Konu: Çizgiromanlarda Teknik Temalar Üzerine

  1. #41
    Ç. R. Düzenleme
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    503

    Seviye: 40 
    Tecrübe: 1,794,809
    Sonraki Seviye: 2,111,327

    Beðenmiþ
    2,397
    Beðenilmiþ
    2,050
    Adý Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiði
    0 Konu



    Quadratum Satoris

    Quadratum Satoris est frequens antiquaque inscriptio Latina quinque verborum in quadratum dispositorum, quae sunt SATOR AREPO TENET OPERA ROTAS. Inscriptio, quae multis Europae locis reperta est, scilicet Pompeiis, Corinii, et Mancunii, non solum a fronte et a tergo, sed etiam a summo et ab imo idem legitur: undique palindroma est. TENET unum a tergo lectum idem habet sensum, SATOR et AREPO autem ROTAS et OPERA a tergo leguntur. Quadrato ab antiquo magicae ascribuntur facultates, in quibus potestas ignem exstinguendi. Hodie complures de sensu exstant interpretationes versionesque possibiles a doctis praebitae, sed nemo etiamdum firme scit quidnam formula significet vel attingat.


    Loci in quibus quadratum repertum est

    Inscriptionis specimina complura sunt, quorum alia leguntur SATOR AREPO TENET OPERA ROTAS, alia autem ROTAS OPERA TENET AREPO SATOR, alia dein quadrati formam non habent cum tantum verba tria SATOR AREPO TENET figurent (e.g. inscriptio saeculi quattuordicesimi in Närke, Suecia), alia postremo non solum verba sed etiam signa ostendunt. Quadrati specimina alia ad Saeculum primum, secundum et tertium p.C.n. spectant, alia ad varia Saecula Medii Aevi.


    Quadratum ad exemplum his locis repertum est:

    Ecclesia Sancti Petri ad oratorium in Capistrano, in Provincia Aquilana (Italia); haec incipit inscriptio verbis ROTAS OPERA
    Corinium Dobunnorum, in Glocestria (Anglia); haec incipit inscriptio verbis ROTAS OPERA
    Conimbriga, in Lusitania
    Dura Europus,? in Syria
    Ecclesia Lancastriensis comitatus (Anglia)
    Mancunium, in Mancunio maiore (Anglia); haec incipit inscriptio verbis ROTAS OPERA
    Pompeii, in Italia; haec habetur inscriptio antiquissima omnium, cum Pompeii anno 79 a Vesuvii eruptione deleti sunt
    Sena Iulia, in Italia


    Sententiae de sensu

    De quadrati sensu multae exstant sententiae, quamquam AREPO unum hapax legomenon litterarum Latinarum sit et tantum obscurum verbum ut a nonnullis nomen proprium aestimetur. Sic AREPO quidam nomen putant esse satoris, qui tenet opera atque rotas curri aut aratri. Hieronymus Carcopino putabat AREPO verbum Celticum Latinizatum, quod 'aratrum' significabat; I. G. Griffiths autem id credebat ab Aegyptio verbo Hr-Hp deductum esse et 'faciem Apis' significare.


    De sensu Christiano

    Credunt nonnulli quadratum sensum Christianum habere: nam cum quadrati litteris bis "PATER NOSTER" scribi potest in formam crucis quae litteram N medium tenet, cum sublatae sint A duas duasque O quae alpha omegaque, scilicet initium finemque rerum, indicare putentur.


    Sator Karesi

    Sator Karesi, bir kare içinde düzenlenmiþ beþ kelimeden oluþan yaygýn ve eski bir Latince yazýttýr: SATOR AREPO TENET OPERA ROTAS. Avrupa'nýn birçok yerinde, özellikle Pompei, Corinium Dobunnorum ve Manchester'da bulunan yazýt, yalnýzca önden ve arkadan deðil, üstten ve alttan da ayný þekilde okunur: her yerde bir palindromdur. Arkadan okunan TENET ayný anlama gelirken, SATOR ve AREPO, ROTAS ve OPERA arkadan okunur. Antik çaðlardan beri, kareye yangýn söndürme gücü de dahil olmak üzere büyülü güçler atfedilmiþtir. Günümüzde, bilim insanlarý tarafýndan anlamýn birkaç olasý yorumu ve versiyonu sunulsa da, formülün ne anlama geldiðinden veya neye atýfta bulunduðundan henüz kimse emin deðil.


    Karenin Bulunduðu Yerler

    Yazýtýn birçok örneði vardýr; bunlardan bazýlarý SATOR AREPO TENET OPERA ROTAS, diðerleri ROTAS OPERA TENET AREPO SATOR þeklinde okunur; bazýlarý ise yalnýzca SATOR AREPO TENET kelimelerinin geçtiði kare biçiminde deðildir (örneðin, Ýsveç, Närke'de 14. yüzyýldan kalma bir yazýt) ve diðerleri yalnýzca kelimeleri deðil, ayný zamanda iþaretleri de içerir. Karenin bazý örnekleri MÖ 1., 2. ve 3. yüzyýllara, diðerleri ise Orta Çað'ýn çeþitli yüzyýllarýna tarihlenir.


    Bir kare örneði aþaðýdaki yerlerde bulunmuþtur:

    San Pietro ad Oratorium Kilisesi
    Aquilana [kent], Capestrano' daki [komün] Aziz Pietro Kilisesi (Ýtalya); bu yazýt ROTAS OPERA kelimeleriyle baþlar
    Corinium Dobunnorum, Gloucestershire'da (Ýngiltere); bu yazýt ROTAS OPERA kelimeleriyle baþlar
    Coimbra, Portekiz'de
    Dura Europus,? Suriye'de
    Lancashire Kilisesi (Ýngiltere)
    Manchester, Büyük Manchester'da (Ýngiltere); Bu yazýt ROTAS OPERA sözcükleriyle baþlar
    Pompei, Ýtalya'da; Pompei, 79 yýlýnda Vezüv Yanardaðý'nýn patlamasýyla yýkýldýðýndan, bu yazýt en eski yazýt olarak kabul edilir.
    Siena, Ýtalya


    Anlam Hakkýnda Görüþler

    Karenin anlamý hakkýnda birçok görüþ vardýr, ancak AREPO Latin harflerinden oluþan bir hapax legomenon'dur ve bazýlarý tarafýndan özel isim olarak kabul edilen bir kelimedir. Bu nedenle, bazýlarý AREPO'nun bir araba veya sabanýn çarklarýný ve tekerleklerini tutan bir üreticinin adý olduðunu düþünür. Jérôme Carcopino, AREPO'nun 'saban' anlamýna gelen Latinceleþmiþ bir Kelt kelimesi olduðunu düþünmüþtür; ancak J. Gwyn Griffiths, AREPO'nun Mýsýr dilinde Hr-Hp kelimesinden türediðine ve 'Apis yüzü' anlamýna geldiðine inanýyordu.


    Hristiyan anlamý üzerine

    Bazýlarý karenin Hristiyan bir anlamý olduðuna inanýr: Kare iki harften oluþtuðunda, "PATER'ÝMÝZ" ortasýnda N harfi bulunan bir haç þeklinde yazýlabilir, çünkü iki A ve iki O harfi çýkarýlmýþtýr; bunlarýn alfa ve omegayý, yani þeylerin baþlangýcýný ve sonunu gösterdiði düþünülür.


    Haydar Akýn, Orta Çað Avrupa'sýnda Cadýlar ve Cadý Avý:


    Batýda yaygýn olarak kullanýlan bir diðer önemli form, özellikle de Ýbranice kelimelerden oluþmuþ tekerlemeler, bir daire içine yerleþtirilmiþ kare biçiminde olan ve dört farklý yönden okunabilen büyü formülleridir. Parþömenlerin üzerine, yüksek ateþe karþý koruyucu gücü olduðuna inanýlan "Eugenis. Stephanus. Prothasius. Sanbatius. Clenitus. & Quiriacus" kelimeleri yazýlmýþtýr. 'Büyülü Kare'de de olduðu üzere, saðaltma gücünü parþömenler üzerinde arka arkaya sýralanmýþ kelimelerin saðladýðýna inanýlýr. Orta Çað'da en çok tanýnan formül, 'Büyülü Kare' oluþturan "SATOR-AREPO"dur (Rebus Sator, Sator Karesi, Sator-Arepo-Karesi, Rotas-Opera-Karesi).

    SATOR ........... ROTAS
    AREPO ........... OPERA
    TENET ........... TENET
    OPERA ........... AREPO
    ROTAS ........... SATOR

    Pompei'de bulunan 'Büyülü Kare'nin (AREPO kelimesinin herhangi bir anlamý yoktur) olaðanüstü yaygýnlýðýna karþýn çözümlenmesi hayli zordur. Formül 17. yüzyýla kadar Batý Avrupa'da, hayvanlarýn ve insanlann saðaltýlmasý amacýyla kullanýlmýþ, evlerin þimþeklerden ve yangýndan korunmasý, kadýnlarýn kolay doðum yapabilmesi için talisman olarak da taþýnmýþtýr.

    Ortaçað boyunca "SATOR-AREPO" kadar bilinen bir diðer 'Büyülü Kare' ise "SATAN-ADAMA"dýr.

    SATAN
    ADAMA
    TABAT
    AMADA
    NATAS

    SATOR-AREPO ve SATAN-ADAMA büyülü kare formülünün açýlýmý hakkýnda ayrýntýlý bilgi için bkz. KIECKHEFER: 1995, 93; ÖNNERFORS: 1995, 26-29; BANDINI-BANDINI: 1998, 18-20; BOLOGNE: 1995, 197; BECKER: 2000, 248.


    Pyromantia sanatýnýn icrasýnda kullanýlan gizemli bir kelimenin kökenini araþtýran J. Hartlieb þu ilgi çekici yorumu yapar; "...bu kelimelerden bir tanesi de 'Ragel'. Yaþamým boyunca bu türden kelimeleri araþtýrdým ve çok sayýda insana, bu arada Yahudilere de sordum ancak bilen biri çýkmadý. Yine Yunanlýlara, Tatarlara, Türklere onlarýn hekimlerine ve yýldýz falcýlarýna ve hatta Yahudi falcý kadýnlara sordum ancak hiçbir sonuç elde edemedim. Daha önce sýklýkla yinelediðim gibi, bence korkutucu, ancak gerçek sonuç þudur: bu kelime þeytanla kurulan iliþki ve iþbirliðinin sonucunda ortaya çýkmýþtýr."

    HARTLIEB: 1998, Pyromantie (Bölüm 80-97), 151. (Bölüm 85)





    Öncüller þudur:

    Her ne kadar biri [gizemli] þeytani diðeri [gizemli] þahsi özel isim gibi görünse de, ne Ragel ne de Arepo' nun anlamýný biliyoruz.

    Fakat her nedense, Sator, Rotas, Opera ve Tenet' te Latince.


    Sator ' Nomen substantivum, Tertia Declinatio, Singularis, Nominativus, Masculinum: [Flavor] Anglice -> Sower, Planter '

    Rotas ' Nomen substantivum, Prima Declinatio, Pluralis, Accusativus, Femininum: [Flavor] Anglice -> Wheels '

    Opera ' Nomen substantivum, Prima Declinatio, Singularis, Nominativus, Femininum: [Flavor] Anglice -> Work, Care '

    Tenet ' Verba, Secunda Coniugatio, Singularis, Nominativus, Tertia Persona, Indicativus, Activa, Praesens: [Flavor] Anglice -> [He | She | It] holds ' Latince.


    Ergo, [Olumsal] Hüküm:

    _ Pyromantia sanatýnýn icrasýnda kullanýlmasa da kullanýlsa da ' þeytani olmasa da olsa da ' Ragel diye bir kelime y o k t u r.

    _ Arepo [muhtemelen] sözde þahsi bir özel isimdir ' [pseudo] nomen proprium ', özde Opera' nýn çevrilmiþ halinden baþka bir þey deðildir.

    _ Sator, [muhtemelen] sözde tekil bir [latince] isimdir, özde Rotas' ýn çevrilmiþ halinden baþka bir þey deðildir.

    _ Sator-Arepo Karesi'nde 5 kelime y o k t u r, 3 kelime v a r d ý r.

    _ Sator-Arepo Karesi diye bir þey y o k t u r, Rotas-Opera Karesi v a r d ý r.



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Eski dostumuz Fýndýkfýndýk için:





    Eski dostumuz Victoryv için:





    ;................................................. .................................................. ..........................................





    Ý ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  2. #42
    Ç. R. Düzenleme
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    503

    Seviye: 40 
    Tecrübe: 1,794,809
    Sonraki Seviye: 2,111,327

    Beðenmiþ
    2,397
    Beðenilmiþ
    2,050
    Adý Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiði
    0 Konu



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Dr. Moreau' nun Adasý ' The Island of Dr. Moreau /Insula Doctoris Moreauiani '

    Dialoglar enteresandýr:

    - Ama bu þeyler, bu yaratýklar, yani, onlar birer insan.

    - Hiç de öyle deðil. Yeteri kadar insanlar ...

    - ... ama en sonunda, hemen her zaman, bir zamanlar olduklarý þeye dönüþüyorlar. Aslan, ayý, sýrtlan ...

    - ... ve eski hallerine döndükleri zaman belleklerindeki bu deneyimin hatýralarýyla birlikte vahþi yaþamlarýna geri dönüyorlar.

    - Bu, onlarýn insanlýk mirasý. Kendi türlerimizin yansýmasýnda, intikamcý katiller haline geliyorlar.


    Monologlar da ' öyledir ':

    - Sen benim için bunu yapacaksýn. Ýçerideki savaþý keþfe çýkacaksýn. Hücrelerin savaþýný. Ve bilgiyi getireceksin.

    - Bedeninin ve beyninin içinde bunu hissederek, hiçbir insanýn daha önce bilmediði, bir hayvana dönüþmenin nihai bilgisiyle geri döneceksin.


    Öz nedir_?

    Bunlar insan deðillerdir; üzerinde deney yaptýðýmýz insana benzer hayvanlardýr: Hi sunt non homines; sunt animalia similia humano quae vivisecuimus.

    Kitap boyunca Kara Ejderha'nýn ve film boyunca Dr. Moreau' nun düþünce ve tatbikatlarý benzerdir. Neden acaba_? : )

    Tarihin gösterdiði gibi, bu ve benzeri düþünceler, önünde sonunda, ortak atalardan türeme hipotezinin ' descendentiae hypotheticae ' özü varoluþ mücadelesi ve mekanizmasý doðal seleksiyonun toplumlara ve ýrklara ve dillere indirgenmesine ' reductionismus ' dek varýr, ki bu da ideolojik & politik & felsefi [teolojik, filolojik,...] & biyolojik Irkçýlýk: Rassismus ideologicus et politicus et philosophicus [theologicus, philologus,...] et biologicus, i.e. Nazismus, Fascismus, Imperialismus, Colonialismus, Sionismus, Paneuropeanismus, Determinismus biologicus,... ve benzeri tehlikeli felsefelere yol açar, þöyle ki:


    _ Theoria: Varoluþ Mücadelesi ' certamine vitae ' & Doðal Seleksiyon ' selectio naturalis '*

    * Türlerin Kökeni, Doðal Seleksiyon veya Yaþam Mücadelesinde Kayýrýlmýþ Irklarýn Korunmasý Yoluyla: On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life: De Origine Specierum per Selectionem Naturalem, sive Conservatio Generum Fortunatorum in Certamine Vitae

    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, IV. Bölüm., Doðal Seleksiyon; veya En Uygunun Hayatta Kalmasý ' On the Origin of Species, Chap. IV., Natural Selection; or the Survival of the Fittest. /De Origine Specierum, Cap. IV., Selectio Naturalis; sive Salus Aptissimi. '

    We have seen that in each country it is the species of the larger genera which oftenest present varieties or incipient species. This, indeed, might have been expected; for, as natural selection acts through one form having some advantage over other forms in the struggle for existence, it will chiefly act on those which already have some advantage; and the largeness of any group shows that its species have inherited from a common ancestor some advantage in common. Hence, the struggle for the production of new and modified descendants, will mainly lie between the larger groups, which are all trying to increase in number. One large group will slowly conquer another large group, reduce its numbers, and thus lessen its chance of further variation and improvement. Within the same large group, the later and more highly perfected sub-groups, from branching out and seizing on many new places in the polity of Nature, will constantly tend to supplant and destroy the earlier and less improved sub-groups. Small and broken groups and sub-groups will finally tend to disappear. Looking to the future, we can predict that the groups of organic beings which are now large and triumphant, and which are least broken up, that is, which as yet have suffered least extinction, will for a long period continue to increase. But which groups will ultimately prevail, no man can predict; for we well know that many groups, formerly most extensively developed, have now become extinct.

    Her ülkede çoðu zaman çeþitler ya da baþlangýç halinde türler gösteren türlerin büyük bir cinsten olduðunu görmüþtük. Gerçekten böyle olmasý da beklenebilir; çünkü, doðal seçme varolma savaþýnda öbür biçimlere bir üstünlüðü olan bir biçimle iþ gördüðü için, önceden bir üstünlüðü olanlarý özellikle etkileyecektir; ve herhangi bir grubun büyüklüðü, onun türlerinin ortak bir atanýn herhangi bir üstünlüðünü soyaçekimle ortaklaþa kazanmýþ olduðunu gösterir. Bundan dolayý, yeni ve deðiþik döller türetme savaþý, özellikle, hepsi de sayýca çoðalmaya çabalayan büyük gruplar arasýnda olacaktýr. Büyük bir grup baþka bir büyük grubu yavaþ yavaþ yenecek, onu sayýca azaltacak, ve böylece onun ilerde deðiþmesi ve geliþmesi þansýný azaltacaktýr. Ayný büyük gruptaki yeni ve daha da yetkinleþmiþ alt-gruplar, dallanarak ve doða düzenindeki yeni birçok yeri ele geçirerek, eski ve daha az geliþmiþ alt-gruplarýn yerini hiç durmadan kapmaya ve onlarý yok etmeye çalýþacaktýr. Sonunda, küçük ve parçalanmýþ gruplar ve alt-gruplar ortadan kalkacaktýr. Gelecekte ise, bugün üstün ve büyük, ve en az parçalanmýþ organik gruplarýn, yani þimdiye kadar en az kýrýma uðramýþ olanlarýn, uzun zaman üreyegideceðini önceden bildirebiliriz. Ama en sonunda hangi grubun üstün geleceðini hiç kimse bilemez; çünkü eskiden en iyi geliþmiþ olan bazý gruplarýn bugün tükendiðini biliyoruz.


    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, XIV. Bölüm., Sonuç ' On the Origin of Species, Chap. XIV., Conclusion. /De Origine Specierum, Cap. XIV., Conclusio. '

    It is interesting to contemplate an entangled bank, clothed with many plants of many kinds, with birds singing on the bushes, with various insects flitting about, and with worms crawling through the damp earth, and to reflect that these elaborately constructed forms, so different from each other, and dependent on each other in so complex a manner, have all been produced by laws acting around us. These laws, taken in the largest sense, being Growth with Reproduction; Inheritance which is almost implied by reproduction; Variability from the indirect and direct action of the external conditions of life, and from use and disuse; a Ratio of Increase ' Incrementi so high as to lead to a Struggle for Life, and as a consequence to Natural Selection, entailing Divergence of Character and the Extinction of less-improved forms. Thus, from the war of nature, from famine and death, the most exalted object which we are capable of conceiving, namely, the production of the higher animals, directly follows.

    Çeþitli bitkilerle kaplý, çalýlýklarýnda kuþlarýn ötüþtüðü, türlü böceklerin uçuþtuðu; nemli topraðýnda solucanlarýn süründüðü bir yamaca bakýp, birbirinden böylesine farklý, ve birbirine böylesine karmaþýk bir tarzda baðýmlý ve ustalýkla yapýlmýþ bütün o canlý biçimlerin, çevremizde etkilerini sürdüreduran yasalarýn ürünleri olduðunu düþünmek ilginçtir. Bu yasalar, en geniþ anlamda, Üreme ile Büyüme ' Incrementum cum Reproductione ' olmak üzere; hemen hemen üreme ile kastedilen Kalýtým ' Hereditas biologica '; dýþ yaþam koþullarýnýn dolaylý ve doðrudan etkisinden ve kullanýmdan ve kullanýlmamasýndan kaynaklanan Deðiþkenlik ' Variabilitas '; bir Varoluþ Mücadelesine ' {Certamine Vitae | Pugna ad Existentiam} ' yol açacak kadar yüksek Artýþ Oraný ' Ratio Incrementi ' ve bunun sonucu olarak, Iranýn Iraksamasýna ' Characteris [Diductio, Divergentis, Divergentiae] ' ve daha az geliþmiþ biçimlerin Neslinin Tükenmesine ' Extinctio ' neden olan Doðal Seleksiyon ' Selectio Naturalis '. Böylece, doðanýn savaþýndan, kýtlýktan ve ölümden, tasavvur edebildiðimiz en yüce erek, yani, daha yüksek hayvanlarýn üretimi doðrudan doðruya gelir.






