cdemir
cemalnacitolga
METE-TEOMETE
lotoloto
neco50
nstegk1999
sayiner (say'er)
'in katkılarıyla...
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
cdemir
cemalnacitolga
METE-TEOMETE
lotoloto
neco50
nstegk1999
sayiner (say'er)
'in katkılarıyla...
[Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
abolardis , adiyamanli, agemedes, Atlantisx, ayha,cemalnacitolga ,Cengiz , clemente, dampyr, Es Kös, fındıkfındık,gümüş saç ,HACILI , hakan2008, kinowa26,oktay_izm , palio68, rasmus, rcihan, savataged, Spawn, streamer, sumen, Tahterevalli, teko29, thorgal, ultragate,vefalı , victoryv, Wyandot77, ZaFrEsA .
Ne zaman bir Püriten veya onu anımsatacak bir şey görsem fena halde sinirleniyorum, ölmeden bir Püriteni elime geçirmek çok isterdim, isterse Solomon Kane olsun, hiç acımazdım. Avrupa'da katliamlarıyla iyice azıtan, Güney Afrika soykırımlarını da gerçekleştirmiş, ağırlıklı olarak Hollanda kökenli Protestan Püritenler; Amerika kıtasına gidince katliamlarını artık soykırımlara çevirdiler. En büyük soykırım hareketlerinden biri 1637'de Pequot Kızılderilileri'nin yok edilmesiydi. Sömürgeci Püritenlerin uyguladıkları bu vahşeti göklere çıkaran kendi resmi açıklamaları ise şöyleydi: "Yeryüzü cennetinde Tanrı'nın istemediği bu Pequot Kızılderili yerlileri temizlendi. Öyle ki, şükürler olsun, artık Pequot adı taşıyan hiç kimse kalmadı.". Tanrı bu yerli Kızılderilileri istemiyorsa neden yaratmıştı? Katliamları yapan Püritenler; acımasızca uyguladıkları planlı soykırımları tümüyle dini liderlerinin kontrolünde gerçekleştiriyorlardı ve Kızılderili erkek, kadın, çocuk ve hatta bebekleri dahi acımasızca katlediyorlardı. Kendi kullandıkları Eski Ahit deyimlerine göre, Püritenler, Kızılderili çadırlarını "Kızgın ateşli fırınlara" döndürüyorlar, içindeki kurbanları yine Eski Ahit'te yazdığı gibi "Olabilecek en kötü ölümle" öldürüyorlar ve yaptıkları bu katliamlarla da açıkça gurur duyuyorlardı. Bir başka Eski Ahit ayetinin deyimiyle ölenler "Ateşin içinde kızarıyor, ancak oluk oluk akan kanları ateşi söndürüyor"du. Böylelikle katliamları uygulayan Püritenler "Rab'in övgüsüne layık" oluyorlardı. New York bölgesindeki yerlilerin "Temizlenmesi" soykırımıyla ilgili; Şubat 1643'de Güney Manhattan'da David de Vries tarafından yazılan Püriten katliamı şöyleydi: "Kızılderilileri uykularında öldürdüler. Annelerinin göğüslerinden çekilip alınan bebekler anne babalarının gözleri önünde kılıçla parçalanıyor ve bebeklerin parçaları ateşe atılıyordu. Kundaktaki bebekler beşikleri içinde parçalanıyor, kafaları eziliyor, en taş yürekli adamın bile vicdanını sızlatacak bir vahşilikle öldürülüyorlardı. Bazı bebekler nehire atılıyordu, onları kurtarmak için anne ve babaları da suya atladı. Ama askerler ne çocuk ve bebeklerin ne de anne babalarının sudan çıkmalarına izin vermediler, hepsi boğuldu.". İşin gerçeği şu an ki Birleşik Amerika'da var olan Protestanlığın temelleri kesinle %100 Püritendir ve Birleşik Amerika tarihinin her döneminde katildir. Ellerinize sağlık üstadlarım, işte abuk subuk senaryolu "çizgi romanımsı"lar yerine; asıl Kutsal Çizgi Roman bu, çok kıymetli bir eseri daha bize renkli olarak verdiğiniz için çok sağolun![]()
Konu fındıkfındık tarafından (19.12.18 Saat 18:23 ) değiştirilmiştir.
Bu değerli çalışma için çok teşekkür ederim değerli dostlar.
Sevgili Fındıkfındık üstadın püritenlerle ilgili yazısını büyük bir dikkatle inceledim.Maalesef din adına işlenen cinayetlerin sadece coğrafyası değişiyor.Yakın tarihimizde RABITA tarafından örgütlenen İhvancı El Kaide ve türevleri IŞID ve diğerlerinin kafa kesme seanslarını görünce insan din adına nasıl da canavarlaşabiliyor diye düşünmeden edemiyor.
Antik Yunan'da her yıl yapılan toplu linç şölenlerini , tanrılara kurban edilen genç kızları , kalbi sökülerek öldürülen insanları düşününce bu insanoğlunun kılıf bulamayacağı şey olamaz diyorum. Hristiyanlık antiCrist diyen Frederik Nietchze gibimi düşünmeli yada adam arıyorum diyen Diyojen gibi kendi ıssızlığınamı sığınmalı insan bilemiyorum.
Prometeus'u hissediyor insan bazan en derinlerden bazan küçük bir kız çocuğunun masum gözyaşları yüzüme tsunami gibi çarpıyor.
Ezilmiş gözleriyle bakan bir kadının çaresizliğinde ölesim geliyor.
Kirli elleriyle hayata tutunmaya çalışan emekçilerin hakkını düşünüyorum.
Kişisel çıkarları için hayatı kirletenlere beddualar yağdırıyorum.
Kendi küçük hesapları için kimseyi hesaba katmayanları yargılıyorum.
Sokratesi düşünüyorum gözlerim sonuna kadar açık.
Eflatunu ;
Aristoyu ;
Farabiyi ;
Sonsuz uzayı düşünüyorum.
Utanıyorum bazan yaşanmışlıklardan.
Kapalı kapılardan ,
Açık bırakılmayan pencerelerden ,
İçinde ki canlıyı katledenlere acıyarak bakıyorum.
En derinden hissediyorum uzak acıları ,
Doğusu batısı yokmuş diyorum acının ,
Ne kutbu varmış ne de sonu.
Sessiz düşüncelerle buluşuyorum kendime misafir olurken.
Çok uzakta bir yer düşlüyorum.
Öyle bir yer düşlüyorum.
Kendimde konaklarken.
Barisvolkan ve ekip arkadaşlarına,bu nefis paylaşım için,fındıkfındık dostumuza,tarihi açıklamaları için çok teşekkür ederim..
Prens falan ama fark etmez,
Bizde ki cinci hocalar
Hristiyanlardaki şeytan, cin çıkaran papazlar görmesin nu prensi
Nereye girdiise çıkarmaya çalışırlar
Teşekkürler arkadaşlar.
Avrupanın karanlık dönemleri insan yakma, gerçi şimdide yakıyorlar. kötülük, cahilliği her zaman kullanacak. Harika paylaşım için teşekkürler dostlarım cdemir, cemalnacitolga,METE-TEOMETE, lotoloto, neco50,nstegk1999,say'er ve barışvolkan ,ellerinize sağlık.