Konu: Bir Islak Ateş Ömer Hayyam - Yorumlayan: Ozan Sağdıç

  1. #1
    Mandos
    Guest




    Hayyam kadar başka dillere çevrilen, yüzlerce derlemesi
    milyonlarca satmış olan, okumuş okumamış, şiir seven ve
    sevmeyen sayısız insan tarafından ezberlenen kaç şair
    vardır dünyada? Nice ülkelerde kendileri için ?Hayyam
    düşüncesini yaşam felsefesi olarak kabul ettiklerini
    söyleyenlere rastlarız. 'Rubaiyat' bir uluslararası
    edebiyat olgusu, hayat mucizesidir.

    Türkçede Hayyam bakımından, elinizdeki kitap, anıtsal
    bir önem taşımaktadır... Ozan Sağdıç'ın Bir Islak Ateş'i
    önceki derlemelerin hepsinin ötesine yönelen görkemli
    bir çalışma...

    Sağdıç, Hayyam'ın yazdığı saptanmış olan rubailere de
    yer veriyor, ona ait olduğu, kanıtlanmamış rubailere
    de... 700'eyakın dörtlükle bu derleme, dilimizdeki en
    kapsamlı Hayyam kitabıdır.

    Bu çeviri şaheserini gerçek bir Ozan'a ve Hayyam
    Sağdıç'ına borçluyuz. Rubailerin her birini aklınıza ve
    kalbinize sindire sindire okuyunuz. Hayyam'ın coşkuları,
    yaşam sevinci, bağımsız ruhu ve özgür vicdanı Sağdıç'ın
    Türkçe kubbesinde gür ve görkemli yankılar yapıyor.
    - Talât S. Halman





    Ömer Hayyam ve Rubailer


    Asıl adı Gıyaseddin Ebu'l Feth bin İbrahim El-Hayyam olan ve kısaca Hayyam olarak anılan İranlı şairin yaşam öyküsü, doğulu pek çok sanatçı da olduğu gibi, kesin olarak yazılamıyor. Kimi aktarma bilgilere söylemler ve söylentiler de karışıyor. Doğum tarihi 1025'ten 1050'ye kadar uzanan bir tarih kuşağı içinde. Doğum yeri Nişapur. Ölüm tarihi biraz daha kesin: 1122 yılının Aralık ayı. Çadırcı anlamına gelen adını, atalarının mesleğinden aldığı sanılıyor. Felsefe, fıkıh, tarih, matematik, tıp, astronomi konularında da çalışmış ve önemli eserler ortaya koymuş olan Hayyam, günümüzde en çok rubaileri dolayısıyla tanınıyor.

    Söylemler, onu çocukluğunda çağının iki ünlüsüyle okul arkadaşı olarak gösterir. Bunlardan birisi Büyük Selçuklu Devletinin veziri Nizamülmülk, diğeri ise Alamut Kalesi'nin efsanevi efendisi, İsmailiye Daisi Hasan bin Es-Sabbah'tır. Bilgin ve şair bir kişiyi bir devlet otoriteri ve düzen temsilcisi ile terörün en uçtaki temsilcisi arasına oturtmak kimlerin aklına geldi kim bilir. Bir ikilemi bilgelik, sevgi ve hoşgörüyle sarmalayan bir üçlü denklem haline sokmak, belki de bir Doğu inceliği...

    Hayyam'ın başlangıçta Belh'de yaşadığı, eğitimini orada ve Semerkand'da gördüğü, daha sonra da İsfahan'a yerleştiği söyleniyor. Ona ün kazandıran bilimsel işlerden birisi, eski İran takviminin eksik ve yanlışlarını düzelterek yeniden düzenlemesidir. Cebr ve mu-kabele adlı eserinde de matematik konusundaki yetkinligini göstermiş. İki koniğin arakaresini kullanarak üçüncü dereceden her türlü denklemin köklerini bir geometrik çizimle karşılamanın mümkün olduğunu kanıtlamış. Öklid teoremlerini pekiştiren ve zenginleştiren, paralellik kavramına da yeni açıklamalar getiren çalışmalarda bulunmuş. İsfahan'da bir gözlemevi kurmakla görevlendirilmiş. Zaman zaman Büyük Selçuklu sarayına astrolojik ve meteorolojik gözlemlere dayanan bir çeşit müneccimlik raporları vererek hizmette bulunmuş. Alp Arslan'ın gözde bilginlerinden biri imiş. Daha sonra, Sultan Sencer'in de meclisinde bulunup onunla dostluk etmiş. Hatta, Sencer'in ona zaman zaman kendi tahtına oturtacak kadar saygı gösterdiği de söyleniyor.

    ***

    Arapça bir sözcük olan rubai Türkçedeki dörtlük sözcüğünün tam karşılığı. Rubaiyyat onun çoğulu, yani dörtlükler anlamına geliyor. Rubaiye daha çok sahip çıkan İranlıların bu biçimdeki şiirlere robai dedikleri gibi iki ikilik anlamında dübeyt dedikleri de oluyor. Arapça kıt'a ve halk şiirimizdeki mani de dört dizelik kısa şiir biçimleri. Giderek, kısa ve özlü oluşları nedeniyle Çin ve Japon şiirleri ve Yunan epigramlarıyla koşutluklar kurulabilir.