    _ Theoria [Extenta]: Organizmadaki Parçalarýn Varoluþ Mücadelesi ' certamine vitae partium in organismo ' & Organizmadaki Parçalarýn Doðal Seleksiyonu ' selectio naturalis partium in organismo ':

    Wilhelm Roux, Organizmada Parçalarýn Mücadelesi.: Mekanik Uygunluk Doktrininin Tamamlanmasýna Bir Katký /Der Kampf der Theile im Organismus.: ein Beitrag zur Vervollständigung der mechanischen Zweckmässigkeitslehre '

    1. Moleküllerin Mücadelesi ' Der Kampf der Molekel '
    2. Hücrelerin Mücadelesi ' Der Kampf der Zellen '
    3. Dokularýn Mücadelesi ' Der Kampf der Gewebe '
    4. Organlarýn Mücadelesi ' Der Kampf der Organe '
    C. Parçalarýn Mücadelesinin Ýþlevlerine Genel Bakýþ ' Uebersicht der Leistungen des Kampfes der Theile '


    Gehen wir nun nach dieser allgemeinen Begründung zur Untersuchung der Art und der Leistungen des Kampfes der Theile im Speciellen über, so muss er nothwendig in ebenso viele Unterinstanzen zerfallen, als selbständig variirende Einheiten da sind, also in einen Kampf der Zellentheilchen, der Zellen, der Gewebe und der Organe, jede Einheit nur mit Ihresgleichen kämpfend. Denn ein Kampf zwischen Angehörigen verschiedener Einheiten, etwa eines Plasson- Moleküls mit einer Zelle, oder einer Zelle mit einem Organ wäre wie eine öummation von Differentialen verschiedener Ordnung. Erst wenn sich die Eigenschaft eines Theilchens niederer Ordnung durch Ausbreitung zu einer Individualität höherer Ordnung vergrössert hat, also erst, wenn das Differential zweiter Ordnung zu einem erster Ordnung integrirt ist. kann der Kampf mit einem anderen Individuum dieser höheren Ordnung beginnen.

    Þimdi bu genel akýl yürütmeden sonra, belirli bir parçadaki parçalar arasýndaki mücadelenin doðasý ve performansýnýn araþtýrýlmasýna geçersek, bu mücadelenin baðýmsýz olarak deðiþen birimler kadar çok alt örneðe, yani hücre parçacýklarý, hücreler, dokular ve organlar arasýnda bir mücadeleye, her birimin yalnýzca kendi türüyle mücadele etmesine bölünmelidir. Çünkü farklý birimlerin üyeleri arasýndaki bir mücadele, örneðin bir Plasson molekülünün bir hücreyle veya bir hücrenin bir organla mücadelesi, farklý mertebelerdeki diferansiyellerin bir toplamý gibi olurdu. Ancak daha düþük mertebeden bir parçacýðýn özelliði, geniþleme yoluyla daha yüksek mertebeden bir bireyselliðe arttýðýnda, yani yalnýzca ikinci mertebeden diferansiyel birinci mertebeden bir diferansiyele entegre olduðunda, bu daha yüksek mertebeden baþka bir bireyle mücadele baþlayabilir.

    Da, wie wir gesehen haben, das Einzelgeschehen als solches nicht fest normirt ist und da von vorn herein nicht alle Zellen desselben Gewebes von vollkommen gleicher Lebenskraft sein werden, so muss in der Zeit, in welcher die Zellen eines Gewebes sich noch vermehren, ein Kampf der Zellen stattfinden; denn diejenigen Zellen, welche unter den vorhandenen Verhältnissen am günstigsten zur Vermehrung disponirt sind, werden sich rascher vermehren, als die anderen, und damit bei der Beschränktheit des Raumes den Nachkommen der anderen mehr oder weniger den Platz wegnehmen, also ihre weitere Ausbildung und Vermehrung hemmen. Die kräftigeren werden also eine grössere Zahl Nachkommen liefern, als die schwächeren.

    Gördüðümüz gibi, bireysel süreçler bu þekilde sýký bir þekilde düzenlenmediðinden ve ayný dokudaki tüm hücreler baþlangýçtan itibaren tam olarak ayný canlýlýða sahip olmayacaðýndan, bir dokunun hücreleri hala çoðalýrken hücreler arasýnda bir mücadele gerçekleþmelidir. Çünkü mevcut koþullar altýnda çoðalmaya en elveriþli olan hücreler diðerlerinden daha hýzlý çoðalacak ve sýnýrlý alan verildiðinde, diðerlerinin yavrularýnýn alanýný az çok kaplayacak ve böylece daha fazla geliþmelerini ve çoðalmalarýný engelleyecektir. Bu nedenle daha güçlü hücreler, daha zayýf olanlardan daha fazla yavru üretecektir.


    _ Theoria [Reducta]: [Irklarýn] Varoluþ Mücadelesi ' certamine vitae generum ' & Doðal [olmayan] Seleksiyon ' selectio [in]naturalis '

    J. Deniker, The Races of Man ' Ýnsan Irklarý; phylae humanae vel {gentes | genera} hominis ':

    Man, on the contrary, becomes almost helpless apart from society, incapable Of maintaining the struggle for existence without the help of his fellow-men. The development of all the manifestations of "sociality" is then the measure of progress of human societies.

    Ýnsan ise, aksine, toplumdan ayrý neredeyse çaresiz hale gelir, hemcinslerinin yardýmý olmadan varoluþ mücadelesini sürdüremez hale gelir. Þu hâlde, "toplumsallýðýn" tüm tezahürlerinin geliþimi, insan toplumlarýnýn ilerlemesinin ölçüsüdür.


    Nazi Diktatör, Kavgam* ' Mein Kampf '

    * Yalana, Aptallýða ve Korkaklýða Karþý Dört Buçuk Yýllýk Mücadele ' Viereinhalb Jahre (der Kampf) gegen Lüge, Dummheit und Feigheit /Quattuor et Dimidium Annuorum (Pugna) Contra Mendacium, Socordiam atque Ignaviam '

    Denn sowie erst einmal die Zeugung als solche eingeschränkt und die Zahl der Geburten vermindert wird, tritt an Stelle des natürlichen Kampfes um das Dasein, der nur den Allerstärksten und Gesündesten am Leben läßt, die selbstverständliche Sucht, auch das Schwächlichste, ja Krankhafteste um jeden Preis zu "retten", womit der Keim zu einer Nachkommenschaft gelegt wird, die immer jämmerlicher werden muß, je länger diese Verhöhnung der Natur und ihres Willens anhält.

    Bu þekilde üretimin sýnýrlý olduðu ve doðum sayýsýnýn azaldýðý anda, yalnýzca en güçlü ve en saðlýklý olaný býrakan doðal varoluþ mücadelesinin yerine, pek açýk olarak en hastalýklýlarý ve zayýflarý kurtarmak iþi ortaya çýkacak ve sonunda tabiatýn iradesi hafifletilecek ve böylece kaçýnýlmaz olarak daha fazla ve daha acýnasý bir nesil ortaya çýkacak ve devam edecektir.


    Sondern die Natur selbst trifft in ihrer unerbittlichen Logik den Entscheid, indem sie die verschiedenen Gruppen miteinander in den Wettbewerb treten und um die Siegespalme ringen läßt und die Bewegung ans Ziel führt, die den klarsten, nächsten und sichersten Weg gewählt hat.

    Fakat doðanýn kendisi, amansýz bir mantýkla, çeþitli gruplarý birbirleriyle rekabet etmek ve zafer kazanmak için mücadeleye býrakýr ve böylece hareketi en net, en kýsa ve en güvenli yolu seçmiþ olan hedefine yönlendirerek karar verir.


    Die Natur selber pflegt ja in Zeiten großer Not oder böser klimatischer Verhältnisse sowie bei armem Bodenertrag ebenfalls zu einer Einschränkung der Vermehrung der Bevölkerung von bestimmten Ländern oder Rassen zu schreiten; allerdings in ebenso weiser wie rücksichtsloser Methode. Sie behindert nicht die Zeugungsfähigkeit an sich, wohl aber die Forterhaltung des Gezeugten, indem sie dieses so schweren Prüfungen und Entbehrungen aussetzt, daß alles minder Starke, weniger Gesunde, wieder in den Schoß des ewig Unbekannten zurückzukehren gezwungen wird.

    Doða, büyük zorluklar ya da kötü iklim koþullarýnýn yaný sýra, kötü arazi verimlerinin olduðu zamanlarda, belirli ülkelerin ya da ýrklarýn nüfusunun artmasýný kýsýtlama eðilimindedir; ama akýllýca ve acýmasýz bir yöntemle. Bu, kendi baþýna üretim kapasitesini engellemez, fakat doðan ferdin korunmasýný engeller, aðýr denemelere ve yoksunluklara maruz býrakýr, her þeyin, daha az güçlü, daha az saðlýklý olaný, ebedi bilinmeyenin baðrýna dönmeye zorlanýr.


    Während die Natur, indem sie die Zeugung freigibt, jedoch die Forterhaltung einer schwersten Prüfung unterwirft, aus einer Überzahl der Einzelwesen die besten sich als wert zum Leben auserwählt, sie also allein erhält und ebenso zu Trägern der Forterhaltung ihrer Art werden läßt, schränkt der Mensch die Zeugung ein, sorgt jedoch krampfhaft dafür, daß jedes einmal geborene Wesen um jeden Preis auch erhalten werde. Diese Korrektur des göttlichen Willens scheint ihm ebenso weise wie human zu sein, und er freut sich, wieder einmal in einer Sache die Natur übertrumpft, ja ihre Unzulänglichkeit bewiesen zu haben. Daß in Wirklichkeit allerdings wohl die Zahl eingeschränkt, aber dafür auch der Wert des einzelnen vermindert wurde, will das liebe Äffchen des Allvaters freilich nur ungern sehen oder hören.

    Doða, doðurmayý serbest býrakarak, en þiddetli denemeye tabi olmakla birlikte, bireylerin çoðunluðundan en iyi olaný yaþamaya deðer olarak seçer, böylece onlarý tek baþýna muhafaza eder ve türlerini korumanýn taþýyýcýlarý olarak seçer, insan ise üremeyi sýnýrlandýrýr, fakat bir varlýk doðduðunda, ne pahasýna olursa olsun onu korumak için çaba sarfeder. Ýlahi iradenin bu þekilde düzeltilmesi, insancýl olduðu kadar, bilgece gibi de görünür ve insan bir kez daha Doða' yý altettiðini ve hatta onun yetersizliðini kanýtlamýþ olduðundan dolayý sevinç duyar. Tabii ki, sayýnýn aslýnda sýnýrlý olduðu, fakat bireyin deðerinin azaldýðý gerçeði, her þeye gücü yetenin sevgili maymununun görmek ya da duymak istemediði bir þeydir.


    Nun muß wieder die Natur helfen und Auswahl treffen unter den von ihr zum Leben Auserwählten; oder es hilft sich der Mensch wieder selbst, das heißt, er greift zur künstlichen Behinderung seiner Vermehrung mit allen ihren schon angedeuteten schweren Folgen für Rasse und Art. Man wird noch einzuwenden vermögen, daß diese Zukunft ja der ganzen Menschheit einmal so oder so bevorstehe, mithin auch das einzelne Volk diesem Verhängnis natürlich nicht zu entgehen vermöge.

    Doða, þimdi yeniden yardým etmeli ve hayat için seçtiði kiþiler arasýndan seçim yapmalý; fakat, insan yine kendine yardým eder; yani, ýrk ve türler için, belirtilen tüm ciddi sonuçlarýyla çoðalmasýný suni olarak engeller. Bu geleceðin her halükarda insanlýðýn bütünüyle karþý karþýya kalacaðý ve sonuç olarak hiçbir milletin doðal olarak bu kaderden kaçýnamayacaðýna itiraz edilebilir.


    Die Natur kennt keine politischen Grenzen. Sie setzt die Lebewesen zunächst auf diesen Erdball und sieht dem freien Spiel der Kräfte zu. Der Stärkste an Mut und Fleiß erhält dann als ihr liebstes Kind das Herrenrecht des Daseins zugesprochen.

    Doða hiçbir politik sýnýr tanýmaz. Canlýlarý ilk önce bu dünyaya koyar ve güçlerin serbest faaliyetlerini izler. Cesaret ve gayret içinde en güçlü olan, tabiatýn sevgili çocuðu olarak, o, asil yaþamak hakkýný elde edecektir.



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    N.B.:

    Nazi Diktatör, burada, das Herrenrecht ' Ius Senioris ' derken, fevkalade nahoþ ' pravitas ' bir Ortaçað uygulamasý olan Feodal [Lord | Senyör,...] Ýlk Gece Hakký' na ' Das Herrenrecht der ersten Nacht: Ius Primae Noctis de Seniore ' gönderme yapmaktadýr.


    ;................................................. .................................................. ..........................................


    Hätten unsere Vorfahren einst ihre Entscheidungen von dem gleichen pazifistischen Unsinn abhängig gemacht wie die heutige Gegenwart, dann würden wir überhaupt nur ein Drittel unseres jetzigen Bodens zu eigen besitzen; ein deutsches Volk aber dürfte dann kaum mehr Sorgen in Europa zu tragen haben. Nein - der natürlichen Entschlossenheit zum Kampfe für das eigene Dasein verdanken wir die beiden Ostmarken des Reiches und damit jene innere Stärke der Größe unseres Staats- und Volksgebietes, die überhaupt allein uns bis heute bestehen ließ.

    Atalarýmýz, vaktiyle kararlarýný bugünkü gibi manasýz pasifist saçmalýklar anlayýþýna baðlý olarak vermiþ olsaydý, günümüzdeki arazimizin sadece üçte birine dahi sahip olamayacaktýk; ve böylece Alman halký da artýk Avrupa hakkýnda endiþelenmek zorunda kalmayacaktý. Hayýr - Reich'in doðu sýnýrlarýný, doðal bir kararlýlýkla, kendi varoluþ mücadelemize borçluyuz ve aslýnda tek baþýmýza bugüne kadar var olmamýzý saðlayan da, devlet gücümüzün ve ulusal topraklarýmýzýn büyüklüðünden doðan dahili güçtür.


    Wenn diese Erde wirklich für alle Raum zum Leben hat, dann möge man uns also den uns zum Leben notwendigen Boden geben. Man wird das freilich nicht gerne tun. Dann jedoch tritt das Recht der Selbsterhaltung in seine Wirkung; und was der Güte verweigert wird, hat eben die Faust sich zu nehmen.

    Eðer dünyada herkesin yaþamasýna yeter derecede yer varsa, yaþamak için gerekli olan topraðý bize versinler. Þüphesiz bunu gönül rýzasý ile yapmayacaklardýr. Ýþte o zaman da varlýðýný koruma yasasý ' das Recht der Selbsterhaltung /the law of self-preservation /lex conservationis sui ipsius ' yürürlüðe girecek ve sonunda dostane yöntemlerle reddedilen iþ, yumrukla halledilecektir.


    Daß aber diese Welt dereinst noch schwersten Kämpfen um das Dasein der Menschheit ausgesetzt sein wird, kann niemand bezweifeln. Am Ende siegt ewig nur die Sucht der Selbsterhaltung. Unter ihr schmilzt die sogenannte Humanität als Ausdruck einer Mischung von Dummheit, Feigheit und eingebildetem Besserwissen, wie Schnee in der Märzensonne. Im ewigen Kampfe ist die Menschheit groß geworden – im ewigen Frieden geht sie zugrunde.

    Bu dünyanýn bir gün insanlýðýn varoluþunun en büyük mücadelelerine maruz kalacaðý konusunda hiç kimse þüphe edemez. Sonunda, sadece yaþama içgüdüsü sonsuza dek kazanacaktýr. Bunun dýþýnda, budalalýk, korkaklýk ve kendini beðenmiþlikten oluþan insaniyet, Mart güneþindeki kar gibi eriyip gidecektir. Ýnsanlýk, ezeli bir mücadelede geliþmiþtir -Sonsuz barýþ içinde yok olur.


    Aber auch in diesem letzten Falle würde im gegenseitigen Kampf um das Dasein das Mischprodukt unterliegen, solange eine höherstehende, unvermischt gebliebene Rasseneinheit als Gegner noch vorhanden ist. Alle herdenmäßige, im Laufe der tausend Jahre gebildete innere Geschlossenheit dieses neuen Volkskörpers würde infolge der allgemeinen Senkung des Rassenniveaus und der dadurch bedingten Minderung der geistigen Elastizität und schöpferischen Fähigkeit dennoch nicht genügen, um den Kampf mit einer ebenso einheitlichen, geistig und kulturell jedoch überlegenen Rasse siegreich zu bestehen.

    Ancak bu son olayda bile, melez ürün, kaný karýþmamýþ olan daha yüksek bir ýrksal grup rakip olarak var olduðu sürece, mütekabil varoluþ mücadelesine yenik düþecekti. Bununla birlikte, ýrksal seviyenin genel olarak düþürülmesi ve bunun sonucu olarak zihinsel esneklik ve yaratýcý kabiliyetin azalmasý nedeniyle ' melez ýrkýn ' binlerce yýllýk bir süreçte geliþtirdiði tüm sürünün iç tutarlýlýðý da ' sürünün dayanýþmasý ' zihinsel ve kültürel açýdan üstün olan bir ýrkla mücadeleye yeterli olmazdý.


    Das Ende aber wird sein, daß einem solchen Volke eines Tages das Dasein auf dieser Welt genommen werden wird; denn der Mensch kann wohl eine gewisse Zeit den ewigen Gesetzen des Forterhaltungswillens trotzen, allein die Rache kommt früher oder später doch. Ein stärkeres Geschlecht wird die Schwachen verjagen, da der Drang zum Leben in seiner letzten Form alle lächerlichen Fesseln einer sogenannten Humanität der einzelnen immer wieder zerbrechen wird, um an seine Stelle die Humanität der Natur treten zu lassen, die die Schwäche vernichtet, um der Stärke den Platz zu schenken.

    Ve sonunda, böyle bir halk bir gün bu dünyadaki varlýðýndan mahrum edilecektir; çünkü insan, koruma iradesinin ebedi yasalarýna ancak bir süre meydan okuyabilir, fakat er ya da geç intikam gelir. Daha güçlü bir ýrk zayýflýðý kovacaktýr, çünkü en son biçimindeki yaþamsal dürtü, art arda, bireylerin toplumsallaþmýþ insanlýðýnýn tüm saçma prangalarýný patlatacak ve yerlerini daha güçlülere vermek için zayýflarý yok eden tabiata uygun bir beþeriyete yer saðlayacaktýr.


    Wir wissen also jedenfalls: Was wir an materiellen Erfindungen um uns sehen, ist alles das Er-gebnis der schöpferischen Kraft und Fähigkeit der einzelnen Person. Und alle diese Erfindungen, sie helfen im letzten Grunde mit, den Menschen über das Niveau der Tierwelt mehr und mehr zu erheben, ja ihn endgültig davon zu entfernen. Sie dienen somit im tiefsten Grunde der sich dauernd vollziehenden höheren Menschwerdung. Aber selbst das, was einst als einfachste Finte den im Urwald jagenden Menschen den Kampf um das Dasein erleichterte, hilft in Gestalt geistvoller wissenschaftlicher Erkenntnisse der Jetztzeit wieder mit, den Kampf der Menschheit um ihr heutiges Dasein zu erleichtern und die Waffen zu schmieden für die Kämpfe der Zukunft.

    Bu yüzden her halükarda biliyoruz: Çevremizde gördüðümüz tüm maddi buluþlar, bireylerin yaratýcý güçleri ve yetenekleri tarafýndan üretilmiþtir. Ve tüm bu icatlar, insanýn kendisini hayvan dünyasýnýn üzerinde daha yükseðe yükseltmesine ve kendisini bu dünyadan kesin bir þekilde ayýrmasýna yardýmcý oluyor. Bu nedenle insan türünü yükseltmeye ve sürekli olarak ilerlemesine hizmet ederler. Ýlk çaðlara ait zamanlarda, bakir ormanda avlanan insanýn varoluþ mücadelesini kolaylaþtýran kurnazlýk, geleceðin mücadeleleri için zýrhlar oluþturmak ve günümüzdeki yaþam mücadelesinde ona yardýmcý olan muhteþem bilimsel keþiflerin formunda bugün de ona benzer türde bir destek vermektedir.



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    N.B.:

    Dictionarium Liberum ' Victionarium ' ne diyordu_?

