Ataları Selanik'ten gelmiş bir ailenin üyesiyim ben. Sanırım, dördüncü ya da beşinci kuşak oluyorum. Yani, herhalde.
Her ne kadar bölük pörçük hatırlasam da, çok çok uzak siyah beyaz zamanlarda, babam ve arkadaşlarıyla Meriç Nehri üzerinden, bazı zamanlarda da Pazarkule'den, askerlerin ilgisiz bakışları arasında çok geçtim Yunanistan topraklarına. Ne pasaport, ne vize, ne bir engelleme. Nöbetçilere birer paket hediye sigara, biraz atıştırmalık, börek çörek falan işte.
Zaten çok öteye de gidilmez, o taraftaki dostlarla, götürülen küçük armağanlar paylaşılır, müzik eşliğinde sofralar kurulur, yenilip içilir ve geri dönülürdü. Sonra sınırın ötesinden onlar gelirdi bizim tarafa. Mangallar, içecekler, çaylar, kahveler eşliğinde Söğütlük'te (Kent Ormanı olmuş şimdi adı) yinelenirdi aynı eğlence. Uzolar, sirtakiler, türküler ve kuş cıvıltıları eşliğinde.
Sınırların, yasakların, gazyağı lambaları ışığında oturup camları grapon kağıtlarıyla kaplayarak koca bir kenti karartmanın ne anlama geldiğini 1974 Temmuzunda öğrendim ben. Halkların değil ama yönetimlerin nasıl hızla düşmana dönüşebileceğini de.
Neyse, kitaba gelecek olursak...
Selanik, namı diğer Küçük Kudüs. Balkanlardaki çok kültürlü ve çok çetrefilli hayatın/tarihin de simge mekânlarından birisi. Bugün değişik ülkelere yayılmış pek çok insanın aile hafızasında bambaşka resimlerle kendine hâlâ yer bulabilmesi, onun hem sonsuzca doğurgan, hem de iğdiş edilmiş doğasının somut bir göstergesi.
"Berlin Duvarı'nın yıkılmasından birkaç gün sonra bir adam doğduğu ve belki de hiç ayrılmadığı şehre geri döner. Bitmek bilmeyen bir yolculukta sokaklarda yürür ve bir yanıt beklemeden sadece büyükannesine kısa mektuplar yazmak için durur. Geçmiş yavaş yavaş yüzeye çıkarken parça bölük aklında kalmış olan anıları, yakınlarından duyduğu hikâyelerle harmanlanmaya başlar."
Elettra Stamboulis, küçük dokunuşlarla, Doğu ile Batı arasında bir bağlantı olan, bin yıllık bir tarihe sahip Selanik'in samimi bir portresini çiziyor. Kitap bir anlamda bu ülkenin yakın tarihi aynı zamanda: Alman İşgali, Yahudi cemaatinin neredeyse tamamen yok edilmesi, kenti bölen ve tüm ülke gibi kana bulayan İç Savaş. Angelo Mennillo'nun kalemi, Stamboulis'in şiirsel metni ile Yunan Cumhuriyeti'nin siyah beyaz tarihine göz atmak isteyenlere.
Çizgilerin karışık ve kararsız olması da bilinçli bir tercih bence. Hani çok eskilerde kalmış anıları yeniden anımsamaya çalışmak gibi. Hafızanın gücü çok büyük ve bu yanıyla biraz da ürkütücü aslında.
İyi okumalar dilerim.
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]