Konu: Arthur Koestler - 13. Kabile

  1. #1
    Üye
    Üyelik Tarihi
    May 2015
    Mesajlar
    347

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,126,548
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    151
    Beğenilmiş
    1,559
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu

    Arthur Koestler - 13. Kabile



    "Koestler'in yerleşik düşünceleri provoke eden muhteşem eseri... Hiçbir şey beceri, zarafet ve bilgiden daha tahrik edici olamaz savını kendi olguları, konuları ele alışı ve teorileriyle destekliyor..."
    -Fitzroy Maclean New York Times Book Review-

    "Bu kitapla ilgilenmek için Yahudi olmanıza gerek yok... Günümüz Yahudileri gerçekten Sami ırkına mı mensuplar, yoksa asimile olmuş Hazar Türklerinin torunları mı? Bu özlü ve ilginç kitap, modern tarihte sıkça karşılaştığımız traji-komik suçlamaları imaları sorgulamakta... Gerçekten büyüleyici..."
    -Edmund Fuller Wall Street Journal-

    ***



    “Onüçüncü Kabile†Yahudi Türk Devleti Hazar ve Karaim Türkleri Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki Yedinci Yıldız

    “Onüçüncü Kabileâ€

    Yahudi Türk Devleti

    Hazar Kağanlığı

    Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki Yedinci Yıldız

    Karaim Türkleri

    Türklerin Ortaasya'daki ilk dinleri Şamanlıktı. Türk boyları yüzyıllar içinde anayurtlarını terkedip başka başka yerlere göç ettiler. Dinsel inançlarında da değişikler oldu, içinde bizim de bulunduğumuz Türk boyları ve devletleri Müslümanlığı, bir kısmı Hristiyanlığı, bir kısmı Budizmi bir kısmı da Yahudiliği seçti.

    Burada sizlere Yahudiliği din olarak seçen Türk boylarında Hazar Kağanlığı ve onların günümüzde torunları kabul edilen Karaim Türkleri'ni anlatmaya çalışacağız.

    Göktürk İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra batı kanadı, Don-Volga-Kafkasya üçgeninde 650 yılında Hazar Devletini (Hazar Kağanlığı) kurdular, başkentleri İtil, Etel veya Belencer'di. Hazar kelimesi Türk kökenli bir kelimedir,( gazar, kezer, gezer) kökünden olup göçebe, dolaşan anlamına gelmektedir. Hazarlar kendilerine Sabar demişlerdir.

    Cumhurbaşkanlığı Forsu'ndaki yedinci yıldız ve bayrak Hazar Kağanlığı'nın bayrağıdır.

    Bizanslılar, Sabarların yaşadıkları bölgeye de Sabariya demişlerdir. Bu bölge bugünkü Sibiryadır.

    Hazarlar, bizim de içinden çıktığımız Oğuz boyundandırlar, dört yüz sene Hazar denizi ile Karadeniz arasında devlet olarak varlıklarını sürdürdüler. Hazar Türkleri alfebe olarak Orhun yazıtlarının alfebesi olan Göktürk alfabesini kullandılar, Türk dilinin Kıpçakça lehçesini konuşurlardı. Bu lehçe Türk dili içinde Oğuz lehçeleri gurubunda yer alır ve en çok konuşulan gurubu oluşturur. Konuşulan bölgeler ise: Türkiye, Azerbaycan, Irak Türkmenleri, Batı Avrupa, Bulgaristan, Gagauzya-Moldovya ve Doğu Türkistan'dır. Hakanlarına, Büyük Kagan, Kagan Beg, Hakan Beg, Şad Tarkan, Yabgu diye hitap ederler. Şehirlerinin adları Saksın, Sakarkent, Yüzkent, Begkent (Beykent), Hakanlarının adları da, Bulan, Ubaca, Bünyamin, Yusuf ve Sabutay'dır.

    Hazar İmparatorluğu

    Türk Hazar devleti çağının ve doğu Avrupanın en mühim ve en modern devletlerinden biri idi. Bu gün Cumhurbaşkanlığı forsundaki yedinci yıldız ve yedinci bayrak Türk Hazar Kağanlığını temsil etmektedir.

    Önceleri Gök Tengri ve Şaman inancına sahip olan hazarlar 780 yılında, diğer Türk devletlerinin Müslümanlıkla yavay yavaş tanıştığı yıllarda , bir taraftan Müslüman Arapların, diğer tarafta Hristiyan Bizansın baskılarından kurtulmak için Museviliğin onıki mezhebinden biri olan Karaim mezhebini kabul ederek Museviliği seçtiler.

