Kendini keşfetme yolundaki bir kahramanın yaşadıklarını anlatan incelikli ve dokunaklı bir özgürleşme öyküsü.
Josy, altmışıncı doğum gününde, pastasının mumlarını söndürmeyi reddediyor. Çantalarını toplamış ve çoktan bir karar vermiş. Eski Volkswagen minibüsüne binerek özgürlüğünü geri kazanmak niyetinde! Bu, kocasını ve ailesini geride bırakmak anlamına gelse bile.
Şok içindeki aile bireyleri, onu bu kadar bencil davrandığı için suçluyor. Ama derinlerden gelen o fısıltıyı dinlemek, gerçekten bu kadar bencilce mi? Josy, çok geçmeden ailesinden ve toplumundan benzer küçümseme ve anlayışsızlıkla karşı karşıya kalan yeni arkadaşlarının desteğini buluyor yanında. Peki bu onun için bir çıkış yolu olacak mı? Yoksa boynunu bükerek, tükenmişliğin pençesine geri dönmeyi mi seçecek?
Yeri geldiğinde çekip gitmeler, bilinmeyene doğru yolculuklar, başka hayatlara açılan kapılar, özellikle de bir varış noktası bile yokken ortada, oldum olası çekici gelmiştir bana. Gençlik yıllarımda sık sık kullandığım bir yöntem olsa da, altmışından sonra bu denli cesaretli olur muydum, bilmiyorum. En azından kahramanımız Josy'nin aksine, o doğum günü pastasını yemeden gitmezdim herhalde.
Ama uzun zamanlarınızı mutsuzluklar ile dolu dolu geçirdiğinizde, tüm belirsizliklerine rağmen yeni bir yol, daha tercih edilesi duruyor. Kim bilir, belki çok yakınımızda duran insanlar aslında birer yabancıdır da, yeni tanıyacağınız birileri, sanki çocukluğunuzdan bu yana, hep sizinle birlikteymiş gibidir.
İyi okumalar dilerim.
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]