    Noun
    Menschwerdung f (genitive Menschwerdung, plural Menschwerdungen)

    1. (religion, chiefly Christianity) incarnation


    (din, bilhassa Hristiyanlýk) enkarnasyon

    Es gibt nichts Erstaunlicheres als die Menschwerdung Gottes in Jesus Christus.

    There is nothing more amazing than the incarnation of God in Jesus Christ.


    Ýsa Mesih' te Tanrý' nýn enkarnasyonundan daha þaþýrtýcý bir þey yoktur.

    2. (biology, anthropology) the evolutionary and intellectual development by which Homo sapiens sapiens came into being

    (biyoloji, antropoloji) evrimsel ve entelektüel geliþimiyle var olan modern insan ' Homo sapiens sapiens '

    Es gibt nichts Erstaunlicheres als die Menschwerdung vom Einzeller bis hin zum modernen Menschen.

    There is nothing more amazing than the development of man from unicellar organisms to modern human beings.


    Tek hücreli organizmalardan modern insana kadar insanýn geliþiminden daha þaþýrtýcý bir þey yoktur.

    Materyalist felsefenin duayenlerinden Georges Politzer, Felsefenin Baþlangýç Ýlkeleri ' Principes Elementaires de Philosophie /Philosophiae Principia Elementaria ' adlý eserinde ne diyordu_?

    "Doða bilimleri, yeryüzünün insanýn da, baþka herhangi bir canlý varlýðýn da varolmadýðý, varolamadýðý bir durumda da, varolduðunu kesin olarak doðrular. Organik madde, çok sonradan gelen bir olgudur, uzun bir evrimin ürünüdür."

    Engels der ki, Darwin, tüm doða ürünlerinin, baþlangýçta tekhücreli küçük tohumlarýn uzun bir geliþme sürecinin sonucu olduðunu, her þeyin kökeninde hücre bulunan uzun bir sürecin ürünü olduðunu ortaya koymuþtur.


    Nazi Diktatör, burada, Menschwerdung derken ' bazýlarýnýn sandýðý gibi ' Hristiyanlýk & Enkarnasyon' dan deðil, evrimsel ve entelektüel geliþimiyle var olan modern insandan bahsetmektedir.


    ;................................................. .................................................. ..........................................


    Erst benützte er das Bürgertum als Sturmbock gegen die feudale Welt, nun den Arbeiter gegen die bürgerliche. Wußte er aber einst im Schatten des Bürgertums sich die bürgerlichen Rechte zu erschleichen, so hofft er nun, im Kampfe des Arbeiters ums Dasein, den Weg zur eigenen Herrschaft zu finden.

    ' Yahudi ' ilk olarak, feodal dünyaya karþý, burjuvaziyi bir þahmerdan olarak kullanmýþtý, þimdi de burjuvaziye karþý iþçi sýnýfýný kullanmaktadýr. Vaktiyle, burjuvazinin gölgesinde sivil hukuku nasýl elde etmiþse, bugün de iþçinin varoluþ mücadelesinde kendi tahakkümüne giden yolu bulmayý ummaktadýr.


    Ich glaube, die erste Frage eigentlich zur Genüge beantwortet zu haben. Wie die Dinge heute liegen, können meiner Überzeugung nach die Gewerkschaften gar nicht entbehrt werden. Im Gegenteil, sie gehören zu den wichtigsten Einrichtungen des wirtschaftlichen Lebens der Nation. Ihre Bedeutung liegt aber nicht nur auf sozialpolitischem Gebiet, sondern noch viel mehr auf einem allgemeinen nationalpolitischen. Denn ein Volk, dessen breite Masse durch eine richtige Gewerkschaftsbewegung die Befriedigung ihrer Lebensbedürfnisse, zugleich aber auch eine Erziehung erhält, wird dadurch eine außerordentliche Stärkung seiner gesamten Widerstandskraft im Daseinskampf erlangen.

    Ýlk soruya yeterince cevap verdiðime inanýyorum. Halihazýrda, sendikalardan vazgeçemeyeceðimize ikna oldum. Aksine, milletin ekonomik yaþamýnýn en önemli kurumlarý arasýndadýrlar. Onlarýn önemi, yalnýzca sosyal politika alanýnda deðil, genel olarak ulusal politik konularda da daha çok yer almaktadýr. Halkýn büyük kütleleri, doðru bir sendikal hareket aracýlýðýyla, yaþamýn gerekliliklerinin tatmin edildiðini gördükleri ve bununla birlikte bir çeþit eðitim de aldýklarý zaman, tüm milletin varoluþ mücadelesi için direniþ gücü, muazzam bir þekilde güçlendirilecektir.


    Die Wirtschaft ist dabei nur eines der vielen Hilfsmittel, die zur Erreichung dieses Zieles eben erforderlich sind. Sie ist aber niemals Ursache oder Zweck eines Staates, sofern eben dieser nicht von vornherein auf falscher, weil unnatürlicher Grundlage beruht. Nur so ist es erklärlich, daß der Staat als solcher nicht einmal eine territoriale Begrenzung als Voraussetzung zu haben braucht. Es wird dies nur bei den Völkern vonnöten sein, die aus sich selbst heraus die Ernährung der Artgenossen sicherstellen wollen, also durch eigene Arbeit den Kampf mit dem Dasein auszufechten bereit sind.

    Ekonomi, bu hedefe ulaþmak için gereken birçok araçtan sadece biridir. Ancak, baþlangýçtan yanlýþ, doðal olmayan bir temelden yola çýkmadýkça, asla bir devletin ereði ya da sebebi deðildir. Ancak bu þekilde, devletin, böyle bir önkoþul olarak bölgesel bir sýnýrlamaya ihtiyaç duymayacaðý açýklanabilir. Bu, yalnýzca kendi baþlarýna, kendi özgüllerinin beslenmesini, yani kendi emeði yoluyla varoluþ mücadelesi için savaþmaya hazýr olduklarýný temin etmek isteyenler için gerekli olacaktýr.


    In Erkenntnis dieser Folgen ist es nicht zufällig in erster Linie immer der Jude, der solche todgefährlichen Gedankengänge in unser Volk hineinzupflanzen versucht und versteht. Er kennt seine Pappenheimer nur zu gut, um nicht zu wissen, daß sie dankbar jedem spanischen Schatzschwindler zum Opfer fallen, der ihnen weiszumachen versteht, daß das Mittel gefunden wäre, der Natur ein Schnippchen zu schlagen, den harten, unerbittlichen Kampf ums Dasein überflüssig zu machen, um an seiner Stelle bald durch Arbeit, manchmal auch schon durch bloßes Nichtstun, je nachdem "wie's trefft", zum Herrn des Planeten aufzusteigen.

    Bu sonuçlarý nazarý itibara alarak, halkýmýza böylesine tehlikeli düþünce biçimlerini ekmek için çabalayan ve muvaffak olanlarýn, öncelikli olarak Yahudi olmasý bir tesadüf deðildir. ' Yahudi ', müþterilerinin, doðanýn amansýz varoluþ mücadelesini, kimi zaman çalýþmayla, kimi zaman da hiçbir iþ yapmadan þeylerin nasýl ortaya çýktýðý ile baðlantýlý olarak hiçbir þey yapmadan, gereksiz kýlmak ve gezegenin efendisi olmak için, doðaya biraz hile yapmanýn bir yolunu bulduðunu düþünmelerini saðlayan herhangi bir deðersiz þey satýcýsý tarafýndan, kendilerinin dolandýrýldýklarýný fark ettirtmemeyi ve kendisine de minnettar olduklarýný çok iyi bilir.


    Die Religion wird lächerlich gemacht, Sitte und Moral als überlebt hingestellt, so lange, bis die letzten Stützen eines Volkstums im Kampfe um das Dasein auf dieser Welt gefallen sind.

    Nihayet ' Yahudi ', dini ve ahlaký, gülünç ve basit bir hale sokar, örf ve adetleri ölü, modasý geçmiþ ve köhnemiþ þeyler olarak gösterir, böylece bir milletin hayatý uðruna mücadele edeceði son dayanaklarýný da ortadan kaldýrýr.


    Die Propaganda war im Kriege ein Mittel zum Zweck, dieser aber war der Kampf um das Dasein des deutschen Volkes, und somit konnte die Propaganda auch nur von den hierfür gültigen Grundsätzen aus betrachtet werden.

    Propaganda, savaþta bir amaç için araçtý, ancak bu, Alman halkýnýn varoluþ mücadelesiydi ve bu nedenle propaganda, sadece bu amaç için geçerli olan ilkeler temelinde deðerlendirilebilirdi.


    Denn in dem einen Fall ist für diese schwachen Geister der Staat sowohl als die Staatsautorität schon der Zweck an sich, im anderen aber nur die gewaltige Waffe im Dienste des großen ewigen Lebenskampfes um das Dasein, eine Waffe, der sich jeder zu fügen hat, weil sie nicht formal mechanisch ist, sondern Ausdruck eines gemeinsamen Willens zur Lebenserhaltung.

    Bu zayýf zihinler için Devlet ve Devletin otoritesi bir amaçtan baþka bir þey deðildir, bizim için ise, varoluþ için büyük ve sonsuz yaþam mücadelesinin hizmetinde etkili, herkesin benimsemesi gereken bir silahtýr, çünkü sadece resmi bir mekanizma deðildir, ancak, varoluþumuzun ortak iradesinin esas ifadesidir.



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    N.B.:

    ... im Kampfe um das Dasein... -> ... varoluþ mücadelesinde...

    ... des großen ewigen Lebenskampfes um das Dasein... -> ... varoluþ için büyük ve sonsuz yaþam mücadelesinin...

    Burada, din & devlet ve devlet otoritesi, varoluþ mücadelesi için gerekli bir dayanak, bir sütun olduðundan, varoluþ mücadelesinin asli, din & devlet ve devlet otoritesinin ise tali bir konumda olduðu aþikârdýr.

    Hülasa, Nazizm' de, din & ' her þeyin üstünde olan bir kurum olmasýna raðmen ' devlet ve devlet otoritesi, ancak ve sadece, ortak atalardan türeme hipotezinin özü varoluþ mücadesinin gerçekleþtirilmesi için bir araçtan baþka bir þey deðildir.


    ;................................................. .................................................. ..........................................





    _ Tatbikat ' exercitatio militaris ':

    Irklarýn varolma savaþýmý ' certamine vitae generum ' -> sosyal darwinizm ' darwinismus socialis ', hayat alaný ' [lebensraum | spatium vivendi | geo-darwinismus] ', II. dünya savaþý ' [bellum orbis terrarum II | secundum bellum mundanum] '

    Nürnberg Yasalarý ' leges Norimberga ', Action T4, öjeni ' eugenica ', Getto ' Ghectum ', [temerküz | imha] kamplarý, e.g. KZ Auschwitz ' campi captivorum constipationis, exterminationes castra, e.g. Osviecimianorum castrorum carceralium ', gaz odalarý ' gasia conclavia ', holokost ' holocaustum ', jenosit ' genocidium '

    En uygunun hayatta kalmasý ' salvos aptissimum ' -> Irk eþitsizliði ' genus inaequalitas ', ayrýmcýlýk ' [opinio praeiudicata | praeiudicium | discriminatio] ', Irk iyileþtirme ' melioratio phylae ', zorunlu sterilizasyon ' sterilizatio coacticia '

    Kayýrýlmýþ Irklar ' genera fortunata ' -> Irkçýlýk ' [rassismus | phyletismus] ', [nordik | aryan | saf] ýrk ' phyle [nordica | ariana |pura] ', [ecnebi | Irk | Yahudi] düþmanlýðý ' xenophobia, odium Phyleticum, Antisemitismus '



    [Sözde] Theoria [Reducta] Eleþtirisi:

    Bay Dawkins, Yeryüzündeki En Büyük Gösteri: Evrimin Kanýtlarý ' The Greatest Show on Earth: The Evidence for Evolution /Spectaculum Grandissimum in Terra: Ad Evolutionem Evidentiam ':


    Hitler'in Darwin'den ilham aldýðýný söyleyen meþhur asýlsýz iddia kýsmen hem Hitler hem de Darwin'in herkesin yüzyýllardýr bildiði bir þeyden etkilendiði gerçeðinden kaynaklanýr: istenilen özellikler için hayvanlarý ýslah edebilirsiniz. Hitler herkesin bildiði bu bilgiyi insanlarda kullanmaya niyetlendi. Darwin niyetlenmedi. Darwin'in ilhamý onu çok daha ilginç ve orijinal bir doðrultuya yöneltti. Darwin'in büyük sezisi, herhangi bir seçici etmene ihtiyacýnýzýn olmadýðýydý: doða (hayatta kalma veya ayrýmcý üreme baþarýsý) seçici rolünü oynayabilirdi. Hitler'in "Sosyal Darwinciliði" (ýrklar arasýndaki mücadeleye olan inancý) aslýnda ziyadesiyle Darwincilik karþýtýdýr. Darwin için, var olma mücadelesi, bir türün içindeki bireyler arasýndaki bir mücadeleydi, türler, ýrklar veya diðer gruplar arasýndaki deðil. Darwin'in büyük kitabýnýn hatalý seçilmiþ ve talihsiz alt baþlýðý sizi aldatmasýn: Kayýrýlan ýrklarýn yaþam mücadelesinde korunmasý. Metnin kendisinden, Darwin'in ýrký "ortak bir soy veya kökenle birbirine baðlý insan, hayvan veya bitki grubu" anlamýnda kullanmadýðý fazlasýyla açýktýr (Oxford Ýngilizce Sözlüðü, taným 6.1). Darwin daha ziyade Oxford Ýngilizce Sözlüðü'ndeki 6.II tanýmýný kastetmiþtir: "bazý ortak özellik veya özellikleri olan insan, hayvan veya þeyler grubu veya sýnýfý". Anlam 6.II'ye güzel bir örnek "(coðrafi ýrklarýndan baðýmsýz olarak) mavi gözlü tüm bireylerdir." Modern genetiðin teknik jargonunda (ki bu Darwin'in kullanabileceði bir þey deðildi) bizler Darwin'in alt baþlýðýndaki "ýrký', "belli bir alele sahip olan tüm bireyler" olarak ifade ederiz. Darwinci var olma mücadelesini birey gruplarý arasýndaki mücadele olarak yorumlama hatasý (sözde "grup seçilimi" mantýk hatasý) ne yazýk ki Hitler ýrkçýlýðýyla sýnýrlý kalmamýþtýr. Bu hata Darwinciliðin amatörce yanlýþ yorumlamalarýnda, hatta bunu çok iyi bilmesi gereken profesyonel biyologlar arasýnda bile sýk sýk yeniden yüzeye çýkmaktadýr.


    Soru: Bay Dawkins' e göre, bay Darwin' in, Irk tanýmý hangisidir_?

    Irk " 6.I ":

    ortak bir soy veya kökenle birbirine baðlý insan, hayvan veya bitki grubu " tümel "

    Irk " 6.II ":

    bazý ortak özellik veya özellikleri olan insan, hayvan veya þeyler grubu veya sýnýfý " tikel "

    Yanýt:

    6.II : )

    Daha önceden de defalarca tanýtladýðýmýz gibi, ortak atalardan türeme hipotezinin hiçbir tanýmý veya önermesi tikel o l a m a z.

    Nazizm' in veya Nazi Diktatör' ün bu denli zayýf önermeler üzerinden Darwincilik karþýtý olduðu ileri sürülemez, þöyle ki:

    Ortak atalardan türeme hipotezinde, insan, alelade [hiçbir ek özelliði olmayan] bir hayvan türüdür ve alt türlere ve I r k l a r a ve formlara dek bölünmüþtür ki, [a þ a ð ý | ü s t ü n] insanlar arasýndaki " var olma mücadelesi ", hem bir ' tür ' içindeki ' bireyler ' arasýnda hem de " türler, ýrklar veya diðer gruplar arasýndaki " mücadeledir.

    Tanýt:

    The Descent of Man:

    The taste for the beautiful, at least as far as female beauty is concerned, is not of a special nature in the human mind; for it differs widely in the different races of man, and is not quite the same even in the different nations of the same race. Judging from the hideous ornaments, and the equally hideous music admired by most savages, it might be urged that their æsthetic faculty was not so highly developed as in certain animals, for instance, as in birds. Obviously no animal would be capable of admiring such scenes as the heavens at night, a beautiful landscape, or refined music; but such high tastes are acquired through culture, and depend on complex associations; they are not enjoyed by barbarians or by uneducated persons.

    Güzelden hoþlanma, hiç deðilse kadýn güzelliði ile ilgili olduðu ölçüde, özel bir nitelik göstermemektedir; çünkü farklý insan ýrklarýnda büyük ölçüde farklýdýr, ve ayný ýrktan olan farklý uluslarda bile tümü ile ayný deðildir. Yabanýl insanlarýn pek çoðunun hayran olduðu çirkin bezekler, ve ayný ölçüde çirkin müzik dikkate alýnýrsa, onlarýn estetik yetisinin belirli hayvanlardaki kadar, örneðin kuþlardaki kadar çok geliþmemiþ olduðu ileri sürülebilir. Yýldýzlý bir gökyüzü, güzel bir kýr görünüþü gibi sahnelere, ya da incelmiþ müziðe hiç bir hayvanýn hayran kalamayacaðý besbellidir; böyle yüksek duygular kültürle kazanýlýr ve karmaþýk çaðrýþýmlara baðlýdýr. Barbarlar ya da eðitilmemiþ kimseler, onlarýn güzelliðine varmaz.

    Charles Darwin' in Hayatý ve Mektuplarý ' Life and Letters of Charles Darwin /Vita et Epistulae Caroli Darwinii ':

    Lastly, I could show fight on natural selection having done and doing more for the progress of civilization than you seem inclined to admit. Remember what risk the nations of Europe ran, not so many centuries ago of being overwhelmed by the Turks, and how ridiculous such an idea now is ! The more civilized so-called Caucasian races have beaten the Turkish hollow in the struggle for existence. Looking to the world at no very distant date, what an endless number of the lower races will have been eliminated by the higher civilized races throughout the world.

    Doðal seçilim esnasýnda gerçekleþen mücadelenin, uygarlýðýn geliþmesine katkýsýnýn, sizin kabul etmeye yanaþtýðýnýzdan daha fazla olduðunu ve olmaya da devam ettiðini ispat edebilirim. Avrupa milletlerinin daha birkaç yüzyýl önce Türklerin karþýsýnda duramadýklarýný hatýrlayýn, oysa þimdi bunun fikri bile gülünç geliyor! Beyaz ýrklar olarak bilinen daha medeni ýrklar, varoluþ mücadelesinde Türkleri hezimete uðrattýlar. Çok da uzak olmayan bir geleceðe baktýðýmýzda, kimbilir daha hangi aþaðý ýrklar dünyanýn dört bir yanýnda daha yüksek medeni ýrklar tarafýndan elimine edilecekler.





    Dipnotun, öz hariç, bir kýsmý ' Darwincilik karþýtlýðý, Darwin'in büyük kitabýnýn hatalý seçilmiþ ve talihsiz alt baþlýðý ' zorlamalýdýr, bir kýsmý ' Darwin'in [ilhamý, sezisi, niyeti], istenilen özellikler için hayvanlarýn ýslah edilip edilemeyeceði, seçici etmene ihtiyaç olup olmadýðý ' önemsiz, bir kýsmý ' Oxford Ýngilizce Sözlüðü, genetiðin teknik jargonu ' gereksiz, geri kalaný da geçersizdir, ki gereksiz, önemsiz ve zorlamalý bölümler atýldýðýnda, öz þudur, ki enteresandýr ki, 33 yýllýk eserlerinin ' Gen Bencildir, 1976 - Yeryüzündeki En Büyük Gösteri: Evrimin Kanýtlarý, 2009 ' hemen tümünde, bu sav, tutkuyla da savunulmuþtur:

    Darwinci var olma mücadelesini birey gruplarý arasýndaki mücadele olarak yorumlama hatasý (sözde "grup seçilimi" mantýk hatasý) ne yazýk ki Hitler ýrkçýlýðýyla sýnýrlý kalmamýþtýr. Bu hata Darwinciliðin amatörce yanlýþ yorumlamalarýnda, hatta bunu çok iyi bilmesi gereken profesyonel biyologlar arasýnda bile sýk sýk yeniden yüzeye çýkmaktadýr.

    Ne yazýk ki, bu sav, ne mantýklýdýr ne tutarlýdýr ne geçerlidir ne de doðrudur, ki h ü k ü m s ü z d ü r. Neden_?


    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, III. Bölüm., Varoluþ Mücadelesi.' nde ' On the Origin of Species, Chap. III., Struggle For Existence. /De Origine Specierum, Cap. III., Certamine Vitae.' ne diyordu_?