    Karaim mezhebi Hazarların daha önceki dinleri Şamanizmle benzerlikler göstermekte idi . Tarihte Yahudiliği kabul etmiş tek Türk topluluğudur. Tarihçiler Hazarların Yahudiliği kabul etmesinin altında siyasal nedenlerin yattığında birleşirler. İslam dinini kabul etmek Halifenin emri altına girmek demekti, Hristiyanlıkta ise kilisenin bağımlısı haline gelmek tehlikesi vardı, bu dini kabul etmekle Halifenin ve Bizansın baskısından kurtulacaktı. Arthur Koesler "Onüçüncü kabile" adlı kitabında " Hazarlar sekizinci yüzyılda en parlak dönemini yaşamışlardır, ekonomik ve askeri bakımdan güçlü olmasalardı Yahudiliği alamazlardı." demiştir. Çevredeki bazı komşu devlet ve kırallıklar Hazar Kağanlığına "Yahudi Krallığı" da demişlerdir.

    Zamanla zayıflayan ve eski ekonomik ve askeri gücünü kaybeden Hazarlar komşu devletlerin ve Rusların saldırıları ile 980 yıllarında dağalmıştır., 1100 yıllarında da tarih sahnesinden tamamen silinmişlerdir. Hazar Kağanlığının yıkılmasından sonra dağalan Hazarların bir kısmı, Kıpçaklar, Peçenekler, Selçuklular gibi Türk boylarına karışmış bir kısmı da Ukrayna, Litvanya, Macaristan Kırım ve Polonya'ya ve Romanya'ya dağalmışlardır.

    Hazar İmparatorluğu dağıldıktan sonra "Hazar Göçleri" ve "Göç Yolları"

    Geniş topraklarını işletecek nüfustan yoksun Litvanya Prensliği 1370 yılında Türkçe konuşan Hazar Yahudilerini zorla Polonya ve Litvanya'ya yerleştirir ve göçmen çekebilmek için geniş ayrıcalıklar tanır.

    Dağılan Hazarlar artık gittikleri yerlerde Hazar Türkü değillerdir. Bağlı oldukları mezhepten dolayı onlara Karay Türkleri , konuştukları Türkçe'ye de Karaim Türkçesi denildi, bu mezhebin tamamı zaman içinde Türklerden oluştuğu için "Karaim" sözü bir mezhebi ifade etmekten çok, Yahudi Türkleri anlatan bir terim oldu. Kelimenin aslı İbranicedir ve "oku" anlamına gelir. Cumhuriyet devri yazarlarımızdan Refik Halit Karay'da bunlardan biridir. İsrail Yahudileri ise onlara "Kuzeri" dedi.

    İsrailoğullarının dini olan Museviliğin oniki mezhebi vardı, bu mezhepler, Nuh peygamberin oğlu "Sam"ın torunlarından Yehuda'nın oniki oğlunun kabilelerine ait mezheplerdi, bütün dünyadaki Yahudilerin ve Doğu Avrupa Yahudilerinin bu oniki kabileden geldiğine inanılırdı.

    Kendisi de , Macaristana göç eden Hazar Türkü ve Yahudi bir ailenin çocuğu olan yazar Arthur Koestler "Onüçüncü Kabile" adlı kitabında bunun böyle olmadığını, Doğu Avrupa (Aşkenaz) Yahudilerinin Türk kökenli Hazarlar olduklarını yani Onüçüncü kabileden geldiklerini savunmuştur. Hazar Kağanı Yusuf Yabgu, İspanyollara yazdığı bir mektubunda soyunun Nuhun üçüncü oğlu Yafes'in torunu ve Türklerin atası sayılan "Turg-arma" (dilbilimciler "Türk" olarak okurlar) dan geldiğini yazmıştır.

    Hazar İmparatorluğunun dağalması ile Kırım'a giden bir kol burada bir müddet varlıklarını sürdürürler, daha sonra buradan Rusların baskısı ile bir kısmı direk İstanbul'a bir kolu da önce Romanya'ya oradan Edirne'ye gelir. Fatih Sultan Mehmet Edirne'ye gelen bu kolu İstanbul'a getirtir.
    Karaimlerin Kiev'deki ibadethaneleri (Kenesa)

    İstanbul yeni fethedilmiştir, harap bir haldedir yeni binalar yeni eserler yapılması gerekmektedir, Karaim Türkleri bu işlerde yetenkli ve ustadırlar. İstanbul'a getirilenler daha önce bir şekilde gelmiş olanların oturduğu Eminönü Yeni Cami bölgesine ve Karaköye yerleştirilirler. Karaköy'e yerleştirilen Karay'ların oturduğu yer anlamında halk buraya Karayköy der, sonraları söylene söylene Karaköy olur.

