Dostoyevski - Yeraltından Notlar
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
SUNUŞ
Fransız edebiyatçı Andre’ Gide, Yeraltından Notlar’ı, Dostoyevski’nin yazarlık hayatının zirvesine ulaştığı, onun bütün eserlerinin kilit taşı olarak görür. Dostoyevski, aslında uzun bir monolog olan bu yapıtında, bize bir yanda düşkün, alçakgönüllü (bu alçakgönüllülüğü, iğrençlik bataklığına gömülüp bundan zevk almaya vardıracak kadar), öbür yanda da kibirli (kibri, hayatı mahvetmeye vardıracak kadar) hasta ruhlu, karşıt duygular içinde gidip gelen bir insanın öyküsünü anlatır.
Roman kahramanının patolojik halleriyle Dostoyevski’nin hayatı arasında bazı paralellikler vardır. Sürgün hayatı sürerken, kardeşine yazdığı mektupta şöyle diyecektir Dostoyevski: “... Mişa, bunun için kızma bana sakın, düşün ki yapayalnızım, fırlatılıp atılmış bir taş parçasıyım sanki. Öteden beri karamsar, hasta, alıngan huyluyumdur. Bütün bunları düşün ve sızlanışlarım haksız, aklıma gelenler de saçma ise bağışla beni.” Karşıt duygular içinde mekik dokuyan roman kahramanından söz ederken, böylesi bir özelliğe imkân veren şeyin, Dostoyevski’nin özverisi ve boyun eğişi olduğunu belirtmeliyiz; onu eşine az rastlanır kılan da, içinde taşıdığı o olağanüstü aykırılıkların bolluğudur zaten. Bunu, Ecinniler’deki günlük’ün yazarı diliyle Dostoyevski, şöyle ifade edecektir: “Bu karşıt duyguların böyle bir arada varoluşlarını açıklamaya kalkışacak değilim.” Delikanlı’da ise bu durum, “Karşıt duygulardan meydana gelen kasırga, zihnimi altüst ediyordu. Bunun tam anlamıyla bir delilik hali olduğunu sanmıyorum,” şeklinde dile getirilecektir. Kitabın kahramanı, aşırı hınç duyduğu zaman sevgiye, aşırı sevgi duyduğu zaman da hınca çok yaklaşır. Dostoyevski’nin romanlarında bize sunduğu çift karakterlilik ise farklı bir şeydir. Bunların, oldukça sık görülen o patolojik hallerle genelde hiçbir ilgisi yoktur ya da çok az ilgisi vardır. Bu gibi hallerde, öz benliğin üzerine yerleşen ikinci kişilik, zaman zaman onun yerini alır. İki ayrı kişilik, aynı bedende iki ayrı konuk vardır karşımızda. Bunlar, yerlerini peş peşe birbirlerine bırakırlar; birbirlerinden habersiz sırayla ortaya çıkarlar. Asıl şaşırtıcı olan, tüm bunların aynı zamanda oluşu; herkesin kendine ait birbirini tutmaz davranışlarının ve ikili benliğinin farkında bulunuşudur. Dostoyevski’nin, bu romanında olduğu gibi diğer romanlarında da bir düşüncesini açıkladıktan sonra, bunun tersini savunduğu, sık sık görülür.
Düşünceleri mutlak değildir Dostoyevski’nin; hemen hemen bunları açıklayan kişilerle ilintili kalırlar. Olaylar, birbirlerine karışıp düğümlenirler; ahlaksal, psikolojik ve dış unsurların birbiri içinde kaybolup yeniden buluştukları girdaplardır bunlar. Hiçbir yalınlaştırma, çizgide hiçbir arıtma görmeyiz onda. Karmaşıklıktan hoşlanır, onu korur. Duygular, düşünceler, tutkular arı halde ortaya çıkmazlar...
Yeraltından Notlar, bu bağlamda bir benlik çözümlemesidir. Dostoyevski, bu eserinde de kendini ve kendi gibi hafakanlar içinde boğuşan ruhların öyküsünü kaleme alıyor.
Bu notlar ve yazarı tümüyle bir hayal ürünüdür. Bununla birlikte, etrafımıza şöyle bir baktığımızda, bu notların yazarı gibi olanların aramızda yaşamasının yalnızca mümkün değil, aynı zamanda gerekli olduğunu kabul ederiz. Ben, yalnızca yakın bir geçmişin sıkça rastlanılan tiplerinden birini okuyucularıma tanıtmak istedim. Bu tip, hâlâ yaşamakta olan bir kuşağın temsilcisidir. “Yeraltı” adını taşıyan bu bölümde, bu kişi kendisini ve düşüncelerini anlatırken, toplumumuzda neden bulunduğunu, bulunmasının niçin kaçınılmaz olduğunu sanki açıklamak ister gibidir, ikinci bölüm ise bu kişinin yaşamındaki bazı olayları anlatan gerçek anılardır.
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]