    Struggle for life most severe between individuals and varieties of the same species; often severe between species of the same genus

    En zorlu yaþama savaþý ayný türün çeþitleri ve bireyleri arasýndadýr; ayný cinsin türleri arasýndaysa çoðu kez zorludur: Certamen vitae severissimae inter individua et varietates eiusdem speciei; saepe severae inter species eiusdem generis '

    Ergo, bay Darwin' e göre, varoluþ mücadesi, felsefi olarak, tümellerin -universalium- ' türlerin, i.e., species in categoriis taxonomicis ' tikelleri -particularia- ' alt tür, varyete [ýrk], alt varyete, form [tip] ve alt formlarý, i.e., subspecies, varietas, subvarietas, forma, subforma in categoriis taxonomicis ' ve tekilleri -individua- ' fertleri ' arasýnda en zorlu, üst tümelin -superuniversalis- ' cinsin, i.e., genus in categoriis taxonomicis ', tümelleri -universalia- ' türleri, i.e., species in categoriis taxonomicis ' arasýnda da zorludur.

    Bay Dawkins, Bir Þeytanýn Papazý ' A Devil's Chaplain /Diaboli Unius Cappellanus ':

    Here is T. H., in his Romanes Lecture in Oxford in 1893, on 'Evolution and Ethics':

    Let us understand, once for all, that the ethical progress of society depends, not on imitating the cosmic process, still less in running away from it, but in combating it.

    That is G. C. Williams's recommendation today, and it is mine. I hear the bleak sermon of the Devil's Chaplain as a call to arms. As an academic scientist I am a passionate Darwinian, believing that natural selection is, if not the only driving force in evolution, certainly the only known force capable of producing the illusion of purpose which so strikes all who contemplate nature. But at the same time as I support Darwinism as a scientist, I am a passionate anti-Darwinian when it comes to politics and how we should conduct our human affairs.


    Ýþte 1893'de Oxford'da 'Evrim ve Ahlak' üzerine verdiði Romanas Lecture'la T.H.. [Huxley]

    Ýlk ve son kez anlamalýyýz ki toplumun ahlaki geliþimi, kozmik süreci taklit etmeye deðil, ondan uzaklaþmak þöyle dursun onunla savaþmaya baðlýdýr.

    Bu G. C. Williams'ýn günümüzdeki tavsiyesidir, ve benim de. Þeytan'ýn Papazý'nýn kasvetli vaazýný savaþ çaðrýsý olarak duyuyorum. Akademik bir bilim insaný olarak tutkulu bir Darwinciyim. Doðal seçilimin, (eðer evrimin tek baþýna itici gücü deðilse bile) doðayý düþünen herkesin gözüne iliþen amaç yanýlsamasýný üretebilecek kesinlikle bilinen tek kuvvet olduðuna inanýyorum. Bir bilim adamý olarak Darwinciliði desteklemekle birlikte, konu politikaya ve insani meselelerimizi nasýl idare etmemiz gerektiðine geldiðinde hararetli bir anti-Darwinci olurum.


    Bay Gould, Ýnsanýn Yanlýþ Ölçümü ' The Mismeasure of Man /Mensura Falsa Hominis ':

    We are inextricably part of nature, but human uniqueness is not negated thereby. "Nothing but" an animal is as fallacious a statement as "created in God's own image." It is not mere hubris to argue that Homo sapiens is special in some sense-for each species is unique in its own way; shall we judge among the dance of the bees, the song of the humpback whale, and human intelligence?

    Bizler doðanýn ayrýlmaz bir parçasýyýz, ama insanýn benzersizliði buradan hareketle reddedilemez. Ýnsanýn "hayvandan baþka bir þey olmamasý", "Tanrý'nýn suretinde yaratýlmýþ olmasý" kadar yanýltýcý bir ifadedir. Homo sapiens'in bir anlamda özel olduðunu savunmak sadece kibir taslamaktan ibaret deðildir, çünkü her tür kendi özgüllüðüyle benzersizdir, arýlarýn dansý, kambur balinanýn þarkýsý ve insanýn zekasý arasýnda bir yargýya varmamýz mý gerekiyor?


    Ne var ki indirgemeci ortak atalardan türeme hipotezine ' reductionisticus Darwinismus ', karþý sunulan benzeri [sözde] tanýtlarýn da istisnasýz tümü, içler acýsýdýr, þöyle ki:

    Doðal seçilimin, (eðer evrimin tek baþýna itici gücü deðilse bile) doðayý düþünen herkesin gözüne iliþen amaç yanýlsamasýný üretebilecek kesinlikle bilinen tek kuvvet olduðuna inanýyorum.

    Hâlihazýrda, ' her nedense ', ortak atalardan türeme hipotezinin özü varoluþ mücadelesinden hiç bahsedilmeksizin mekanizmasý doðal seleksiyon çok ýsrarlý bir þekilde vurgulanýr, þöyle ki:

    Doðal seçilim, bir evrim mekanizmasýdýr ' selectio naturalis evolutionis mechanismus est ', doðal seçilim, evrimi yönlendiren temel mekanizmadýr ' naturalis lectio est primaria mechanismus evolutionem impellens ', doðal seçilim, türlerin nicelik ve soy bakýmýndan doðal evrimini etkileyen en önemli mekanizmalardan biridir ' selectio naturalis est unus e mechanismis magni momenti quibus naturalis specierum evolutio numero et genere efficitur ',...


    Materyalist felsefenin teorisyenlerinden Karl Marx, 18 Haziran 1862' de, Engels' e yazdýðý bir mektupta ne diyordu_? ' Marx-Engels Seçme Yazýþmalar /Ausgewählte Briefe /Correspondentiae Selectae '

    Mit dem Darwin, den ich wieder angesehn, amüsiert mich, daß er sagt, er wende die „Malthussche“ Theorie auch auf Pflanzen und Tiere an, als ob bei Herrn Malthus der Witz nicht darin bestände, daß sie nicht auf Pflanzen und Tiere, sondern nur auf Menschen – mit der geometrischen Progression – angewandt wird im Gegensatz zu Pflanzen und Tieren. Es ist merkwürdig, wie Darwin unter Bestien und Pflanzen seine englische Gesellschaft mit ihrer Teilung der Arbeit, Konkurrenz, Aufschluß neuer Märkte, »Erfindungen« und Malthusschern »Kampf ums Dasein« wiedererkennt. Es ist [Thomas] Hobbes' bellum omnium contra omnes, und es erinnert an Hegel in der »Phänomenologie«, wo die bürgerliche Gesellschaft als »geistiges Tierreich«, während bei Darwin das Tierreich als bürgerliche Gesellschaft figuriert.

    Darwin'i yeniden gözden geçirdim; "maltusçu" kuramý bitkilerle hayvanlara da uyguladýðýný söyleyerek beni çok eðlendiriyor; sanki bay Malthus'ta -ve geometrik artýþ dizisinde- [tüm] sorun, kuramýn bitkilerle hayvanlara deðil de yalnýzca insanlara uygulanmasýymýþ gibi... Darwin'in hayvanlarla bitkiler arasýnda, iþbölümüyle, rekabetiyle, yeni pazarlar açýþýyla, "icatlarýyla" ve maltusçu "varolma savaþýmý''yla kendi Ýngiliz toplumunu bulup görmesi çok dikkate deðer birþey. Bu Hobbes'un 'bellum omnium contra omnes'idir: bir de insana, Hegel'in Phanomenologie'sini anýmsatýyor; sivil toplum orada "ruhsal hayvanlar alemi" diye tanýmlanýrken, Darwin'de hayvanlar alemi sivil toplum olarak beliriyor...


    Materyalist felsefenin gözüpek savunucularýndan Friedrich Engels, Doðanýn Diyalektiði ' Dialektik der Natur /Dialectico Naturae ' adlý eserinde ne diyordu_?

    Struggle for life. Bis auf Darwin von seinen jetzigen Anhängern grade das harmonische Zusammenwirken der organischen Natur hervorgehoben, wie das Pflanzenreich den Tieren Nahrung und Sauerstoff liefert, und diese den Pflanzen Dünger und Ammoniak und Kohlensäure. Kaum war Darwin anerkannt, so sehen dieselben Leute überall nur Kampf. Beide Auffassungen innerhalb enger Grenzen berechtigt, aber beide gleich einseitig und borniert. Die Wechselwirkung toter Naturkörper schließt Harmonie und Kollision, die lebender bewußtes und unbewußtes Zusammenwirken wie bewußten und unbewußten Kampf ein. Es ist also schon in der Natur nicht erlaubt, den einseitigen »Kampf« allein auf die Fahne zu schreiben. Aber ganz kindisch ist es, den ganzen mannigfaltigen Reichtum der geschichtlichen Ent- und Verwicklung unter die magre und einseitige Phrase »Kampf ums Dasein« subsumieren zu wollen. Man sagt damit weniger als nichts.

    Die ganze Darwinsche Lehre vom Kampf ums Dasein ist einfach die Übertragung der Hobbesschen Lehre vom bellum omnium contra omnes und der bürgerlichen ökonomischen von der Konkurrenz, sowie der Malthusschen Bevölkerungstheorie aus der Gesellschaft in die belebte Natur. Nachdem man dies Kunststück fertiggebracht (dessen unbedingte Berechtigung, besonders was die Malthussche Lehre angeht, noch sehr fraglich), ist es sehr leicht, diese Lehren aus der Naturgeschichte wieder in die Geschichte der Gesellschaft zurückzuübertragen, und eine gar zu starke Naivität, zu behaupten, man habe damit diese Behauptungen als ewige Naturgesetze der Gesellschaft nachgewiesen.


    Yaþam savaþýmý: Bugünkü yandaþlarýnýn da belirttiði gibi, Darwin'e kadar önemli olan, organik doðanýn uyumlu iþleyiþi, bitki dünyasýnýn hayvanlara yiyecek ve oksijeni nasýl saðladýðý, hayvanlarýn da onlara gübre, amonyak ve karbonik asidi nasýl saðladýðý noktasýydý. Bu ayný kiþiler, her yerde savaþýmdan baþka bir þey görmezden önce, Darwin hemen hiç kabul edilmiyordu. Her iki görüþ dar sýnýrlar içinde haklýdýr, ama her ikisi de ayný ölçüde tekyanlý ve önyargýlýdýr. Cansýz doða cisimlerinin karþýlýklý etkisi, uyumluluðu ve çatýþmayý, bilinçli ve bilinçsiz savaþýmý olduðu kadar, canlý cisimlerin bilinçli ve bilinçsiz iþbirliðini de içine alýr. Demek ki, doða bakýmýndan bile, yalnýzca tekyanlý "savaþýmý" bayrak yapmaya izin yoktur. Ama tarihsel evrimin ve karmaþýklýðýn tüm çeþitli zenginliðini "varolma savaþýmý" gibi zayýf ve tekyanlý bir deyim altýnda toplamaya kalkýþmak, çok çocukça bir þeydir. Bu, hiç bir þey söylemez.

    Varolma savaþýmý ile ilgili tüm Darwin teorisi, Hobbes'un bellum omnium contra omnes teorisini ve burjuva ekonomisinin rekabet teorisini, ayrýca Malthus'un nüfus teorisini toplumdan canlý doðaya aktarmaktan baþka bir þey deðildir. Bu marifetin tamamlanmasýndan sonra (bunun kayýtsýz þartsýz haklý olduðu, özellikle Malthus'un teorileri bakýmýndan henüz çok þüphelidir), bu teorileri doða tarihinden alýp tekrar toplum tarihine aktarmak çok kolaydýr ve böylece bu iddialarýn toplumun ölümsüz doðal yasalarý olduðunun tanýtlandýðýný ileri sürmek çok daha fazla bir bönlüktür.

    Materyalist felsefenin önde gelenleri, þu meþhur doðal seçilimden, niçin, hiç bahsetmemektedir_?


    Bay Darwin' in eserinin adý nedir_? ' Ne hatalý seçilmiþtir ne de alt baþlýðý talihsizdir, bilakis bilinçli bir þekilde seçilmiþtir '

    On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life


    Bu önerme, or ' V ' baðlacý aracýlýðýyla, iki önermeden müteþekkildir.

    On the Origin of Species by Means of Natural Selection " Türlerin Kökeni, Doðal Seleksiyon Yoluyla "

    On the Origin of Species by Means of the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life " Türlerin Kökeni, Yaþam Mücadelesinde Kayýrýlmýþ Irklarýn Korunmasý Yoluyla "


    Or baðlacýnýn hangi manada olduðu anlaþýlamazsa, [önerme] anlaþýlamaz. Sözün kýsasý, þu önermenin doðruluðu zorunludur.

    Or; ya en fazla birinin doðruluðunu belirten bir baðlaçtýr ya da [eþ anlamlýlýk | eþitlik | birbiri yerine geçebilme | en az birinin doðruluðunu] belirten bir baðlaçtýr.

    Bu durumda önerme þu forma dönüþür ' ki doðruluðu yine zorunludur ':

    Or; ya ya da ya da veyadýr.

    Or; ya da olamaz, zira bu durumda, önermenin doðru olabilmesi için bileþenlerinden birinin doðru diðerinin yanlýþ olmasý zorunludur.

    O hâlde or baðlacý v e y a anlamýndadýr. Avami lisanda_? Ha Doðal Seleksiyon ha Yaþam Mücadelesi. : )


    Materyalist felsefenin gözüpek savunucularýndan Friedrich Engels, Maymundan Ýnsana Geçiþte Emeðin Rolü ' Anteil der Arbeit an der Menschwerdung des Affen /Pars Laboris in Transitu a Simia ad Hominem ' adlý eserinde ne diyordu_?

    Dem Kopf, der Entwicklung und Tätigkeit des Gehirns, wurde alles Verdienst an der rasch fortschreitenden Zivilisation zugeschrieben; die Menschen gewohnten sich daran, ihr Tun aus ihrem Denken zu erklären statt aus ihren Bedürfnissen (die dabei allerdings im Kopf sich widerspiegeln, zum Bewußtsein kommen) - und so entstand mit der Zeit jene idealistische Weltanschauung, die namentlich seit Untergang der antiken Welt die Köpfe beherrscht hat. Sie herrscht noch so sehr, daß selbst die materialistischsten Naturforscher der Darwinschen Schule sich noch keine klare Vorstellung von der Entstehung des Menschen machen köhnen, weil sie unter jenem ideologischen Einfluß die Rolle nicht erkennen, die die Arbeit dabei gespielt hat.

    Toplumun hýzlý geliþmesinin bütün kazançlarý zihne, beynin geliþmesine ve etkinliðine dayandýrýldý; insanlar, faaliyetlerini, gereksinmeleriyle açýklamak (gene de bunlar zihinde yansýr ve bilinçleþir) yerine, düþünceleriyle açýklamaya alýþtýlar. Böylece, zamanla, özellikle antik dünyanýn batýþýndan bu yana zihinleri etkilemiþ olan idealist dünya görüþü meydana geldi. Bu idealist dünya görüþü, insanlara hâlâ o kadar egemendir ki, darvinci okulun en materyalist doðabilimcileri bile insanýn kökeni konusunda hâlâ herhangi bir duru görüþ oluþturmaktan acizdirler, çünkü bu ideolojik etki altýnda, bu konuda emeðin oynadýðý rolü kavramýyorlar.






    Maymundan Ýnsana Geçiþte Emeðin Rolü, sentiocentrismus ' his merkezcilik ' ve biocentrismus' tan ' canlý merkezcilik ', Doðanýn Diyalektiði & Marx-Engels Seçme Yazýþmalar, [insani] Türcülük ' specismus ' ve insan merkezcilikten ' anthropocentrismus ' muzdariptir, ki ya çeliþik ya da karþýttýr.

    Benzer þekilde, bay Williams ve Dawkins' in söylemleri, þu eserlerdekilerle, ya çeliþik ya da karþýttýr, zira ne deniliyordu_?

    Olasýlýksýzlýk Daðýna Týrmanmak ' Climbing Mount Improbable /Ascensus Mons Improbabilis ':

    I was driving through the English countryside with my daughter Juliet, then aged six, and she pointed out some flowers by the wayside. I asked her what she thought wildflowers were for. She gave a rather thoughtful answer. 'Two things,' she said. 'To make the world pretty, and to help the bees make honey for us.' I was touched by this and sorry I had to tell her that it wasn't true.

    As the historian Sir Keith Thomas documents in his Man and the Natural World, this attitude pervaded medieval Christendom and it persists to this day.

    Another pious medieval writer thought that weeds were there to benefit us: it is good for our spirit to have to work hard pulling them up.

    Henry More, in 1653, believed that cattle and sheep had only been given life in the first place so as to keep their meat fresh 'till we shall have need to eat them'.

    The attitude that living things are placed here for our benefit still dominates our culture, even where its underpinnings have disappeared. We now need, for purposes of scientific understanding, to find a less human-centred view of the natural world. If wild animals and plants can be said to be put into the world for any purpose-and there is a respectable figure of speech by which they can-it surely is not for the benefit of humans. We must learn to see things through non-human eyes.


    Kýzým Juliet ile Ýngiltere kýrsalýndan arabayla geçiyorduk ve o zamanlar altý yaþýnda olan kýzým yol kenarýndaki bazý çiçekleri iþaret etti. Ona yaban çiçeklerinin ne iþe yaradýðýný düþündüðünü sordum. Oldukça düþünceli bir cevap verdi. "Ýki þeye yararlar," dedi. "Dünyayý güzel yapmaya ve arýlara bizim için bal üretirlerken yardýmcý olmaya." Bu cevap beni çok etkilemiþti ama ona bunun doðru olmadýðýný söylemek zorunda olduðum için de üzülmüþtüm.

    Tarihçi Sör Keith Thomas'ýn Ýnsan ve Doðal Dünya isimli kitabýnda belgelediði üzere, bu tavýr Ortaçað Hýristiyanlýk alemine yayýlmýþtýr ve günümüze dek de varlýðýný korumuþtur.

    Bir baþka dindar Ortaçað yazarý, tarlalardaki yabani otlarýn bizim iyiliðimiz için var olduklarýný düþünmüþtü: Onlarý ayýklayarak çok çalýþmak zorunda kalmak ruhumuza iyi geliyordu.

    1653'te Ýngiliz tarihçi Henry More, ineklere ve koyunlara "biz onlarý yeme ihtiyacý duyana kadar" etleri taze kalsýn diye can verildiðine inanýyordu.

    Diðer canlýlarýn bizim faydalanmamýz için buraya yerleþtirildikleri düþüncesi hala kültürümüze hakimdir, hatta onu destekleyen þeylerin artýk ortadan kalktýðý yerlerde bile. Bilimsel anlayýþ açýsýndan, çok daha az insan odaklý olan bir doðal dünya görüþüne ihtiyacýmýz var. Eðer vahþi hayvanlarýn ve bitkilerin dünyaya belirli bir amaç için koyulduklarý söylenebilecekse, bu amaç kesinlikle insanlarýn çýkarýna hizmet emek deðildir. Varlýklarý, insana ait olmayan gözlerle görmeyi öðrenmemiz gerekir.



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    N.B.:

    Teleologia est notio philosophiae, quae eventa ad finem refertur. Teleologia causalitate ad exitum, destinatum refertur, et origines operae Platonis et Aristotelis sunt. Etiam Immanuel Kantius aestheticam teleologiae cogitavit.

    Teleoloji, olaylarý bir sonla iliþkilendiren bir felsefe kavramýdýr. Teleolojik nedensellik, bir sonuca, bir varýþ noktasýna atýfta bulunur ve kökenleri Platon ve Aristoteles'in eserlerine dayanmaktadýr. Ayrýca Immanuel Kant, teleolojinin estetiðini de düþündü.

    Miss Juliet' in yanýtý Anthropocentrismus & Teleolojik Nedensellik' ten ' teleologia causalitate ' mütevellittir, ki Satan ' diabolus ' için Kutsal Su ' aqua sancta ' ne ise, ortak atalardan türeme hipotezi için de odur.


    ;................................................. .................................................. ..........................................


    Bir Þeytanýn Papazý ' A Devil's Chaplain /Diaboli Unius Cappellanus ':

    The speciesist assumption that lurks here is very simple. Humans are humans and gorillas are animals.

    But tie the label Homo sapiens even to a tiny piece of insensible, embryonic tissue, and its life suddenly leaps to infinite, uncomputable value.


    Burada gizli insan ýrkýnýn üstünlüðü (speciesist) varsayýmý çok basittir. Ýnsanlar insandýr ama goriller hayvandýr.

    Fakat minnacýk ve hissiz bir embriyonik dokuya Homo sapiens etiketi iliþtirildiðinde, hayatý birden bire sonsuz, hesaplanamaz bir deðere yükselir.