    1560 yıllarında Eminönündeki yeni Cami'nin yapımı sırasında Karaim Türkleri buradan diğer Yahudi cemaatlerin yaşadığı Hasköy'e yerleştirilirler.
    Eminönü ve Karaköy'den gelen cemaat burada bulunan Karay mabedinin etrafında toplandılar.1918 yılında çıkan bir yangından sonra Hasköy'den de dağıldılar.

    Hasköy'de sadece Kenesa'ları,(mabetleri) ve mezarlıkları kaldı. Bugün azda olsa küçük bir Karay Cemaati Hasköy'de yaşamaktadır her Cumartesi ibadethanelerinde ayinlerini yapmaktadırlar. Karay'ların ibadethanelerinin adı "Kenesa" dır. Allahın adını "Tengri" olarak anarlar, nadiren "Alla" adını kullanırlar. Son zamanlarda Kırım Karayları, İstanbul'dakileri maddi ve manevi olarak desteklemişlerdir. Karaylar İstanbul'da İstanbul Türkçesinin dışında, Karay Türkçesinin Trakay-Galits ağzını konuşmaktadırlar. Atatürk 1934 yılında yapılan Türk Dil Kurultayı'na Karaim Türklerini de çağırmıştı.

    Bugün dünyada 30.000 kadar Karaim Türkü vardır. Bunun bir kısmı İsrail'de Amerika Rusya,Polonya, Macaristan Litvanya ve Estonya ve Türkiye'de yaşamaktadır.

    Discovery Kanal da "Kültür vasıtasıyla ulaşmak, kaybolan diller" ara spotlarında Litvanyadan konuşan Karaim Türkü kız, anlaşılır bir Türkçeyle,"Biz Karaim Türküyüz, altıyüzyıl önce Litvanya'ya göç etmek zorunda kaldık", o günden bu yana örf ve adetlerini koruduklarını elli aile kadar kaldıklarını dillerini yaşatabilmek için büyük çaba sarfettiklerini anlatmakta ve çiğ börek tarifi yapmaktadır. Arka fonda bir kadın Karayca bir türkü söylemektedir bu türkünün Türkçe versiyonu ise "Şu limandan yük yükledim gemim dolmadı" dır.

    Ne yazıktır ki, binlerce kilometre uzakta dilimizi konuşan "Ben Karay Türkü'yüm" diyen kızın sözlerini "Ben Karay'ım " diye tercüme etmişler.

    Geçen yıl ülkemizde yapılan Eurovision şarkı yarışmasında Litvanya'yı Karaim Türklerinden bir grup temsil etti. Fakat TRT spikeri, topluluğu değişik bir dil konuşan Litvanyalı küçük bir azınlık diye takdim etti. Basında da bu konuda bazı gazetelerde cılız iki satır haberden başka bir şey çıkmadı.

    Türkiye'de Karay Türklerinin sayısı 1985 yılında 150, 1995'te 90, bugün de 80-90 kişi olarak tahmin edilmektedir. Kendilerine "Karaist" demektedirler

    Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi adlı eserinde: Türkolog Zogockowski'nin ,Karaim Yahudilerinin eski Hazar Türkleri'nin bu güne dilleri ile ulaşan en katkısız torunlarıdır, dediğini yazar.

    Bir Karay atasözü şöyle der.

    "Kısme bolsa eger bu kaderi ile" (Kaderlerinde varsa kısmet olur)

    (Alıntı: [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.])

    ***



    13. Kabile

    KUZEY Irak"a, Türk askerinin girmemesi konusunda ABD ve AB üyesi ülkelerde aynı anda duyulan itirazlar için önceki gün düğmeye mi basıldı başlıklı yazımızda değinmiştik.
    Gündeme Özilhan girince konuya devamı bugüne ertelemiştik.

    Kuzey Irak konusunda birden bire niçin bu kadar hassasiyet sergilenmiş, Kuzey Avrupa ülkelerinden bile itirazlar gelmişti?
    Cevaptan önce 1970"li yılların başına dönmek gerekiyor.
    O günlerde; Ürdün"den sürülen Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), karargahını Lübnan"ın başkenti olan Beyrut"a taşıyor. Filistin direniş harekatı buradan yönlendiriliyor.
    İsrail, Lübnan hükumetini uyarıyor.
    Ancak FKÖ denetime alınamıyor.
    Ve... ABD, Beyrut"a asker çıkarıyor.
    Askeri amacı (!) Pentagon"un bile anlamadığı harekatın sır perdesi yıllar sonra açılıyor.
    İsrail"in ısrarlı baskıları ve ABD"deki Musevi Lobisi"nin girişimiyle müdahalenin gerçekleştiği gün ışığına çıkıyor.
    Levioğulları
    O tarihten itibaren ABD üst bürokrasisi ve Pentagon"da, ülkenin Ortadoğu politikasının belirlenmesinde İsrail"in büyük etken olduğu inancı yerleşiyor.
    Örneklerin artmasıyla da inanç pekişiyor.
    Milliyetçi Yahudi hareketi Siyonizm, anayurt kabul edilen Filistin"de bir devlet kurulmasını amaçlıyordu.

