağıda patlamayı görmek için bekleyen Komikos'un üzerine düşüp çarpmanın şiddetiyle infilak etti. Komikos yine artık alıştığımız şekilde kendi tuzağına düşmüştü.


    TUZAK 2: Tuzak Kargo'dan barutlu sakız! Normal bir sakız gibi çiğnersiniz, çiğnersiniz ama balon yapıp patlatınca BOM! Serhat barutlu sakızı aldı, çiğnedi, çiğnedi, ama balon yapmadı. Yarım saat falan çiğnedikten sonra sakızı çıkarıp çöpe attı. Çöpün içinde saklanmış olanları izleyen Komikos'un üzerine düşen sakız çarpmanın şiddetiyle infilak edince tarih bir kez daha tekerrür etmiş oldu.


    TUZAK 3: Tuzak Kargo'dan bombalı nunçaku! Komikos düşündü, düşündü, bu adam demonte dolabı yapamıyor, sakızı balon yapıp patlatmıyor, çarpma şiddetiyle infilak eden nunçakuyu da artık sallarken bir yere çarpar diye bu tuzağı buldu. Serhat nunçakuyu aldı, sallamaya başladı. Hızla sallarken nunçaku Serhat'ın elinden fırlayıp karşıda Komikos'un olacakları izlemek için arkasına saklandığı saksının üzerine düştü ve BOM! Komikos üçüncü kez kendi tuzağına düşmüştü.


    TUZAK 4: Komikos sürekli patlamaktan sıkılmıştı. Bu sefer ne olursa olsun patlamayan bir tuzak bulacağım diye karar verdi. Düşündü, düşündü ve yeni tuzağını buldu: Patlamayan bomba! Patlamadığı için bana da zararı olmaz diye düşünerek patlamayan bombayı imal etmeye koyuldu. Normal bir bomba gibi görünen tuzaklı alet fitilini yakınca zehirli gaz salacaktı. Serhat'a bombayı teslim ettikten sonra Komikos Serhat fitili yaksın diye bomba atmalık durum oluşturmak için saray işgal ediliyor diye bağırmaya başladı. Serhat beklendiği gibi bombanın fitilini yaktı ve bombayı tuttuğu gibi Komikos'un geldiği tarafa fırlattı. Komikos zehirli gaz etkisiyle öksürürken "tuzağın patlamamasını düşünürken bombanın fitilini yaktıktan sonra elinde tutmayacağını kaçırdım, zehirli gaz tabii ki Serhat'ın olduğu yerde değil bombanın atıldığı yerde yayılacaktı" diye düşündü. Demek ki tuzağın patlamaması da yeterli değilmiş.


    SON

    Şimdilik yazdığım bölümler bu kadar. Yapay zekayla bazı sahneleri çizdirmeye çalışmıştım, bir ara onları da paylaşırım.

  10. #10
    lontabi
    Guest

    Yapay zeka destekli Görevimiz Serhat çizimlerinden "Dikkat Osmanlı Casusu Serhat"
    Bu arada paylaştıklarımdan başka birkaç hikaye serisi daha var, onları da ileride paylaşacağım, Serhat'a devam edersem yeni bölümleri de paylaşırım, bugün de yeni bir seriye başladım, bakalım kaç bölüm gidecek, onu da bir ara paylaşırım.

FACEBOOK'TA PAYLAŞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 1

profesyonel web tasarım
© Copyright 2021. Tüm Hakları Saklıdır. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kuralları