    Bir kez daha benzer þekilde, bay Gould' un söylemleri de ya çeliþik ya da karþýttýr, þöyle ki:

    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles' in Karþýtlýk Karesi ' translaticium contrarium quadratum ':

    Üst karþýt tümel önermeler ' [supra] contrarias propositiones universales: E & A ' birlikte doðru olamaz, ama birlikte yanlýþ olabilirler. Biri doðru ise, öbürü yanlýþtýr. Ne var ki, biri yanlýþ ise öbürünün doðru olmasý gerekmez.

    Çeliþik önermelerden de biri doðru ise diðeri yanlýþtýr, et vice versa.

    Bizler doðanýn ayrýlmaz bir parçasýyýz, ama insanýn benzersizliði buradan hareketle reddedilemez. Ýnsanýn "hayvandan baþka bir þey olmamasý", "Tanrý'nýn suretinde yaratýlmýþ olmasý" kadar yanýltýcý bir ifadedir.

    Her iki önerme de ' E & A ', kuþkusuzdur ki tümel önermelerdir.


    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Karþýt ise:

    E: Hiçbir insan hayvandan baþka bir þey deðildir, Hiçbir insan hayvan olmayan deðildir, &c.

    A: Her insan Tanrý suretinde yaratýlmýþtýr, Her insan hayvan olmayandýr, &c.

    Ortak atalardan türeme hipotezi; hem tasdiklenip hem de inkâr edilemez ' principium noncontradictionis ', ki tasdik edilirse ' affirmativus ', E doðru, A doðru deðil, inkâr edilirse ' negativus ' E doðru deðil, A doðrudur.

    Her iki önerme de birlikte yanlýþ o l a m a z, ki demek ki ayný anda yanýltýcý o l a m a z l a r.

    Çeliþik ise:

    ~E: Bazý insanlar hayvan olmayandýr

    ~A: Bazý insanlar hayvan olmayan deðildir.

    Ne ~E = A ne de ~A = E' dir, ki çeliþki, ki E & A çeliþik olamazlar.


    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Çeliþik ise:

    A: Her insan Tanrý suretinde yaratýlmýþtýr, Her insan hayvan olmayandýr, &c.

    ~A: Her insan Tanrý suretinde yaratýlmýþ deðildir, Her insan hayvan olmayan deðildir, &c.

    A doðru ise, ~A yanlýþtýr, et vice versa.

    Her iki önerme de birlikte yanlýþ o l a m a z, ki demek ki ayný anda yanýltýcý o l a m a z l a r.


    ;................................................. .................................................. ..........................................


    Homo sapiens'in bir anlamda özel olduðunu savunmak sadece kibir taslamaktan ibaret deðildir, çünkü her tür kendi özgüllüðüyle benzersizdir, arýlarýn dansý, kambur balinanýn þarkýsý ve insanýn zekasý arasýnda bir yargýya varmamýz mý gerekiyor?

    Bir yargýya varamýyorsak, Homo sapiens özel deðildir, ki deðilse de, insanýn "hayvandan baþka bir þey olmamasý" yanýltýcý bir ifade olamaz, ki çeliþki ' i.e. Niçin yanýltýcý bir ifade olsun ki_? '


    Atalarýn Hikâyesi: Yaþamýn Kökenine Yolculuk ' The Ancestor's Tale: A Pilgrimage to the Dawn of Life /Fabula Antecessorum: Peregrinatio ad Auroram Vitae '

    The common ancestor we share with them, Concestor 1, is our 250,000-greats-grandparent -an approximate guess this, of course, like the comparable estimates that I shall be making for other concestors.

    Onlarla ' þempanze & bonobo ' paylaþtýðýmýz ortak ata, Ortak Ata 1, 250.000'inci büyük-büyük ebeveynimizdir -elbette bu, diðer atalar için de yapacaðým benzer hesaplamalar gibi, yaklaþýk bir tahmindir.


    Kör Saatçi ' The Blind Watchmaker /Horologiarius Caecus '

    The last common ancestor of humans and chimps lived perhaps as recently as five million years ago, definitely more recently than the common ancestor of chimps and orang-utans, and perhaps 30 million years more recently than the common ancestor of chimps and monkeys.

    We animals are the most complicated things in the known universe.

    Zoologically speaking, lobsters are certainly not insects. They are animals, but then so are insects and so are we.


    Ýnsanlarla þempanzelerin en son ortak atasý beþ milyon yýl gibi kýsa bir süre önce yaþadý; bu, þempanzelerle orangutanlarýn ortak atasýnýn zamanýndan daha yakýndýr ve hatta þempanzelerle maymunlarýn ortak atalarýndan 30 milyon yýl öncedir.

    Biz hayvanlar, bilebildiðimiz evren içerisindeki en karmaþýk þeyleriz.

    Zooloji açýsýndan baktýðýmýzda, ýstakozlar kesinlikle böcek deðildir. Istakozlar hayvandýr, ama böcekler ve biz de hayvanýz.


    ESEB destekli bir platform ' olasýlýkla bay Gould' dan mülhem ' bir makalede ne diyordu_? " Ýnsan Zekasýnýn Evrimi: Neden Sadece Ýnsanýn Beyni Bu Kadar Evrimleþmiþtir? "

    Unutmayalým ki insanýn herhangi bir ek özelliði bulunmamaktadýr. Ýnsan da, belirli bir süredir doðada bulunan bir hayvan türüdür. Sadece yaþadýðý bölgenin özellikleri ve þartlarý sayesinde bu kombinasyon bir araya gelip, zekanýn evrimine yol açmýþtýr. Hiçbir canlý zeka evrimleþtireyim diye kendisini zorlamaz. Zekanýn abartýlmýþ versiyonlarýný aklýmýzdan atar ve bilimsel tanýmýyla olaya yaklaþýrsak, bu kadar büyütülecek bir durum olmadýðý, sýradan bir hayvan özelliði olduðu, sadece insanda, saydýðýmýz þartlar altýnda daha ileri gittiði görülebilecektir. Ancak bir pençeden, bir kanattan, bir yüzgeçten çok da üstün ya da farklý bir özellik deðildir. Sonuçta hayatta kalmaya ve üremeye katký saðlamýþtýr ve evrimleþmiþtir.

    Elhasýl ortak atalardan türeme hipotezine göre, insan, hayvan oðlu hayvandýr, hayvanlardan bir hayvandan baþka bir þey deðildir, ne þempanze ne de insan bir ortak atadan türemiþtir, ki bir hayvan türüdür " taksonomik kategorilerde Âlem ' Regnum in categoriis taxonomicis ': Animalia ' Hayvanlar ", ki demek ki [insani] Türcülük ' specismus ' ve insan merkezcilikten ' anthropocentrismus ' baðýmsýzdýr.



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    [Sözde] ortak atalardan türeme hipotezini savunan bazý platformlarca ' i.e., communarii Darwinistici ' ileri sürülen iddialarsa komediden farksýzdýr, ee.g.:

    _
    Victorya çaðýnda, race, [insani] ýrk' tan ziyade [nebati ve hayvani] tür anlamýna gelmekteydi. Türlerin Kökeni' nde de nebatat ve hayvanattan bahsedilmektedir, insandan d e ð i l.

    Bay Darwin' in eserinin adý nedir_? ' Ne hatalý seçilmiþtir ne de alt baþlýðý talihsizdir, bilakis bilinçli bir þekilde seçilmiþtir '

    Türlerin Kökeni, Doðal Seleksiyon veya Yaþam Mücadelesinde Kayýrýlmýþ Irklarýn Korunmasý Yoluyla

    Mademki öyle idi, niçin bir yerde " species " diðer yerde " races " demiþ idi_?

    Türlerin Kökeni' nin adý, niçin þöyle özel deðil de öyle genel idi_?

    [Nebatat ve Hayvanatta ya da Ýnsan olmayan] Türlerin Kökeni, Doðal Seleksiyon veya Yaþam Mücadelesinde Kayýrýlmýþ [Nebatat ve Hayvanatta ya da Ýnsan olmayan] Irklarýn Korunmasý Yoluyla

    _
    Bay Darwin, ince ruhlu, nazik, sevecen, dost canlýsý, siyahi hayraný, kölelik karþýtý bir liberaldir, ki demek ki Irkçý d e ð i l d i r.

    Bay Gould ve Dawkins' te dahil, ortak atalardan türeme hipotezinin önde gelenleri, bay Darwin' in Irkçý olduðunu belirtirler ve haklýdýrlar, zira o devirlerde Irkçýlýk, bilimsel bir gerçeklikti. Dahasý, önemli olan söylem deðil, hipotezlerdeki özdür, öz. Meselâ, þu söylemleri ele alalým:

    Entelektüelliðin ve zekanýn liyakat sorununa gelince, ben "her siyah bir budaladýr" argümanýný kullanmayý kesinlikle reddediyorum. (Siyahlar hakkýnda þimdiye kadar verilmiþ en sert yargý, eþitlik doktrininin öncülerinin birinden geliyor. Franklin, siyahý "mümkün olduðunca çok yiyip az çalýþan bir hayvan" olarak tanýmlar.)

    Ýzole gruplar birbirine karýþmaya ve tek bir halk olmaya baþlar baþlamaz, büyürler ve uygarlaþýrlar ve bunlarýn biri diðerini yararlý bulduðu için bunlar birbirlerine daha olumlu bir gözle bakarlar.

    Üç büyük türün her birine eþit derecede yabancý olan sanatsal deha, ancak siyah ve beyazýn evliliklerinden sonra ortaya çýkmýþtýr.

    Kan' a dayalý ' melezleþme karþýtý ' Irkçýlýk savunucusu ' rassisticus ' tarafýndan söylenemeyecek söylemler deðil mi_? Her hâlde.

    Ne var ki, bu pasajlar, Arthur de Gobineau' ya aittir. ' Ýnsan Irklarýnýn Eþitsizliði Üzerine Deneme: Essai sur l'inégalité des races humaines: Commentatio de Inaequalitate Gentium Humanarum. '

    Eski bir darbýmesel ne diyordu_?

    Þeytan bile Kutsal Kitap'tan alýntýlar yapar ' Even the Devil Quotes Scripture. ' : )


    _ Hitler Evrim Teorisine Deðil 'Akýllý Tasarým'a Ýnanýyordu

    Bak hele! Doðrusu enteresan. : )

    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Ý ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  3. #43
    Ç. R. Düzenleme
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    503

    Seviye: 40 
    Tecrübe: 1,794,809
    Sonraki Seviye: 2,111,327

    Beðenmiþ
    2,397
    Beðenilmiþ
    2,050
    Adý Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiði
    0 Konu
    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, Doðal Seleksiyon veya Yaþam Mücadelesinde Kayýrýlmýþ Irklarýn Korunmasý Yoluyla, Giriþ' te ne diyordu_? ' On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life, Introduction. /De Origine Specierum per Selectionem Naturalem, sive Conservatio Generum Fortunatorum in Certamine Vitae, Introductio. '

    In the next chapter the Struggle for Existence amongst all organic beings throughout the world, which inevitably follows from their high geometrical powers of increase, will be treated of. This is the doctrine of Malthus, applied to the whole animal and vegetable kingdoms.

    Yeryüzündeki bütün organik varlýklar arasýnda geçen ve onlarýn büyük bir geometrik oranla çoðalmalarýný zorunlu kýlan Varoluþ Mücadelesi, sonraki bölümde incelenecektir. Bu, hayvanlar ve bitkiler aleminin tümüne uygulanmýþ Malthus öðretisidir. ' Malthusianae populationis doctrinae '

    ;................................................. .................................................. ..........................................

    N.B.:

    [Doðal] varoluþ mücadelesi, [Ortodoks] Darwinizm' in ' Ortak Atalardan Türeme Hipotezi: Descendentiae de Antecessoribus Communibus Hypotheticis ' esaslý hipotezlerindendir ve tek kelimeyle özüdür ' sic naturalis pugna de existentia fit, quae vulgo Darwinismus nuncupatur; dolayýsýyla doðal bir varoluþ mücadelesine yaygýn olarak Darwinizm denilir ', zira zarif bir mantýksal tanýtý da vardýr, ki demek ki çürütülmesi oldukça müþkül bir hipotezdir, þöyle ki:

    Popülasyon[lar], kontrol edilmediði takdirde geometrik olarak büyür, ancak zaman içinde sayý olarak sabit kalma eðilimindedir, ki öyleyse de [doðal] varoluþ mücadelesi [çýkarsanýr].

    Her ne kadar [Neo] Darwinizm' in önde gelenleri tarafýndan, sanki bir marifetmiþ gibi, [doðal] varoluþ mücadelesinden hiç bahsedilmeksizin mütemadiyen doðal seleksiyon vurgulansa da, doðal seleksiyon, enikonu bir baþýna bir mekanizma d e ð i l d i r, zira [doðal] varoluþ mücadelesine baðlýdýr, þöyle ki:

    P ' [Doðal] Varoluþ Mücadelesi ' -> Q ' Doðal Seleksiyon '

    Magni Momenti Notitia: P n e d e n, Q sonuçtur.

    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, XIV. Bölüm., Sonuç' ta ' On the Origin of Species, Chap. XIV., Conclusion. /De Origine Specierum, Cap. XIV., Conclusio. ' tümdengelimsel bir çýkarýmla bu önermeyi tanýtlamaktadýr, lakin en azýndan þu an için bunun nasýl çýkarsandýðýna girmeyeceðiz.

    Ayrýca " the Struggle for Existence amongst all organic beings throughout the world, which inevitably follows from their high geometrical powers of increase " önermesi, biraz köhnedir ve hâliyle de trajikomiktir, i.e., fonksiyon, illaki geometrik olacak diye bir þey yoktur, birinci ve ikinci türevi pozitif ' ∂f(z) /∂t & ∂²f(z) /∂t² > 0 ' konveks herhangi bir fonksiyon olabilir.

    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, III. Bölüm., Varoluþ Mücadelesi., Yüksek Artýþ Oraný' nda ne diyordu_? ' On the Origin of Species, Chap. III., Struggle for Existence., High Rates of Increase. /De Origine Specierum, Cap. III., Certamen Existentiae., Ratum Summum Incrementi. '

    The elephant is reckoned to be the slowest breeder of all known animals, and I have taken some pains to estimate its probable minimum rate of natural increase: it will be under the mark to assume that it breeds when thirty years old, and goes on breeding till ninety years old, bringing forth three pair of young in this interval; if this be so, at the end of the fifth century there would be alive fifteen million elephants, descended from the first pair.

    Fil, bilinen hayvanlarýn en yavaþ üreyeni sayýlýr, ve ben, filin doðal üreme oranýnýn olasý minimumunu hesaplamak için biraz uðraþtým: filin otuz yaþýnda doðurmaya baþladýðý ve doksan yaþýna kadar doðurarak üç çift verdiði güvenle kabul edilebilir; durum böyle olsaydý, beþinci yüzyýlýn sonunda ilk çiftin soyundan olan fillerin sayýsý, on beþ milyonu bulurdu.

    _ Fil çifti 30 yaþýndan 90 yaþýna kadar üç çift doðurur ve ölür. 90 yýl aralýðý, 3 otuzluk dilim olarak düþünülebilir ve problemin genel þartlarý açýsýndan da herhangi bir deðiþiklik olmaz.

    _ Fil çifti; ilk aralýkta ' 0. yýlda ' etkisiz olduðundan tek çift. sonraki aralýkta ' 30. yýlda ', ilk çift doðar, bir sonraki aralýkta ' 60. yýlda ', ilk çiftler doðar, &c.

    Tablo problemi özetler. ' * doðurduktan sonra ölen fil, ** önceki evrede ölmüþ fil,... sayýsal indislerde o fil çiftinin yaþýdýr. '


    0 ......... 30 ........ 60 .......... 90 ........... 120 ............ 150

    F0 ....... [F30] ... [F60] ..... [F90]* .... [F120]** ... [F150]***
    ............ Fa0 ....... [Fa30] ... [Fa60] .... [Fa90]* ...... [Fa120]**
    ........................... Fb0 ........ [Fb30] .... [Fb60] ........ [Fb90]*
    ........................... Fc0 ........ [Fc30] .... [Fc60] ........ [Fc90]*
    ............................................ Fd0 ........ [Fd30] ........ [Fd60]
    ............................................ Fe0 ........ [Fe30] ........ [Fe60]
    ............................................ Ff0 ......... [Ff30] ........ [Ff60]
    ............................................ Fg0 ........ [Fg30] ........ [Fg60]
    .................................................. .......... Fh0 ............ [Fh30]
    .................................................. .......... Fý0 ............. [Fý30]
    .................................................. .......... Fi0 ............. [Fi30]
    .................................................. .......... Fj0 ............. [Fj30]
    .................................................. .......... Fk0 ............ [Fk30]
    .................................................. .......... Fl0 ............. [Fl30]
    .................................................. .......... Fm0 ........... [Fm30]
    .................................................. .............................. Fn0
    .................................................. .............................. Fp0
    .................................................. .............................. Fq0
    .................................................. .............................. Fr0
    .................................................. .............................. Fs0
    .................................................. .............................. Ft0
    .................................................. .............................. Fu0
    .................................................. .............................. Fü0
    .................................................. .............................. Fv0
    .................................................. .............................. Fw0
    .................................................. .............................. Fx0
    .................................................. .............................. Fy0
    .................................................. .............................. Fz0



    _ Her [otuz yýllýk] dönemde doðan fil çiftlerinin sayýsý aþaðýdaki dizidir.

    1, 1, 2, 4, 7, 13, . . .

    Bu dizi, sonraki terimi önceki üç teriminin toplamýndan oluþan bir dizidir ve teoride önceki ya da sonraki terim ya da terimlerine baðlý olan bu tip dizilere doðrusal indirgemeli dizi denir. Bu dizinin herhangi bir teriminin ne olduðunun bulunmasý için genel formülünün bulunmasý gereklidir, çünkü herhangi bir teriminin direkt olarak bulunmasý kolay deðildir.

    Dizinin herhangi bir terimi, kendisinden önceki üç terimin toplamýdýr, ki rekürsif baðýntý ve baþlangýç þartý da þudur.

    an = an-1 + an-2 + an-3

    a1 = 1, a2 = 1, a3 = 2, . . .


    Ne var ki n >> 1 için, an, terimlerine baðlý olduðundan, bulunmasý oldukça müþküldür. Bu yüzden de terimlerine baðlý olmayan bir formül bulunmalýdýr, ki bunun için de en iyi yöntemlerden birisi an = rⁿ þeklinde deðiþken deðiþtirilmesidir.

    rⁿ = (rⁿ /r) + (rⁿ /r²) + (rⁿ /r³)

    r ≠ 0, ±∞ olduðundan rⁿ parantezine alýnýp sadeleþtirildiðinde rekürsif baðýntý, kübik denkleme dönüþür.

    1 /r + 1 /r² + 1 /r³ = 1

    r³ — r² — r — 1 = 0

    r1 = 1.8392867552142

    r2, 3 = —0.4196433776071 ± 0.6062907292072 i


    ri = [19/27 + V33/9]¹/³

    rj = [19/27 — V33/9]¹/³


    r1 = (1/3) + ri + rj

    r2, 3 = (1/3) — (ri + rj) /2 ± (V3 /2) (ri — rj) i


    Rekürsif baðýntýnýn n. teriminin baþlangýç þartlarý altýnda bulunabilmesi için I1, I2, I3 sabit katsayýlarýyla çarpýlarak toplanýlmasý gerekir. Bu tip baðýntýlarýn n. terimlerinin bulunmasý için oluþturulan denklemin sabit katsayýlý diferansiyel denklemlerin çözüm fonksiyonlarýyla benzer olduðuna da dikkat edilmelidir.

    an = I1 an-1 + I2 an-2 + I3 an-3

    a1 = I1 r1 + I2 r2 + I3 r3 = 1

    a2 = I1 r1² + I2 r2² + I3 r3² = 1

    a3 = I1 r1³ + I2 r2³ + I3 r3³ = 2


    Köklerin her biri esas denklemi saðlar, ki öyleyse de,

    r³ — r² — r — 1 = 0

    (r1, r2, r3)³ = (r1, r2, r3)² + (r1, r2, r3) + 1


    elde edilir ve a3 denkleminde yerine konulup a2 ve a1 ile karþýlaþtýrýldýðýnda

    a3 = I1 (r1² + r1 + 1) + I2 (r2² + r2 + 1) + I3 (r3² + r3 + 1) = 2

    a3 = I1 r1² + I2 r2² + I3 r3² + I1 r1 + I2 r2 + I3 r3 + I1 + I2 + I3 = 2

    a3 = I1 + I2 + I3 + 2 = 2

    I1 + I2 + I3 = 0


    a3 yerine bu denklem kullanýlarak elde edilen denklem sistemi çözülür ve I1, I2, I3 bulunur.