    Rubainin kuralına uygun olabilmesi için birinci, ikinci ve dördüncü dizelerinin uyaklı, belli bir düşünce bütünlüğüne sahip ve özel bir aruz kalıbıyla yazılmış olması gerekiyor: Bu kalıbın temel biçimi Mefʿūlü mefāīlü mefāīlü fa'ūl'dür. Kalıbın öğelerinin küçük değişimleriyle 24 çeşitlemesi olabiliyor. İranlı şairler çok kullanmışlar. Bizim şairlerimizin zevkine ise biraz solak gelmiş. Örneğin Mehmet Akif, "Kırk senelik bir baytarım, atların yaşları dişleriyle belli olduğu halde bir türlü eşeğin yaşını öğrenemedim. Kırk senedir de şairlik ederim rubai veznini anlayamadım." diyor. Abdülhak Hamit de rubai veznini sevmediği için Hayyam'dan hoşlanmadığını söylüyor ve "Vezinlerimizin hemen bütün çeşidinden numuneler verdim. Fakat rubai vezninden bir tek satırım yoktur." demekte.

    Gariptir, Hayyam'ı aruz kalıbı kullanarak Türkçeye çevirenlerin çoğu bile, asıl tartımından başka tartımlar kullanmışlardır. Hayyam'ın pek çok rubaisini aruzla Türkçeye çevirmiş olan Hüseyin Rifat'ın gerekçesi ilginç:

    "Farisi rubailerinde her mısraın adı rubai vezni olmakla beraber başka başka ahenkte olmasından -belki çok işlenmiş olmak ihtimaliyle- insan hiç yadırgamıyorsa da, Türkçede adeta dimağı tırmaklıyor gibi bir şeyler oluyor; hele "mefulü mefŭlü mefŭlü fa veya fâlün" ile yazılmış mısralar, içine on çakıl taşı konmuş bir gaz tenekesinin aşağı yukarı sallanmasından doğan -ahenk değil- bir gürültü, bir takırtı halini alıyor."

    Şiir, düşüncenin içinde özgürce uçuştugu bir bahçe ister. Ona altın kafes de kursanız, içinde özgür kalamaz. Bir şiiri, ona uygun düşmeyen aruz tartımları içine hapsetmenin, elini kolunu bağlamaktan başka bir anlamı olabilir mi? Bizce de böyle denemelerin en başarılılarında bile, Türkçe hesabına bir kekeleyiş ve tıkızlık var.

    Diğer yandan, alabildiğine özgür kalmak için uyak ve tartımı tümden atmak da akıl işi değil. Böyle bir uygulamada ortaya çıkan, artık rubai yani dörtlük olmaz, başka bir şey olur. Rubai'nin özgün formuna en uygun biçimi bulmak ve ondaki gizemli tadı yeniden tatmak gerek. Bu yüzden yorumlarımızı, Türkçeyi eciş bücüş etmeyen ve dilimizin ahengini daha güzel yansıttığına inandığımız
    hece tartımıyla yaptık. Anlamı karşılayacak yeterli sözcüğün yerleştirilebilecegi l3'er hecelik dizeler düzenledik. Çoğu kez 7+6 düştüğünden, bu hecelemedeki asimetrik ahengin rindce bir söyleyişe oldukça uygun düştüğü kanısındayız.

    Rubai düzeninde, üç dize uyaklı, yalnız üçüncü dize uyaksızdır demiştik. Kimi kez o da uyaklı olabilir. Ancak uyaksız olması, dörtlüğü mekanik tekdüzelikten kurtarıyor ve kulağa daha hoş geliyor.

    ***

    Gelelim Hayyam'ın düşünce yapısına ve şiir dünyasına:

    Hayyam, Doğu'da yüzyıllar boyu sıradanlık içinde kalmışken ve tutucu davranışlar yüzünden birazcık göz ardı edilmişken, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında İngiliz şair Edward FitzGerald tarafından İngilizceye çevrilmesiyle, dünya çapında bir üne kavuşmuştur. Hayyam'a bu ünü sağlayan
    ilgi, herhalde yaşamı, yaşam ötesini, varlık-yokluk evrenini, dinsel yaklaşımları açık açık ve tok sözlülükle sorgulamasından kaynaklanıyor olsa gerek.

    Standard düşünmek, herkesin söylediğini herkes gibi yinelemek varken, sorular sorması yüzünden Hayyam'ın eskilerin daha çok tefelsüf diye adlandırdıkları yoz felsefe yapmakla suçlandığı açık. Başını bu yüzden oldukça ağrıtmış olmalılar ki şöyle sesleniyor:

    Düşman diyormuş ki: 'felsefe yapmada yım;
    -Tanrı da biliyor ya- ben neden yanayım:
    "Nereden geldim, neyim ve ne olacağım?"
    Böyle soruları ben hiç mi sormayayım?



    LİNKLER:


    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]




    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]




    [Yeni üye olduysanız üye onayınızı bekleyiniz ya da üye olmak için TIKLAYINIZ.]

  2. #2
    Üye
    Üyelik Tarihi
    Jul 2015
    Mesajlar
    187

    Seviye: 34 
    Tecrübe: 594,544
    Sonraki Seviye: 677,567

    Beğenmiş
    659
    Beğenilmiş
    155
    Adı Geçen
    0 Konu
    Etiketlendiği
    0 Konu
    Hayyam'ı zaten çok severim, bir de derinlemesine bir araştırmanın sonucu olarak hazırlanmışsa daha da iyi olacağı kesin. Elinize/emeğinize sağlık. Çok teşekkürler.
    .

FACEBOOK'TA PAYLAŞ

Konuya Mesaj Yazanlar: 1

profesyonel web tasarım
© Copyright 2021. Tüm Hakları Saklıdır. Çizgili Kitap | Çizgili Kitap Forum Kuralları