    1925 yılına gelindiğinde (60 yıllık çalışma sonunda) Filistin ve çevresine yerleşen Yahudi nüfusun 120 bine yaklaştığı görülüyordu.
    22 yıl sonra; 29 Kasım 1947"de BM"den, Filistin"in Araplar ve Yahudilerce kurulacak 2 devlet arasında paylaşımını öngören karar çıkıyordu.
    Yahudiler kendilerine düşen topraklarda tam denetimi sağlamanın ötesinde, Arap bölgesinde de önemli arazileri işgal ediyor ve 14 Mayıs 1948"de İsrail Devleti ilan olunuyordu.
    Bu devleti ilk tanıyan olmak şerefini de ABD kapıyordu.
    O gün bugün Ortadoğu"daki ABD politikası, Musevi Lobileri"nin isteği doğrultusunda yürütülüyordu. Kuzey Irak"a ilginin, Ortadoğu politikası içinde bir de özel yeri bulunuyordu.
    Asırlardır araştırılan kayıp 13"üncü kabileyi oluşturduğuna inanılan Levioğulları"nın, K. Irak"ta yerleştiğine kesin gözüyle bakılıyordu.
    Sessiz ve derinden

    HZ. İbrahim; Hz. İsa"dan 2000, Hz. Musa"dan ise yaklaşık 600 yıl önce yaşamış ulu peygamberdir.
    Günümüz İsrail halkının atası sayılan Hz. Yakup (Yisrael veya İsrail) Hz. İbrahim"in torunu ve Hz. İshak"ın oğludur.
    Hz. Yakup"un 12"si erkek, 13 çocuğu oldu. Hz. Yusuf ve Hz. Levi dışındaki çocuklar 10 İsrail kabilesini kurdular.Hz. Yusuf"un oğulları Manasse ve Efraim de birer kabile kurarak sayıyı 12"ye ulaştırdılar.
    Kabile kurmayan sadece Hz. Levi kalmıştı ama sonradan, onun soyundan gelenler 13"üncü kabile sayılmıştı.

    Bu kabile çok önemliydi. Çünkü; Hz. Musa Tur Dağı"na çıktığında, halkı saptırarak, yaptığı altından buzağıya tapmalarını sağlayan Samir""yi bu kabile mensupları öldürmüşlerdi.
    Bu kabileye sınırlı bir toprak yerine, tüm bölgeye yerleşmek izni verilmişti.
    Onlar da; Basra Körfezi"nden itibaren, Harran Ovası"na kadar, ağırlık K. Irak olmak üzere yayılmışlardı.

    İsrail"in hedefi aradaki engelleri de kaldırıp 13"üncü kabile (K.Irak) ile birleşmek.
    Konu geniş, yer dar, basılan düğme hikayesi şimdilik bu kadar.

    (Vedat Zeydanlı - 29.03.2003)


    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]
    Ki değil miydi ilk emir, İKRA!

  2. #2
    Aktif Üye
    Üyelik Tarihi
    Jun 2015
    Mesajlar
    322

    Seviye: 37 
    Tecrübe: 1,028,455
    Sonraki Seviye: 1,209,937

    Beğenmiş
    5
    Beğenilmiş
    115
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Paylaşım ve bilgiler için teşekkürler
    Dünya Osmanlı'nın adaletine muhtaç.

  3. #3
    Aktif Üye
    Üyelik Tarihi
    Dec 2015
    Mesajlar
    44

    Seviye: 27 
    Tecrübe: 133,517
    Sonraki Seviye: 157,092

    Beğenmiş
    106
    Beğenilmiş
    119
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Okunması gereken önemli bir eser. Teşekkürlerimle.

  4. #4
    Üye
    Üyelik Tarihi
    Mar 2017
    Mesajlar
    12

    Seviye: 21 
    Tecrübe: 30,932
    Sonraki Seviye: 38,246

    Beğenmiş
    1
    Beğenilmiş: 2
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Teşekkür ediyorum! Ellerine sağlık..

FACEBOOK'TA PAYLAŞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 3

profesyonel web tasarım
© Copyright 2021. Tüm Hakları Saklıdır. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kuralları