    I1 + I2 + I3 = 0

    I1 r1 + I2 r2 + I3 r3 = 1

    I1 r1² + I2 r2² + I3 r3² = 1


    Ýlk denklem —r3 ve ardýndan —r3² ile çarpýlýp sýrasýyla diðer denklemlerle toplandýðýnda þu denklem elde edilir:

    I1 (r1 — r3) + I2 (r2 — r3) = 1

    I1 (r1² — r3²) + I2 (r2² — r3²) = 1


    Ýlk denklem —(r2 + r3) ile çarpýlýp diðeriyle toplandýðýnda I1 bulunur ve I1 herhangi birinde yerine konulduðunda I2 bulunur.

    I1 + I2 + I3 = 0 denkleminden de I3 bulunur.


    I1 = (1 — r2 — r3) /(r1 — r2) (r1 — r3)

    I2 = —(1 — r1 — r3) /(r1 — r2) (r2 — r3)

    I3 = (1 — r1 — r2) /(r1 — r3) (r2 — r3)



    _ Her [otuz yýllýk] dönemde ölen fil çiftlerinin sayýsý aþaðýdaki dizidir.

    0, 0, 0, 1, 1, 2, 4. . .

    u dizi, sonraki terimi önceki üç teriminin toplamýndan oluþan bir dizidir ve teoride önceki ya da sonraki terim ya da terimlerine baðlý olan bu tip dizilere doðrusal indirgemeli dizi denir. Bu dizinin herhangi bir teriminin ne olduðunun bulunmasý için genel formülünün bulunmasý gereklidir, çünkü herhangi bir teriminin direkt olarak bulunmasý kolay deðildir.

    Dizinin herhangi bir terimi, kendisinden önceki üç terimin toplamýdýr, ki rekürsif baðýntý ve baþlangýç þartý da þudur.

    bn = bn-1 + bn-2 + bn-3

    b2 = 0, b3 = 0, b4 = 1, . . .


    Ne var ki n >> 1 için, an, terimlerine baðlý olduðundan, bulunmasý oldukça müþküldür. Bu yüzden de terimlerine baðlý olmayan bir formül bulunmalýdýr, ki bunun için de en iyi yöntemlerden birisi an = rⁿ þeklinde deðiþken deðiþtirilmesidir.

    rⁿ = (rⁿ /r) + (rⁿ /r²) + (rⁿ /r³)

    r ≠ 0, ±∞ olduðundan rⁿ parantezine alýnýp sadeleþtirildiðinde rekürsif baðýntý, kübik denkleme dönüþür.

    1 /r + 1 /r² + 1 /r³ = 1

    r³ — r² — r — 1 = 0

    r1 = 1.8392867552142

    r2, 3 = —0.4196433776071 ± 0.6062907292072 i


    ri = [19/27 + V33/9]¹/³

    rj = [19/27 — V33/9]¹/³


    r1 = (1/3) + ri + rj

    r2, 3 = (1/3) — (ri + rj) /2 ± (V3 /2) (ri — rj) i


    Rekürsif baðýntýnýn n. teriminin baþlangýç þartlarý altýnda bulunabilmesi için J1, J2, J3 sabit katsayýlarýyla çarpýlarak toplanýlmasý gerekir. Bu tip baðýntýlarýn n. terimlerinin bulunmasý için oluþturulan denklemin sabit katsayýlý diferansiyel denklemlerin çözüm fonksiyonlarýyla benzer olduðuna da dikkat edilmelidir.

    bn = J1 bn-1 + J2 bn-2 + J3 bn-3

    b2 = J1 r1² + J2 r2² + J3 r3² = 0

    b3 = J1 r1³ + J2 r2³ + J3 r3³ = 0

    b4 = J1 r1 + J2 r2 + J3 r3 = 1


    Ýlk denklem —r3 ve ardýndan —r3² ile çarpýlýp sýrasýyla diðer denklemlerle toplandýðýnda þu denklem elde edilir:

    J1 r1² (r1 — r3) + J2 r2² (r2 — r3) = 0

    J1 r1² (r1² — r3²) + J2 r2² (r2² — r3²) = 1


    Ýlk denklem —(r2 + r3) ile çarpýlýp diðeriyle toplandýðýnda J1 bulunur ve J1 herhangi birinde yerine konulduðunda J2 bulunur.

    Herhangi bir denklemden de J3 bulunur.

    J1 = 1 /r1² (r1 — r2) (r1 — r3)

    J2 = —1 /r2² (r1 — r2) (r2 — r3)

    J3 = 1 /r3² (r1 — r3) (r2 — r3)


    ;................................................. .................................................. ..........................................

    RECORD: Darwin, C. R. 1869. [Letter] Origin of species [On reproductive potential of elephants]. Athenaeum no. 2174 (26 June): 861.

    ORIGIN OF SPECIES.

    Caerleon, North Wales, June 19, 1869.

    I am much obliged to your Correspondent1 of June 5 for having pointed out a great error in my 'Origin of Species,' on the possible rate of increase of the elephant. I inquired from the late Dr. Falconer with respect to the age of breeding, &c., and understated the data obtained from him, with the intention, vain as it has proved, of not exaggerating the result. Finding that the calculation was difficult, I applied to a good arithmetician; but he did not know any formula by which a result could easily be obtained; and he now informs me that I then applied to some Cambridge mathematician. Who this was I cannot remember, and therefore cannot find out how the error arose. From the many familiar instances of rapid geometrical increase, I confess that, if the answer had been thirty or sixty million elephants, I should not have felt much surprise; but I ought not to have relied so implicitly on my mathematical friend. I have misled your Correspondent by using language which implies that the elephant produces a pair of young at each birth; but the calculation by this assumption is rendered easier and the result but little different. A friend has extended your Correspondent's calculation to a further period of years. Commencing with a pair of elephants, at the age of thirty, and assuming that they would in each generation survive ten years after the last period of breeding—namely, when ninety years old—there would be, after a period of 750 to 760 years (instead of after 500 years, as I stated in 'The Origin of Species'), considerably more than fifteen million elephants alive, namely, 18,803,080. At the next succeeding period of 780 to 790 years there would be alive no less than 34,584,256 elephants.

    CHARLES DARWIN.

    1 Ponderer 1869. In Origin p. 64 Darwin wrote:

    The elephant is reckoned to be the slowest breeder of all known animals, and I have taken some pains to estimate its probable minimum rate of natural increase: it will be under the mark to assume that it breeds when thirty years old, and goes on breeding till ninety years old, bringing forth three pair of young in this interval; if this be so, at the end of the fifth century there would be alive fifteen million elephants, descended from the first pair.

    'Ponderer objected that there would be '85,524 elephants, less the number that would have died by reason of their age.' See Correspondence vol. 17, p. 274.

    'Ponderer's letter is given below:

    Darwins Elephants.—In the last edition of Mr. Darwin's 'Origin of Species,' he makes the following statement (chap, iii., page 74, line 18):— "The elephant is reckoned the slowest breeder of all known animals, and I have taken some pains to estimate its probable minimum state of natural increase. It will be under the mark to assume that it begins breeding when thirty years old, and goes on breeding till ninety years old, bringing forth three pair of young in this interval. If this be so, at the end of the fifth century there would be alive fifteen million elephants descended from the first pair." Perhaps some of your readers will be able to enlighten my dull intellect as to the process of reasoning by which this result is obtained. According to Mr. Darwin's theory, each pair brings forth a pair when it is thirty, when it is sixty, and when it is ninety. Hence if there be one pair in the first year, there will be one pair born in the thirtieth year; these two pairs will produce two pairs in the sixtieth year, and these four will produce four pairs in the ninetieth. After that we have only to add the numbers born in the three preceding periods to find out how many are born in each period; because after they have attained the age of ninety years they cease to breed. This method of reasoning gives the number of pairs born in each period of thirty years as 1, 1, 2, 4, 7, 13, 24, 44, 81, 149, 274, 504, 927, 1,705,3,136,5,768,10,609, 19,513; the last number being born in the period commencing with the five hundred and tenth year. Therefore the number of elephants alive at that time would be 42,762 pairs, that is, 85,524 elephants, less the number that would have died by reason of their age. But Mr. Darwin says that there would be fifteen millions. On what does he base his calculation?

    PONDERER.


    Kayýt: Darwin, C. R. 1869. [Mektup] Türlerin Kökeni [Fillerin üreme potansiyeli üzerine]. Athenaeum no. 2174 (26 Haziran): 861.

    TÜRLERÝN KÖKENÝ.

    Caerleon, Kuzey Galler, 19 Haziran 1869.

    5 Haziran tarihli Muhabirinize, filin olasý üreme hýzýyla ilgili 'Türlerin Kökeni' yazýmda büyük bir hataya dikkat çektiði için çok minnettarým. Merhum Dr. Falconer'a üreme yaþý vb. konularda sorular sordum ve ondan elde ettiðim verileri, boþuna olduðu kanýtlanmýþ olsa da, sonucu abartmamak amacýyla olduðundan daha az gösterdim. Hesaplamanýn zor olduðunu görünce iyi bir aritmetikçiye baþvurdum; ancak sonucun kolayca elde edilebileceði bir formül bilmiyordu; ve þimdi bana o zamanlar Cambridge'li bir matematikçiye baþvurduðumu söylüyor. Bunun kim olduðunu hatýrlayamýyorum ve bu nedenle hatanýn nasýl ortaya çýktýðýný bulamýyorum. Hýzlý geometrik artýþýn birçok bilindik örneðinden yola çýkarak, cevap otuz veya altmýþ milyon fil olsaydý, pek þaþýrmayacaðýmý itiraf ediyorum; ancak matematikçi arkadaþýma bu kadar dolaylý olarak güvenmemeliydim. Filin her doðumda bir çift yavru doðurduðunu ima eden bir dil kullanarak Muhabirinizi yanýlttým; ancak bu varsayýmla hesaplama daha kolay ve sonuç da pek farklý deðil. Bir arkadaþým, Muhabirinizin hesaplamasýný birkaç yýla kadar geniþletti. Otuz yaþýnda bir çift fille baþlayýp, her neslin son üreme döneminden (yani doksan yaþýnda) on yýl sonra hayatta kalacaðýný varsayarsak, 750 ila 760 yýllýk bir sürenin ardýndan ('Türlerin Kökeni'nde belirttiðim gibi 500 yýl sonra deðil), on beþ milyondan çok daha fazla fil hayatta kalacaktýr, yani 18.803.080. Sonraki 780 ila 790 yýllýk dönemde ise en az 34.584.256 fil hayatta kalacaktýr.

    CHARLES DARWIN.

    1 Ponderer 1869. Köken'de s. 64 Darwin þöyle yazmýþtýr:

    Fil, bilinen tüm hayvanlar arasýnda en yavaþ üreyen hayvan olarak kabul edilir ve olasý minimum doðal artýþ durumunu tahmin etmek için biraz uðraþtým. Otuz yaþýnda üremeye baþladýðý ve doksan yaþýna kadar üremeye devam ettiði ve bu aralýkta üç çift yavru dünyaya getirdiði varsayýlabilir. Eðer durum buysa, beþinci yüzyýlýn sonunda ilk çiftten türemiþ on beþ milyon fil olmasý gerekir.

    'Ponderer, yaþlarý nedeniyle ölecek olanlarýn sayýsý hariç, '85.524 fil olacaðýný' ileri sürdü. Bkz. Yazýþmalar cilt 17, s. 274.

    'Ponderer'ýn mektubu aþaðýda verilmiþtir:

    Darwin'in Filleri.—Bay Darwin'in 'Türlerin Kökeni' kitabýnýn son baskýsýnda, þu ifadeyi kullanýr (bölüm, iii., sayfa 74, satýr 18):— "Fil, bilinen tüm hayvanlar arasýnda en yavaþ üreyen hayvan olarak kabul edilir ve olasý minimum doðal artýþ durumunu tahmin etmek için biraz uðraþtým. Otuz yaþýnda üremeye baþladýðý ve doksan yaþýna kadar üremeye devam ettiði ve bu aralýkta üç çift yavru dünyaya getirdiði varsayýlabilir. Eðer durum buysa, beþinci yüzyýlýn sonunda ilk çiftten türemiþ on beþ milyon fil olmasý gerekir." Belki okuyucularýnýzdan bazýlarý, bu sonucun nasýl elde edildiðine dair akýl yürütme süreci konusunda benim donuk zekamý aydýnlatabilirler. Bay Darwin'in teorisine göre, her çift otuz, altmýþ ve doksan yaþýndayken bir çift doðurur. Dolayýsýyla, ilk yýlda bir çift varsa, otuzuncu yýlda bir çift doðacaktýr; bu iki çift altmýþýncý yýlda iki çift, bu dördü de doksanýncý yýlda dört çift üretecektir. Bundan sonra, her dönemde kaç kiþi doðduðunu bulmak için yalnýzca önceki üç dönemde doðanlarýn sayýlarýný toplamamýz gerekir; çünkü doksan yaþýna ulaþtýktan sonra üremeyi býrakýrlar. Bu akýl yürütme yöntemi, otuz yýllýk her dönemde doðan çiftlerin sayýsýný 1, 1, 2, 4, 7, 13, 24, 44, 81, 149, 274, 504, 927, 1.705, 3.136, 5.768, 10.609, 19.513 olarak verir; son sayý beþ yüz onuncu yýldan baþlayarak dönemde doðmuþtur. Dolayýsýyla o dönemde hayatta olan fillerin sayýsý 42.762 çift, yani 85.524 fil olurdu; yaþlarý nedeniyle ölecek olanlarýn sayýsý ise bundan düþülür. Fakat bay Darwin, bu sayýnýn on beþ milyon olacaðýný söylüyor. Peki hesabýný neye dayandýrýyor?





    ;................................................. .................................................. ..........................................


    Bay Darwin ve Ponderer bu sayýlarý nasýl buluyor_? Þöyle:

    ................ N .................................................. ..... N-1
    Lim [2( I1 r1ⁿ + I2 r2ⁿ + I3 r3ⁿ — J1 r1ⁿ + J2 r2ⁿ + J3 r3ⁿ)]
    N -> C .... n=1 .................................................. . n=2

    ................ N
    Lim [2( I1 r1ⁿ + I2 r2ⁿ + I3 r3ⁿ]
    N -> D .... n=1

    C = [18 | 27 | 28] -> [78052 | 18803080 | 34584256]

    D = 18 -> 85524







    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Eski dostlarýmýz ZaFrEsA & Anthis için:




    ;................................................. .................................................. ..........................................





    Ý ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  4. #44
    Ç. R. Düzenleme
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    503

    Seviye: 40 
    Tecrübe: 1,794,809
    Sonraki Seviye: 2,111,327

    Beðenmiþ
    2,397
    Beðenilmiþ
    2,050
    Adý Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiði
    0 Konu



    Eski dostumuz Palio68 için:



    Eski dostumuz Kolibri için:



    Eski dostumuz ZaFrEsA için:



    Eski dostumuz Anthis için:




    Eski üstadlarýmýz kaybedilenlerimizden gitseler de, yinelenemez hatýratlarýmýzdan tek tek gelirler.

    Hiç bizlere görünmeseler de, beklenilenler uzakta olamazmýþ çünkü.

    Ara sýra sýrra kadem bassak da, sürgünlüklerimizde unutulsak da, içtenlikleri hiçbir zaman azalmayan eski üstadlarý asla u n u t m a y ý z.


    N.B.: Bu resim upload platformlarýnýn azizliðine uðramamak imkansýz gibi bir þey gerçekten de. Her neyse. : )


    Ý ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  5. #45
    Ç. R. Düzenleme
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    503

    Seviye: 40 
    Tecrübe: 1,794,809
    Sonraki Seviye: 2,111,327

    Beðenmiþ
    2,397
    Beðenilmiþ
    2,050
    Adý Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiði
    0 Konu
    Metafizik Felsefe XVI:

    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles, Metafizik' te ' Metaphysica, liber IX., C. VIII., 1050a4-10 ' ne diyordu_?

    At vero et substantia. Primum quidem quia quae generatione posteriora specie et substantia sunt priora, ut vir puero et homo spermate; hoc quidem enim iam habet speciem illud vero non. Et quia omne ad principium uadit quod fit et finem. Principium enim cuius causa, finis vero causa generatio; finis autem actus, et huius gratia potentia sumitur.

    Ancak fiil töz bakýmýndan da þüphesiz kuvveden önce gelir. Çünkü ilkin, meydana geliþ bakýmýndan sonra gelen, form ve töz bakýmýndan önce gelir (örneðin büyük insan çocuktan, insan meniden önce gelir (çünkü birinin forma sahip olmasýna karþýlýk öbürü henüz ona sahip deðildir) ve çünkü olan her þey, bir ilkeye, yani bir ereðe yönelir (çünkü bir þeyin ereksel nedeni onun ilkesidir ve oluþ, erek içindir): Ýmdi fiil, bir erektir ve kuvve bir erek için tasarlanmýþtýr.


    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles, Fizik' te ' [Physica [Naturalis]] auscultatio, liber II., C. VIII., 198b16-32, Translitteratio Latina ' ne diyordu_?

    Ama "doðanýn 'bir þey için' etkinlikte bulunmamasýna, öylesi iyi olduðu için de etkinlikte bulunmamasýna ne engel var", diye sorulabilir: nasýl "Zeus'un yaðmasý" ürün yetiþsin diye deðilse, bu zorunluysa (çünkü yükselen havanýn soðumasý, soðuyunca da su olup aþaðý inmesi gerekir, bu da ekinin yetiþmesini saðlar [rastgele]); ayný þekilde birinin ürünü doluda yokolup gitse, ürün yokolsun diye, bunun için dolu yaðmamýþsa, ama ilineksel olarak bu olmuþsa. Dolayýsýyla doðal nesnelerin parçalarýnýn da böyle olmasýna ne engel var? Sözgeliþi öndiþler zorunlu olarak keskin ve ýsýrmaya elveriþli büyüyor, azý diþleriyse düz, besini çiðnemeye yarayacak biçimde. Oysa bu 'bunun için' olmamýþtýr, ilineksel olarak öyle olmuþtur. Bir ereksel neden varmýþ gibi görünen öteki organlarla ilgili olarak da bu böyle. O halde ilineksel olarak oluþan herþey, ilineksel olarak uygun durumda bulunduðundan, sanki 'birþey için' oluþmuþ gibi kendini korumuþtur. Bu þekilde olmayanlar da Empedokles'in sözünü ettiði "insan yüzlü öküzler" gibi yokolmuþlar ve yokolmaktalar.


    ;................................................. .................................................. ..........................................

    N.B.:

    Antik Yunan' da, Zeus yaðýyor ibaresiyle " yaðmurun yaðmasý " kastedilmekteydi.

    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus ' Empedokles' in zoogonisinde ' zoogeneia ', herhangi tümellerin ' türlerin ' karakteristikleri, tümellere özgü ve ayrýlmaz deðildir, rastgele ve mümkün olan her þekilde birleþirler, ki yaþamaya elveriþliler varlýklarýný korurken, diðerleri ortadan kalkarlar ve hâlihazýrdaki tüm türler de, yaþamaya elveriþli olanlardandýr, &c.

    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles' e göre, tümellere özgü ve ayrýlmaz olmayan karakteristiklerden mütevellit tümeller, ilineksel olarak uygun durumda bulunmadýklarýndan ' bir zamanlar var olmamýþ olmasalar dahi ' yokolmuþlar ve yokolmaktadýrlar, & al.

    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles' in, bu pasajda, doðal seleksiyondan ' naturalis selectio ' söz ettiði aþikârdýr.


    ;................................................. .................................................. ..........................................





    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles, Fizik' te ' [Physica [Naturalis]] auscultatio, liber II., C. VIII., 194a27-32, Translitteratio Latina ' ne diyordu_?

    Yine ereksel nedeni, amacý ve bunlar için olan nice þey varsa bunlarý bilmek de ayný bilimin iþi. Doða bir amaç, bir ereksel nedendir (çünkü kendilerinde sürekli devinim olan nesnelerin bir amacý var, iþte bu son nokta ayný zamanda ereksel neden. Bunun için Ozan'ýn* "sonuna kavuþtu, zaten bu son için doðmuþtu" demesi gülünç. Çünkü en son nokta deðil, en iyi nokta amaç olsa gerek.)

    * Antik Yunan trajedi Ozaný ' poëta tragicus Graecus antiquus ' Euripides.


    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles, Fizik' te ' [Physica [Naturalis]] auscultatio, liber III., C. I., 200b12-25, Translitteratio Latina ' ne diyordu_?

    Madem doða bir devinim ve deðiþme ilkesi ve madem araþtýrmamýz doða üzerine, devinim ne, bunu gözden kaçýrmamamýz gerekiyor, çünkü devinim bilinmediðinde doða da bilinemez. Devinim konusunda belirleme yaptýktan sonra izleyen konularda da ayný tarzda ilerlemeli. Devinimin sürekli olan þeylerden olduðu düþünülüyor, "sürekli" kavramýnda ilk görünen þeyse 'sonsuzluk'. Bunun için "sürekli" kavramýný belirleyenlerin çoðu kez "sonsuz" kavramýndan yararlanmalarý sözkonusu, nitekim 'sürekli olan' sonsuza ayrýlabilen þey. Ayrýca yerden, boþluktan ve zamandan baðýmsýz bir devinim olanaksýz. Ýmdi þu açýk: hem bu yüzden hem de bütün bunlarýn ortak ve tümel kavramlar olmasý nedeniyle herbirini tek tek ele alýp incelemek gerekiyor (çünkü özel durumlar üzerine çalýþma ortak durumlar üzerine olandan sonra gelir).






    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, Doðal Seleksiyon veya Yaþam Mücadelesinde Kayýrýlmýþ Irklarýn Korunmasý Yoluyla, XIV. Bölüm., Sonuç' ta ' On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life, Chap. XIV., Conclusion. /De Origine Specierum per Selectionem Naturalem, sive Conservatio Generum Fortunatorum in Certamine Vitae, Cap. XIV., Conclusio. ', ne diyordu_?

    These laws, taken in the largest sense, being Growth with Reproduction; Inheritance which is almost implied by reproduction; Variability from the indirect and direct action of the external conditions of life, and from use and disuse; a Ratio of Increase ' Incrementi so high as to lead to a Struggle for Life, and as a consequence to Natural Selection, entailing Divergence of Character and the Extinction of less-improved forms. Thus, from the war of nature, from famine and death, the most exalted object which we are capable of conceiving, namely, the production of the higher animals, directly follows.

    Bu yasalar, en geniþ anlamda, Üreme ile Büyüme ' Incrementum cum Reproductione ' olmak üzere; hemen hemen üreme ile kastedilen Kalýtým ' Hereditas biologica '; dýþ yaþam koþullarýnýn dolaylý ve doðrudan etkisinden ve kullanýmdan ve kullanýlmamasýndan kaynaklanan Deðiþkenlik ' Variabilitas ' ; bir Varoluþ Mücadelesine ' {Certamine Vitae | Pugna ad Existentiam} ' yol açacak kadar yüksek Artýþ Oraný ' Ratio Incrementi ' ve bunun sonucu olarak, Iranýn Iraksamasýna ' Characteris [Diductio, Divergentis, Divergentiae] ' ve daha az geliþmiþ biçimlerin Neslinin Tükenmesine ' Extinctio ' neden olan Doðal Seleksiyon ' Selectio Naturalis '. Böylece, doðanýn savaþýndan, kýtlýktan ve ölümden, tasavvur edebildiðimiz en yüce erek, yani, daha yüksek hayvanlarýn üretimi doðrudan doðruya gelir.



    ;................................................. .................................................. ..........................................

    _ Felsefe

    Demek ki bay Darwin' e göre, nedensellik ' principium causalitatis ' þu þekildedir.

    Üreme ile Büyüme :≈ Kalýtým -> ' Biyolojik ' Deðiþkenlik

    Artýþ Oraný ' Üreme ' -> [Doðal] Varoluþ Mücadelesi -> Iranýn Iraksamasý & [Doðal Seleksiyon -> Neslin Tükenmesi]

    N.B.: Neden - Sonuç iliþkisi saltýk deðil, görelidir, ee.g.

    Doðal Seleksiyon neden -> Neslin Tükenmesi sonuçtur.

    [Doðal] Varoluþ Mücadelesi neden -> Iranýn Iraksamasý & [Doðal Seleksiyon -> Neslin Tükenmesi] sonuçlardýr.


    _ Klasik Mantýk:

    Demek ki bay Darwin' e göre, kýyas ' syllogismus ' þu þekildedir.

    Öncül i: Popülasyonlarýn potansiyel üstel artýþý

    Öncül j: Popülasyonlarýn gözlemlenen durgun durum kararlýlýðý

    Öncül k: Kaynaklarýn sýnýrlýlýðý
    __________________________________________________ ____
    Ergo:


    Ýstidlâl i: Bireyler arasýnda varoluþ mücadelesi

    Öncül p: Bireyin benzersizliði[eþsizliði, tekliði]

    Öncül q: Bireysel varyasyonun büyük bir kýsmýnýn kalýtýmý
    __________________________________________________ ____
    Ergo:


    Ýstidlâl j: Kademeli [sað]kalým, i.e., doðal seleksiyon
    __________________________________________________ ____
    Ergo:


    Ýstidlâl k: Birçok nesil boyunca: Evrim


    N.B.: Aþikardýr ki, Doðal seleksiyon neden ise, [Doðal] Varoluþ Mücadelesi nedenin nedenidir.


    ;................................................. .................................................. ..........................................


    Bay Darwin, Türlerin Kökeni, III. Bölüm., Varoluþ Mücadelesi., Yüksek Artýþ Oraný. ' On the Origin of Species, Chap. III., Struggle for Existence., High Rate of Increase. /De Origine Specierum, Cap. III., Certamine Vitae., Alti Rati Incrementi ':

    There is no exception to the rule that every organic being naturally increases at so high a rate, that if not destroyed, the earth would soon be covered by the progeny of a single pair. Even slow-breeding man has doubled in twenty-five years, and at this rate, in a few thousand years, there would literally not be standing room for his progeny. Linnæus has calculated that if an annual plant produced only two seeds—and there is no plant so unproductive as this—and their seedlings next year produced two, and so on, then in twenty years there would be a million plants.

    Her organik varlýk doðal olarak öylesine büyük bir hýzla ürer ki, hiç yok edilmeseydi, bir tek çiftin dölleri yer yuvarlaðýný kaplayýverirdi; bu kuralýn hiç bir istisnasý yoktur. Yavaþ üreyen insan bile yirmi yýlda iki kat çoðaldý, ve bu hýzla çoðalýrsa bin yýla varmadan yeryüzünde ayakta durulacak yer kalmaz. Linnæus, bir yýllýk bir bitki yalnýz iki tohum verirse -böylesine verimsiz bir bitki yoktur- ve ertesi yýl onlarýn dölleri de ikiþer tohum verirse, ve bu böyle sürüp giderse, yirmi yýlda bir milyon bitki olacaðýný hesapladý.


    Geometrik Seri:

    ................. n—1
    f(z, n) = zⁿ = 1 + z + z² + z³ + . . . + zⁿ¯¹ = (1 — zⁿ) /(1 — z)
    ................. n = 0

    Ýspat:

    .................................................. ........................ n—1 ....... n—1
    f(z, n) — z f(z, n) = (1 — z) f(z, n) = zⁿ — zⁿ†¹ = 1 — zⁿ
    .................................................. ........................ n = 0 ...... n = 0

    f(z, n) = (1 — zⁿ) /(1 — z)

    f(z, n), z Є (—∞, —1] U [1, ∞) için ýraksaktýr ' n -> ∞ için zⁿ¯¹ -> ∞ ', |z| < 1 için yakýnsaktýr ' n -> ∞ için zⁿ¯¹ -> 0 ', ki toplamý da þudur.

    Lim f(—1 < z < 1, n) = f(z) = 1 /(1 — z)
    n -> ∞

    N.B.: z = —1 -> ' Titreþen Seri, Grandi's Series '

    Linnæus' un serisi için:

    f(z, n) = (1 — zⁿ) /(1 — z)

    —1 + f(z = 2, n = 20) = —1 + [(1 — 2²°) /(1 — 2)] = 1048574


    ;................................................. .................................................. ..........................................





    Bay Dawkins, Atalarýn Hikayesi: Yaþamýn Kökenine Yolculuk ' The Ancestor's Tale: A Pilgrimage to the Dawn of Life /Fabula Antecessorum: Peregrinatio ad Auroram Vitae '

    Evrilebilirlik

    Ýlerlemenin itici gücü olarak silahlanma yarýþýyla ilgili söylemek istediklerim bu kadar. Geri dönen hancý geçmiþten bugüne baþka hangi mesajlar getirdi? Makro-evrim ile mikro-evrim sözde ayrýmýndan söz etmeliyim. "Sözde" diyorum; çünkü benim görüþüme göre makro-evrim (milyon yýl ölçeðinde evrim), mikro-evrimin (bireysel yaþam süreleri ölçeðinde evrim) milyonlarca yýl devam etmesine izin verilince elde edilen þeydir. Karþýt görüþe göre ise, makro-evrim, mikro-evrimden nitelik olarak farklý bir þeydir. Her iki görüþ de aptalca deðil. Birbirleriyle çeliþme zorunluluðu da yok. Çoðu kez olduðu gibi, bu ne anlatmak istediðinize baðlýdýr.

    O halde, makro-büyüme, küçük mikro-büyüme olaylarýnýn toplamý mýdýr? Evet. Ama farklý zaman ölçeklerinin, tamamen farklý inceleme yöntemleri ve düþünce alýþkanlýklarý dayattýðý da doðrudur.


    Bay Dawkins, Geniþlemiþ Fenotip " The Extended Phenotype /Extentus Phaenotypus ':

    microevolution See macroevolution.

    macroevolution The study of evolutionary changes that take place over a very large time-scale. Contrast with microevolution, the study of evolutionary changes within populations. Microevolutionary change is change in gene frequencies in populations. Macroevolutionary change is usually recognized as change in gross morphology in a series of fossils. There is some controversy over whether macroevolutionary change is fundamentally just cumulated microevolutionary change, or whether the two are 'decoupled' and driven by fundamentally different kinds of process. The name macroevolutionist is sometimes misleadingly restricted to partisans on one side of this controversy. It should be a neutral label for anybody studying evolution on the grand time-scale.

    macro evrim: Çok büyük zaman dilimlerinde gerçekleþen evrimsel deðiþimler üzerinde çalýþan alan. Mikro evrimden farklý olarak popülasyonlardaki evrimsel deðiþiklikler üzerinde çalýþýr. Mikro evrimsel deðiþimler popülasyonlardaki gen frekansýnda gerçekleþen deðiþimlerdir. Makro evrimsel deðiþimler genellikle bir dizi fosildeki belirli morfolojik deðiþimler olarak tanýmlanýr. Makro evrimsel deðiþimlerin temel olarak mikro evrimsel deðiþimlerin birikimi mi olduðu yoksa ikisinin 'bir arada' mý yürüdüðü ve temel olarak farklý süreçlerle mi yürütüldüðü konusunda tartýþmalar sürmektedir. Makro evrimci ismi kimi zaman yanýltýcý olacak þekilde bu tartýþmadaki taraflardan biri olarak algýlanýr fakat büyük zaman dilimlerinde gerçekleþen evrimle ilgili çalýþan herhangi bir kimseye verilen yansýz bir isim olmalýdýr.





    Bay Dawkins, mikro evrimi açýklamaksýzýn makro evrime yönlendirmekte. Neden acaba_? : )

    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Magni Momenti Notitia:

    " Mikro evrimsel deðiþimler popülasyonlardaki gen frekansýnda gerçekleþen deðiþimlerdir " önermesi, hem Darwinizm' in önde gelenleri ' ee.g. Bay Dawkins, Gould ', hem de tilmîzleri ' v.g. ESEB destekli bir platform ' tarafýndan çok ýsrarlý bir þekilde mütemadiyen tekrarlanýr.

    Boru mu_? D e ð i l. Neden_?

    Bay Darwin & Türlerin Kökeni' ndeki Darwinizm' in ' Orthodoxus Darwinismus ' köhne kavramlarý nere, bay Dawkins, Gould ve eserlerindeki Neo-Darwinizm' in sihirli kavramlarý ' gen frekansý, popülasyon,... ' nere deðil mi ya_? : )

    Peki köhne kavramlar ' birey, çevre,... ' yerine, sihirli kavramlar kullanýlmasýnýn ereði ne_? Malum. Psikolojik etki, bir baþka deyiþle, öyle, böyle, þöyle de deðil, çok derin bir þey ile karþý karþýya olunduðu hissini uyandýrmak.

    Popülasyon: Bir bölgede ayný türe ait bireyler topluluðu

    Gen ' Alel ' Frekansý: Bir popülasyondaki belirli bir alelin sayýsý /Popülasyondaki tüm alellerin sayýsý

    Misal:

    Genotip sayýlarýndan gen ' alel ' frekans hesabý:

    Belirli bir locustaki iki olasý alel ' A ve a ' ve sýrasýyla ni, nj, nk adet AA, Aa, aa genotip ve 2ni adet A, nj adet A ve nj adet a, 2nk adet a alel ve popülasyondaki tüm alellerin sayýsý N olsun.

    N = 2ni + nj + nj + 2nk

    Gen Frekansý ' A Aleli ': GA = (2ni + nj) /N = (2ni + nj) /(2ni + nj + nj + 2nk)

    Gen Frekansý ' a Aleli ': Ga = (nj + 2 nk) /N = (nj + 2 nk) /(2ni + nj + nj + 2nk)

    Farzýmuhal herhangi bir etmenden ' göç, genetik sürüklenme, mutasyon,... ' dolayý ni, nj, nk, bir þekilde oldu ni', nj', nk'.

    Ne o_? Olamaz mý ki_? Neden olmasýn ki_?

    N' = 2ni' + nj' + nj' + 2nk'

    Gen Frekansý ' A Aleli ': G'A = (2ni' + nj') /N' = (2ni' + nj') /(2ni' + nj' + nj' + 2nk')

    Gen Frekansý ' a Aleli ': G'a = (nj' + 2 nk') /N' = (nj' + 2 nk') /(2ni' + nj' + nj' + 2nk')

    GA ≠ G'A ve Ga ≠ G'a ise, gen frekansýnda bir deðiþim oldu, doðru mu_? Tabii ki.


    G: Green, Y: Yellow

    First generation:

    1 /[1 + (Y/G)] = 1 /[1 + (3/9)] = 3/4 -> % 75

    1 /[1 + (G/Y)] = 1 /[1 + (9/3)] = 1/4 -> % 25

    Second generation:

    1 /[1 + (Y/G)] = 1 /[1 + (7/17)] = 17/24 = 0.7083... ≈ % 71

    1 /[1 + (G/Y)] = 1 /[1 + (17/7)] = 7/24 = 0.2916... ≈ % 29


    O efsanevi " gen frekansýnda gerçekleþen deðiþimler ", i.e. Mikro evrim " Tür içi niceliksel ve niteliksel deðiþim, bir baþka deyiþle varyasyon ", iþte bu kadarcýktýr. : )






    Ý ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...

  6. #46
    Ç. R. Düzenleme
    Üyelik Tarihi
    Nov 2015
    Mesajlar
    503

    Seviye: 40 
    Tecrübe: 1,794,809
    Sonraki Seviye: 2,111,327

    Beðenmiþ
    2,397
    Beðenilmiþ
    2,050
    Adý Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiði
    0 Konu
    Metafizik Felsefe XVII:

    Atlantis BA34: «X» Bölgesi' nde Stanislaw Spilhaus' un Öðretmeni ne diyordu_?

    Yunan Felsefesinde tek bir evren kavramý yoktu... Felsefe okullarýna göre deðiþiyorlardý... Politik, sosyal ve dini açýdan farklý yorumlar vardý...

    Aristoteles konuya dini açýdan yaklaþarak evrenin üstün bir güç tarafýndan yoktan var edildiðini savunuyordu...


    Martin Mystère A03: Condominium' da hanýmefendi Diana ne diyordu_?

    Ama er ya da geç doyum noktasý gelecektir...






    Peki doyum noktasý ile entropi arasýndaki iliþki nedir_?


    Bay Dawkins, Atalarýn Hikâyesi: Yaþamýn Kökenine Yolculuk ' The Ancestor's Tale: A Pilgrimage to the Dawn of Life /Fabula Antecessorum: Peregrinatio ad Auroram Vitae ':


    This interpretation of Dollo's Law could be called the thermodynamic interpretation. It is reminiscent of the Second Law of Thermodynamics, which states that entropy (or disorder or 'mixed-upness') increases in a closed system. A popular analogy (or it may be more than an analogy) for the Second Law is a library. Without a librarian energetically reshelving books in their correct places, a library tends to become disordered. The books become mixed up. People leave them on the table, or put them on the wrong shelf. As time goes by, the library's equivalent of entropy inevitably increases. That's why all libraries need a librarian, constantly working to restore the books to order.


    Dollo Yasasý'nýn bu yorumuna, termodinamik yorum denilebilir. Bu yorum, ikinci termodinamik yasasýný; kapalý bir sistemde entropinin (düzensizliðin ya da "karýþýk"lýðýn) arttýðýný ifade eden yasayý anýmsatýr. Ýkinci yasayla ilgili popüler bir benzetme (benzetmeden fazlasý olabilir), kütüphane benzetmesidir. Kitaplarý raflardaki yerlerine yeniden yerleþtiren çalýþkan bir kütüphaneci yoksa, bir kütüphane düzensiz olma eðilimindedir. Kitaplar birbirine karýþýr. Ýnsanlar kitaplarý masalarýn üzerinde býrakýr ya da yanlýþ raflara koyar. Zaman geçtikçe, kütüphanenin entropi eþdeðeri artar. Tüm kütüphanelerin, sürekli çalýþýp kitaplarý düzene sokan bir kütüphaneciye ihtiyaç duymalarýnýn nedeni budur.


    Bay Dawkins, Bir Þeytanýn Papazý ' A Devil's Chaplain /Diaboli Unius Cappellanus ':


    The statistical nature of this argument points up an irony in the claim, frequently made by lay opponents of evolution, that the theory of evolution violates the Second Law of thermodynamics, the law of increasing entropy or chaos* within any closed system. The truth is opposite. If anything appeared to violate the law (nothing really does), it would be the factst, not any particular explanation of those facts! The Darwinian explanation, indeed, is the only viable explanation we have for those facts that shows us how they could have come into being without violating the laws of physics. The law of increasing entropy is, in any case, subject to an interesting misunderstanding, which is worthy of a brief digression because it has helped to foster the mistaken claim that the idea of evolution violates the law.

    The Second Law originated in the theory of heat engines, but the form of it that is relevant to the evolutionary argument can be stated in more general statistical terms. Entropy was characterized by the physicist Willard Gibbs as the 'mixed-upness' of a system. The law states that the total entropy of a system and its surroundings will not decrease. Left to itself, without work being contributed from outside, any closed system (life is not a closed system) will tend to become more mixed-up, less orderly. Homely analogies - or they may be more than analogies - abound. If there is not constant work being put in by a librarian, the orderly shelving of books in a library will suffer relentless degradation due to the inevitable if low probability that borrowers will return them to the wrong shelf. We have to import a hard-working librarian into the system from outside, who, Maxwell's-Demon-like, methodically and energetically restores order to the shelves.


    Bu görüþün istatistiksel doðasý, evrim karþýtlarý tarafýndan sýklýkla gösterilen, iddiadaki bir ironiyi iþaret ediyor. Evrim teorisinin termodinamiðin ikinci kanununu, herhangi kapalý bir sistem içinde artan düzensizlik kanununu çiðnediðini. Gerçek ise tam tersidir. Eðer kanunu çiðneyen bir þey var gibi görünüyorsa (aslýnda çiðneyen bir þey yok), o çiðneyen þey gerçekler olacaktý, bu gerçeklerin detaylý açýklamalarý deðil! Aslýnda Darwinci açýklama, bu gerçeklerin fizik kurallarýný çiðnemeden nasýl oluþabildiklerini geçerli bir þekilde açýklayabilen elimizdeki tek açýklamadýr. Her durumda artan düzensizlik kanunu ilginç bir yanlýþ anlamanýn kurbanýdýr. Konu dýþý özet bir nota layýktýr çünkü evrim fikrinin bu kanunu çiðnediði gibi yanlýþ bir iddianýn büyümesine yardým etmiþtir.

    Ýkinci kanunun kaynaðý ýsý makineleridir, fakat teorinin evrimsel tartýþma ile ilgili türü daha genel istatistiksel terimlerle ifade edilebilir. Entropi, fizikçi Willard Gibbs tarafýndan bir sistemde 'belirsizliðin artmasý' þeklinde tanýmlanmýþtýr. Kanun, bir sistemin ve çevresinin toplam entropisinin azalmayacaðýný belirtir. Kendi kendine býrakýlmýþ herhangi bir kapalý sistem (hayat kapalý bir sistem deðildir), dýþarýdan bir iþ eklenmediði sürece daha fazla belirsiz ve daha az düzenli olmaya meyilli olacaktýr. Basit benzerlikler (bunlar benzerliklerden fazlasý da olabilir) etrafta yaygýndýr. Eðer bir kütüphaneci tarafýndan sürekli bir çalýþma ortaya konmuyorsa, kitaplarý ödünç alanlar kitaplarý yanlýþ raflara geri koyduklarýnda, raflarýn düzenli yerleþimleri kaçýnýlmaz olarak amansýz bir bozulmaya uðrayacaktýr. Sisteme dýþarýdan, Maxwell'in þeytaný gibi sýký çalýþan, düzenli ve enerjik bir biçimde raflarý düzenleyen bir kütüphaneci eklemeliyiz.


    Bay Dawkins, Cennetten Akan Irmak: Yaþama Darwinci Bir Bakýþ ' River Out of Eden: A Darwinian View of Life /Fluvius ex Paradiso: Vitae Despectus Darwinianus ':


    Among many other consequences, this digital revolution at the very core of life has dealt the final, killing blow to vitalism-the belief that living material is deeply distinct from nonliving material.


    Yaþamýn ta özündeki bu sayýsal devrim, diðer pek çok sonucunun yaný sýra, vitalizme de -canlý maddenin cansýz maddeden tamamen ayrý olduðu inancýna- öldürücü bir darbe vurdu.





    Bay Dawkins, Yeryüzündeki En Büyük Gösteri: Evrimin Kanýtlarý ' The Greatest Show on Earth: The Evidence for Evolution /Spectaculum Grandissimum in Terra: Ad Evolutionem Evidentiam ':

    but I won't apologize for quoting, as I have done in at least one previous book, the marvellous saying of Sir Arthur Eddington on the subject:

    If someone points out to you that your pet theory of the universe is in disagreement with Maxwell's equations - then so much the worse for Maxwell's equations. If it is found to be contradicted by observation - well, these experimentalists do bungle things sometimes. But if your theory is found to be against the second law of thermodynamics I can give you no hope; there is nothing for it but to collapse in deepest humiliation.

    When creationists say, as they frequently do, that the theory of evolution contradicts the Second Law of Thermodynamics, they are telling us no more than that they don't understand the Second Law (we already knew that they don't understand evolution). There is no contradiction, because of the sun!

    The whole system, whether we are talking about life, or about water rising into the clouds and falling again, is finally dependent on the steady flow of energy from the sun. While never actually disobeying the laws of physics and chemistry - and certainly never disobeying the Second Law - energy from the sun powers life, to coax and stretch the laws of physics and chemistry to evolve prodigious feats of complexity, diversity, beauty, and an uncanny illusion of statistical improbability and deliberate design.


    Ama bundan önceki en az bir kitabýmda yaptýðým gibi Sör Arthur Eddington'un konu hakkýndaki þu harikulâde sözünü alýntýladýðým için de özür dilemeyeceðim:

    Eðer birisi size evren hakkýndaki favori teorinizin Maxwell denklemleriyle çeliþtiðini gösterirse, bu Maxwell denklemlerinin problemidir. Eðer teorinizin gözlemlerle çeliþtiði ortaya çýkarsa, eh, bu gözlemciler kimi zaman hata yapabilirler. Ama eðer teorinizin termodinamiðin ikinci yasasýný ihlal ettiði ortaya çýkarsa size hiçbir umut vaat edemem; teorinizin derin bir utanç içinde çökmekten baþka þansý yoktur.

    Yaradýlýþçýlar evrim teorisinin Termodinamiðin Ýkinci Yasasýyla çeliþtiðini söylediklerinde (ki sýklýkla söylerler) aslýnda bize sadece Ýkinci Yasayý anlamadýklarýný söylerler (evrimi anlamadýklarýný zaten biliyorduk). Güneþ yüzünden ortada çeliþki falan yoktur!

    Ýster yaþamdan, ister suyun bulutlara yükselip tekrar yere düþmesinden bahsediyor olalým, nihayetinde sistemin tamamý güneþten gelen düzenli enerji akýmýna baðlýdýr. Fizik ve kimya yasalarýna (ve elbette Ýkinci Yasaya) uymamasý asla söz konusu deðilse bile güneþten gelen enerji, karmaþýklýk, çeþitlilik, güzellik ve esrarengiz bir istatistiksel olasýlýksýzlýk ve kasýtlý tasarým yanýlsamasý evrimleþtirmek üzere fizik ve kimya yasalarýný esnetmesi için yaþama güç verir.


    Bay Dawkins, Kör Saatçi ' The Blind Watchmaker /Horologiarius Caecus ':


    'Dollo's Law' states that evolution is irreversible. This is often confused with a lot of idealistic nonsense about the inevitability of progress, often coupled with ignorant nonsense about evolution 'violating the Second Law of Thermodynamics' (those that belong to the half of the educated population that, according to the novelist C. P. Snow, know what the Second Law is, will realize that it is no more violated by evolution than it is violated by the growth of a baby). There is no reason why general trends in evolution shouldn't be reversed.


    "Dollo Yasasý" evrimin tersinmez olduðunu söyler. Bu, sýk sýk ilerlemenin kaçýnýlmaz olduðu hakkýnda bir dolu idealist saçmalýkla karýþtýrýlýr, ardýndan da evrimin "Termodinamiðin ikinci Yasasý"ný ihlal ettiði konusundaki cahilce saçmalýklar gelir (romancý C. P. Snow'a göre, ikinci Yasanýn ne olduðunu bilen eðitimli kiþiler, bir bebeðin doðumu nasýl ikinci Yasayý ihlal etmiyorsa, evrimin de etmediðinin bilincindedirler). Evrimdeki genel eðilimlerin tersine dönmemesi için hiçbir neden yoktur.


    Bay Gould, Yaþamýn Tüm Çeþitliliði: Ýlerleme Mitosu ' Full House: The Spread of Excellence from Plato to Darwin /Domus plena: Propagatio excellentiae a Platone ad Darwinium ':



    But this statement of the second law, usually portrayed as increase of entropy (or disorder) through time, applies only to closed systems that receive no inputs of new energy from exterior sources. The earth is not a closed system; our planet is continually bathed by massive influxes of solar energy, and earthly order may therefore increase without violating any natural law. (The solar system as a whole may be construed as closed and therefore subject to the second law. Disorder does increase in the entire system as the sun uses up fuel, and will ultimately explode. But this final fate does not preclude a long and local buildup of order in that little corner of totality called the earth.)


    Oysa genellikle zaman içinde entropi (düzensizlik) artýþý olarak tasvir edilen ikinci yasanýn bu ifadesi sadece, dýþardan hiçbir þekilde yeni enerji girdisi almayan kapalý sistemlere uygulanýr. Yeryüzü kapalý bir sistem deðildir; gezegenimiz sürekli olarak muazzam ölçüde güneþ enerjisi akýþlarýyla yýkanmaktadýr ve dolayýsýyla dünyada düzen herhangi bir doðal yasayý ihlal etmeden artabilir. (Buna karþýlýk, bir bütün olarak güneþ sistemi kapalý olarak yorumlanabilir ve dolayýsýyla ikinci yasaya tabi olabilir. Güneþ yakýtýný tüketirken, düzensizlik de tüm sistemde artacak ve en nihayetinde güneþ patlayacaktýr. Fakat bu nihai yazgý, yeryüzü denilen bu küçük bütünsel köþede düzenin uzun süreli ve yerel tesisini engellemez.)

    Fakat neden bir etolog & bir romancý_? Neden bahçývan & aþçý deðil_?*

    * Bay Dawkins, Bir Þeytanýn Papazý ' A Devil's Chaplain /Diaboli Unius Cappellanus ':


    Bir keresinde üniversitemdeki arkadaþlarýmdan biri olan saygýn bir astronomdan Büyük Patlama'yý bana açýklamasýný rica ettim. Açýklamayý, kabiliyetinin (ve benimkinin de) elverdiðinin en iyi þekliyle yaptý. Ona uzayýn ani doðuþunu ve zamaný mümkün kýlan þeyin, temel fizik kurallarýnýn hangi özelliði olduðunu sordum. 'Ah' dedi gülümseyerek, 'Þimdi bilim krallýðýndan öteye geçtik. Burada görevi sevgili arkadaþýmýz olan Papaz'a devretmek zorundayým.' Fakat neden Papaz? Neden bahçývan ya da aþçý deðil?





    Ne var ki, mütemadiyen dillendirilen bu ve benzeri zorlamalý yorumlamalar hiçbir iþe yaramaz. Ne demek istiyoruz_?

    Lâmý cimi yok, bu defa, bu trajikomik iddialarýn ' ki çeliþkilerle doludur, ki ' köküne, kibrit suyu dökeceðiz.


    ;................................................. .................................................. ..........................................
    _
    Farzýmuhal, ' güneþten gelen enerjiden dolayý ', bu küçük bütünsel köþede düzenin uzun süreli ve yerel tesisi engellemez olsun. Mademki öyle,

    Neden Güneþ sistemimizde, [özelde] Merih denilen bu küçük bütünsel köþede düzenin uzun süreli ve yerel tesisi y o k_? " Bir baþka deyiþle, neden güneþten gelen enerji, Merih' te, karmaþýklýk, çeþitlilik, güzellik ve esrarengiz bir istatistiksel olasýlýksýzlýk ve kasýtlý tasarým yanýlsamasý evrimleþtirmek üzere fizik ve kimya yasalarýný esnetmesi için yaþama güç verememekte_? "

    Neden Güneþ sistemimizde, [genelde] Yeryüzü denilen bu küçük bütünsel köþedeki gibi düzenin uzun süreli ve yerel tesisi y o k_? " Bir baþka deyiþle, neden güneþten gelen enerji, yeryüzü hariç hiçbir gezegende, karmaþýklýk, çeþitlilik, güzellik ve esrarengiz bir istatistiksel olasýlýksýzlýk ve kasýtlý tasarým yanýlsamasý evrimleþtirmek üzere fizik ve kimya yasalarýný esnetmesi için yaþama güç verememekte_? "

    _
    ... vitalizme de öldürücü bir darbe vurdu.

    Vitalizm karþýtlýðý ' [anti-vitalismus | mechanismus] ile kastedilen canlýlýk ile cansýzlýk nicelik ve nitelik bakýmýndan birbirinden ne artýk ne de eksiktir, deðil mi_? Her hâlde. Ne var ki canlýlýk ile canlýlýk olmayan ' cansýzlýk ' ne nicelik ne de nitelik bakýmýndan artýk ve eksiktir, ki çeliþiktir, ki identik o l a m a z.


    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Her neyse. Öz nedir_?

    _ Yeryüzü kapalý d e ð i l, açýk bir sistemdir, zira güneþten enerji almaktadýr.

    _ Açýk sistemlerde entropi ' düzensizlik ' her zaman a r t m a y a b i l i r, zira aksi hâlde canlýlýk oluþamazdý, &c.

    Ne yazýk ki her iki önerme de hükümsüzdür.

    _
    Güneþ, 4.603 milyar yýl, Yeryüzü, 4.54 milyar yýl, Ortak Atalardan Türeme Hipotezi' ne göre, Canlýlýk, 3.8 milyar yýldan daha eski deðildir.

    4.54 /4.54 -> % 100

    3.8 /4.54 -> % 83.7004405...

    Bu da, Yeryüzü oldu olalý, zamanýn ya tümünde yahut % 83' ünde düzenlilik mevcuttu demektir, ki i m k â n s ý z d ý r. Bir baþka deyiþle_?

    Termodinamiðin II. Yasasý' na göre, düzensizlikten sapma, bu denli büyük o l a m a z.


    Güneþ yüzünden ortada çeliþki falan yoktur!

    ... güneþ sistemi kapalý olarak yorumlanabilir ve dolayýsýyla ikinci yasaya tabi olabilir.


    Bu önermeler çeliþiktir, ki her ikisi de ayný anda doðru o l a m a z.


    ;................................................. .................................................. ..........................................

    Ergo, güneþten enerji akýþý veya açýk sistem olma hâli entropinin artmayacaðýný g ö s t e r m e z.


    _ ' Kuramsal ' Ýspat:

    N.B.: ' = Lagrange's [prime] notation for the derivate

    _ A ç ý k sistem için termodinamiðin ikinci kanunu.

    ∂S = (δQ /T) + (δWky /T)

    Bu denklem, ∆t zaman aralýðýndaki hâl deðiþimine uygulanýp, ∆t -> 0 için limiti alýnýrsa

    Lim (S2 — S1) /∆t = Lim [ (1 /∆t) (δQ /T) + (1 /∆t) (δWky /T) ]
    ∆t -> 0 ................................ ∆t -> 0

    (∂S /∂t)s = (Q' + Wky') /T

    denge hâlindeki bir sistem için termodinamiðin ikinci kanununun an denklemi elde edilir.

    Herhangi bir t anýnda (∆t -> 0) sistem sýnýrý ve kontrol yüzeyi çakýþtýklarýndan

    q = Lim δQ /∆A
    ........ ∆A -> 0

    yüzeyin bir noktasýndan ýsý geçiþi ve T bu kýsýmdaki sýcaklýk olmak üzere (∂S /∂t)s denkleminde Q' /T yerine

    Lim [ (1 /∆t) (q /T) ∂A ] = (q' /T) ∂A
    ∆t -> 0 ............... A ............................... A

    ve benzer olarak kayýp iþ (entropi üretimi) için

    wky = Lim δWky /∆V
    ............. ∆V -> 0

    Açýk sistemde bir noktadaki kayýp iþ ve T ayný noktadaki sýcaklýk olmak üzere Wky' /T yerine

    Lim [ (1 /∆t) (wky /T) ∂V ] = (wky' /T) ∂V
    ∆t -> 0 ............... V .................................... V

    kullanýlarak açýk sistem için termodinamiðin ikinci kanununun integral þekli elde edilir.

    (∂ /∂t) ρs ∂V + ρs (V.n) ∂A = (q' /T) ∂A + (wky' /T) ∂V
    ............... V .................. A ................................. A ............................ V


    _ A ç ý k sistem için entropinin artýþý prensibi.

    Açýk sistem herhangi bir hâl deðiþiminde Tç sýcaklýðýndaki çevreden bir anda QA ýsýsýný almýþ ve WA iþini yapmýþ olsun, þöyle ki:

    A ç ý k sistem ve çevrenin entropi deðiþimi:

    Çevre:

    Tç

    QA = qAA


    Kütle alýþveriþi

    ρ (V.n) ∂A
    ... A

    ρs (V.n) ∂A
    ... A


    Açýk sistem:

    T(r, t)

    (∂ /∂t) ρ ∂V

    ............... V

    (∂ /∂t) ρs ∂V
    ............... V

    WA


    Ayný anda, kütle alýþveriþi ile açýk sistemin çevresi ile entropi alýþveriþi olacaktýr. Açýk sistemin entropi deðiþimi, açýk sistem için termodinamiðin ikinci kanununun integral þeklinden

    (∂S /∂t)A = (∂ /∂t) ρs ∂V ≥ (qA' /T) ∂A — ρs (V.n) ∂A
    ......................................... V ................... A ............................... A

    ve çevrenin entropi deðiþimi

    (∂S /∂t)ç = —(QA' /Tç) + ρs (V.n) ∂A
    .................................................. ..... A

    olduðuna göre, bunlarýn toplamý ile bulunacak net entropi deðiþimi

    (∂S /∂t)net = (∂S /∂t)A + (∂S /∂t)ç qA' ((1 /T) — (1 /Tç)) ∂A
    .................................................. ............................... A

    Ýntegrand incelenecek olursa,

    Tç > T için qA' > 0, (1 /T) — (1 /Tç) > 0

    Tç < T için qA' < 0, (1 /T) — (1 /Tç) < 0


    olduklarýndan integrand daima pozitiftir ve net entropi deðiþiminin sað tarafý pozitif veya T = Tç için sýfýrdýr.

    O hâlde a ç ý k sistemin bir hâl deðiþiminde net entropi deðiþimi, tersinmezlik dolayýsýyla pozitiftir; ve entropi a r t m a k t a d ý r. Sistem için olduðu gibi buna entropinin artýþý prensibi denir.

    Diðer taraftan artan entropinin açýk sistem için termodinamiðin ikinci kanununun integral þeklinden

    ∂Si /∂t = (∂ /∂t) ρs ∂V + ρs (V.n) ∂A — (qA' /T) ∂A ≥ 0
    .................................... V .................. A .................................. A

    kýsmý açýk sistemin içindeki iç tersinmezlikten

    ∂Sd /∂t = (qA' /T) ∂A — (QA' /Tç) = qA' ((1 /T) — (1 /Tç)) ∂A ≥ 0
    ..................... A .................................................. ....... A

    kýsmý ise dýþ tersinmezlikten ileri gelmektedir. Böylece net entropi deðiþimi ile elde edilen netice þudur:

    (∂S /∂t)net = ∂Si /∂t = ∂Sd /∂t ≥ 0


    Hüküm:

    Entropi, ister açýk ister kapalý ister izole sistem olsun, her hâlükârda geçerlidir, aksi bir hâl i m k â n s ý z d ý r.

    Magni Momenti Notitia: Bu hükümden, ehemmiyet-i haiz bazý önermeler ister istemez çýkarsanýr, meselâ, bay Dawkins' in sözüm ona üstü kapalý imalarýnýn aksine, evren kesinlikle ezeli o l a m a z, ki demek ki Materyalist felsefenin asli önermesi geçersizdir, etc.

    Bu neticeye baþka bir yoldan da varýlabilirdi, þöyle ki:


    ;................................................. .................................................. ..........................................

    _ [Klasik & Sembolik] Mantýk:

    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles' in Karþýtlýk Karesi ' translaticium contrarium quadratum ':

    A ' tümel olumlu önerme; propositio universalis affirmativa ': SaP: (x) (Sx -> Px) ' Her S, P' dir: Omnis S est P '

    E ' tümel olumsuz önerme; propositio universalis negativa ': SeP: (x) (Sx -> ~Px) ' Hiçbir S P deðildir: Nullus S est P '

    I ' tikel olumlu önerme; propositio particularis affirmativa ': SiP: ~(x) (Sx -> ~Px) ' Bazý S' ler P' dir: Quidam S est P'

    O ' tikel olumsuz önerme; propositio particularis negativa ': SoP: ~(x) (Sx -> Px) ' Bazý S' ler P deðildir: Quidam S non est P '

    A -> ~E ' [üst] karþýtlýk ' [super] contrariae ', ~I -> O ' alt karþýtlýk: subcontrariae '

    Altýklýk ' Subalternae ':

    A -> I, E -> O

    Öncül[ler] doðru ise sonuç yanlýþ olamaz, zira [çýkarým] geçersizdir '.

    Çeliþki ' contradictoriae ':

    A <-> ~O, E <-> ~I

    Çeliþiklerden biri doðru ise diðeri yanlýþtýr, et vice versa.

    Bu önermelerden karþýtlýk, altýklýk ve çeliþkinin tüm doðruluk iliþkisi çýkar.


    Bay Dawkins ve de [kýsmen] Gould' un asli önermesi nedir_?

    O: Evrendeki bazý bölgelerde ' e.c., güneþten gelen enerjiden dolayý yeryüzünde ' entropi a r t m a m a k t a d ý r.


    Bu önerme doðru ise, þu önerme ne yanlýþtýr ne de doðrudur ' yanlýþ da olabilir doðru da, ki doðruluk deðeri belirsizdir. '

    I: Evrendeki bazý bölgelerde ' e.c., güneþten gelen enerjiden dolayý yeryüzünde ' entropi a r t m a k t a d ý r.


    _ I yanlýþ ise:

    A -> I olduðundan, A yanlýþtýr ' doðru olamaz, aksi hâlde çýkarým geçersizdir. '

    _ I doðru ise:

    A -> I olduðundan, A ne yanlýþtýr ne de doðrudur ' yanlýþ da olabilir doðru da, ki doðruluk deðeri belirsizdir. '


    A ' nedir '_? Þu:

    A: Evrendeki her bölgede entropi a r t m a k t a d ý r.

    Evren nasýl bir sistemdir_? Ýzoledir, ki entropi, böyle bir sistemde hiçbir zaman a z a l m a z ' i.e., her zaman a r t a r. '

    Öyleyse A, mutlak doðrudur, ki inkâr edilemez, ki çeliþki, þöyle ki:

    A <-> ~O olduðundan, O y a n l ý þ t ý r.

    Hüküm:

    Antik Yunan Filozofu ' philosophus Graecus antiquus /Muallim-i Evvel ' Aristoteles' in I. & II. Analitikler' inden ' Analytica Priora & Posteriora ', i.e. Klasik Mantýk' tan ' Logica Classica ' hiçbir þey kurtulamaz. : )


    ;................................................. .................................................. ..........................................





    Ý ç t e n l i k l e...

    Sevgiyle...
    murats .

FACEBOOK'TA PAYLAÞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 1

profesyonel web tasarým
© Copyright 2021. Tüm Haklarý Saklýdýr. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kurallarý